Konusacak Çeviri Fransızca
5,052 parallel translation
Benimle bir daha konuşacak olursan, tüm aileni öldürürüm. Allahın unuttuğu köyüne gider, orayı da tarumar ederim, anladın mı?
Si tu me reparles, je tue toute ta famille et je terrorise ta ville de péquenots, oompris?
Dün gece olanları konuşacak mıyız?
On parle de hier soir ou pas?
Bana Tusk'tan daha fazla para önermeyeceksen, ki önerebileceğini hiç sanmıyorum, bizim konuşacak çok az şeyimiz var demektir.
Il n'y rien d'autre à ajouter.
Konuşacak hiç kimsem yok.
Je n'ai personne à qui parler.
Bir seferinde herifin biriyle çıkmıştım daha aperatifleri söylemeden konuşacak hiçbir şeyimiz kalmamıştı. Korkunçtu.
Une fois, j'avais un rencard avec un gars et on avait plus rien à se dire avant même l'arrivée des plats, et c'était horrible.
Oraya git ve kendine bir gey yada eşcinsel bul konuşacak.
Va parler avec un gay ou une lesbienne tout de suite.
Oylama. Dai adımıza konuşacak, ama durum ciddi.
Dai va parler pour nous, bien sûr, mais ça a fait de gros dégâts.
Konuşacak çok daha önemli şeylerimiz var.
Nous avons des choses plus importantes à régler.
Konuşacak mısın?
Parle!
- Yine benle yürüyerek mi konuşacak?
Pour une course?
Konuşacak bir şey yok.
On a rien à se dire.
Konuşacak birine ihtiyacı vardı.
Elle n'avait personne à qui parler.
Eğer kuş yemlerimizi sincaplar yemese, konuşacak hiçbirşeyimiz yok.
Si ce n'est pas pour cet écureuil qui mange notre bouffe pour oiseaux, nous n'avons rien à nous dire.
- Bunu konuşacak mıyız?
Est-ce qu'on va en parler?
Bunun hakkında konuşacak mıyız?
Allons nous parler de cela, ou quoi?
Seninle konuşacak biri var.
Quelqu'un veut vous parler.
Senden başka konuşacak daha iyi şeylerimiz vardı.
On a mieux à faire que de parler de toi.
- Pek konuşacak durumda değiliz efendim.
- On n'est pas en très bon termes.
- Onunla konuşacak mısın?
- Alors, vous allez lui parler?
Konuşacak çok şeyimiz var.
Nous avons tant de choses à nous dire.
Konuşacak bir şey yok o zaman, kardeşim.
Alors, nous n'avons rien à nous dire, hermano.
Eninde sonunda konuşacak.
Elle craquera peut-être.
Sadede gelelim Stefan, çünkü fikir ayrılıklarımızı konuşacak havam yok şimdi.
Faut l'avouer, Stefan, parce que je ne suis pas flanché sur nos différences d'humeur.
Konuşacak ne var ki?
Parler de quoi?
Eminim siz ikinizin, konuşacak çok şeyi vardır.
Vous devez avoir tant de choses à vous dire.
Lou'yu bu adam öldürdü, konuşacak bir şey yok yani.
C'est lui qui a tué Lou. Y a pas débat.
Konuşacak ne kaldı ki?
Il n'y a rien à dire.
İkinizin konuşacak çok şeyi olur.
Vous avez peut-être beaucoup à vous dire.
- Ne kadar sürede İsa benimle konuşacak?
Quand Jésus me parlera-t-Il?
Parker hakkında SIS ile konuşacak mısın?
Vas-tu parler de Parker aux enquêteurs spéciaux?
Sadece benim için onunla konuşacak birine ihtiyacım var.
J'ai juste besoin que quelqu'un se porte garant envers lui pour moi.
Evet, silikon vadisinden dijital teknoloji ve ekonomi üzerine konuşacak birisi gelecek.
Oui, nous avons quelqu'un qui vient de Silicon Valley pour parler de la technologie numérique et de l'économie.
Konuşacak şeylerimiz var Dr. Vogel.
Nous avons besoin d'avoir une petite conversation, Dr.
Konuşacak çok şeyimiz var.
Nous avons beaucoup à rattraper.
Şu anda bunu konuşacak değilim.
Je ne parlerai pas de ça maintenant.
Konuşacak çok şeyimiz var.
On a beaucoup de choses à se dire.
Bana konuşacak söz bırakmıyorlar.
Ils m'adressent à peine un mot.
Underwood iddialarla ilgili olarak bugün komite ile konuşacak...
- Underwood s'exprimera devant le comité aujourd'hui au sujet des allégations...
Nezaket kurallarıyla ilgili konuşacak mıyız şimdi?
Tout de suite! Maintenant, devons-nous... Devons-nous discuter de la courtoisie?
Bugün konuşacak daha iyi şeylerimiz yok mu?
On ne peut pas parler de choses plus intéressantes aujourd'hui?
- Haklısın konuşacak daha önemli şeyler, yapılacak çok işimiz var. Ama bir kez daha Tansy'nin saçını nasıl kazara yaktığını anlatabilir misin?
Il y a des choses plus importantes, et j'ai beaucoup de travail, mais si tu pouvais juste m'expliquer encore comment t'as accidentellement brûlé les cheveux de Tansy.
Zoe alınma ama saçınla ilgili konuşacak vaktim yok.
Te vexe pas. Je n'ai pas le temps de parler de tes cheveux.
Bunlar hakkında benimle konuşacak mısın? Yoksa kendimi paralamaya devam mı edeyim?
Vas-tu me parler de ça ou je dois aller me faire voir?
Konuşacak pek bir şey yok.
Il y a peu à en dire.
Emmy ve Morgan konuşacak kadar büyüdüklerinde size teşekkür edecekler.
Emmy et Morgan vous remercieront quand ils pourront parler.
En iyi arkadaşlarımla evde otururken konuşacak erkek arkadaşım... ya da başka bir seçeneğim yokken kendime yeni bir grup buldum bir örgü grubu!
Avec ma meilleure amie en pleine confection de son nid et aucun petit ami à l'horizon, je n'avais pas d'autre choix que de me trouver un nouveau cercle... un cercle de tricot.
Konuşacak birine ihtiyacın varmış gibi gözüküyorsun.
Et on dirait que tu pourrais parler à quelqu'un.
Konuşacak vaktim...
Je n'ai pas le temps de...
O zaman içeri girelim mi, bu ikisinin konuşacak çok şeyi vardır.
Ces deux-là ont beaucoup à se dire.
- İşte o yüzden seninle konuşacak.
- C'est justement la raison.
Nerede rahat olursanız. Konuşacak çok şeyimiz var.
Nous avons beaucoup à nous dire.
konuşacak 21
konuşacaksın 18
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacaksın 18
konuşacak bir şey yok 62
konuşacak çok şeyimiz var 48
konuşacak mısın 40
konuşacağım 73
konuşmak 63
konuşalım 186
konuşmalıyız 270
konuş 892
konuşacağız 38
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17
konuşuruz 96
konuşuyorum 38
konuşuyorsun 21
konuşuyor 62
konuşmuyor 31
konuşma 379
konuştuk 50
konuşsana 113
konuşmuyoruz 17