Ne kadar iyi Çeviri Fransızca
7,481 parallel translation
Benim ne kadar iyi bir insan olduğumu ona gösterin. Gidelim.
Et pendant que vous y êtes, montrez-lui quel gentilhomme je suis.
Hayır. Hayır, asıl acımasız olan müziği ne kadar iyi olursa olsun.. .. çığ gibi olan basit şarkılar arasında kaybolması.
Non, non, ce qui est cruel c'est de ne pas savoir que sa musique était bonne, elle serait enterrée sous un avalanche de disques ringards.
Aileme yalan söylediğin için bir hediye. Her ne kadar iyi olmasanda.
Ton prix pour avoir menti à mes parents, c'est pas que tu étais très bon la-dedans.
Sır tutmakta ne kadar iyi olduğunu bilmiyordum.
Je ne savais pas à quel point vous pouviez garder des secrets.
Henüz ne kadar iyi olduğunu fark etmemiş bir bölüm şefi'de buldum.
J'ai aussi trouvé une chef de partie qui ne sait pas à quel point elle est douée.
Ne kadar iyi olabilirler ki?
Ils sont sûrement nuls.
Konu bilişim suçuysa ama ikili kodlara bakılınca ne kadar iyi olduğunun pek de önemi kalmaz.
Le truc avec le cyber-crime, avec tous ces 0 et ces 1, ça ne change rien si tu es bon.
Benim için olduğunu söylüyorsun ama sadece ne kadar iyi yaptığını göstermek için.
Ce n'est pas pour me faire plaisir, mais pour montrer que tu es génial.
Görünüşe bakılırsa bizim kız Justin'in ne kadar iyi olduğunu daha bilmiyormuş.
La petite cousine ne connaît pas encore assez bien Justin.
Ormana baktı ve bir kez daha bahanesinin ne kadar iyi olduğunu düşündü.
Il regarda la forêt et se rappela... à quel point son excuse était bonne
Beni durdurmaya çalışında basının ne kadar iyi olduğunu size göstereyim.
Essayez de m'arrêter, et ça vous fera une très bonne presse.
Ne zaman bana ne kadar iyi hamleler yaptığınız göstermeyi bırakıp niçin yaptığınızı göstereceksiniz?
Quand arrêterez-vous de me montrer votre technique? Montrez-moi vos émotions.
Meyveler ne kadar iyi görünüyorsa görünsün fark etmez.
Peu importe à quel point le fruit semble appétissant.
Huo An'ı ne kadar iyi tanıyorsun?
Comment connaissez-vous Huo Han?
Bu işte ne kadar derine inersem o denli bu işin hayatımdaki en iyi iş olduğunu düşünmem artacak.
Plus je creuse, plus je crois que ça pourrait être ce que j'ai fait de mieux.
Bu işe başladığımda, bir kadının asla erkekler kadar iyi banka soyamayacağı söylenirdi!
À mes débuts, les gens disaient qu'une femme ne braquerait jamais une banque aussi bien qu'un homme.
Beni üstüme gelecek kadar iyi tanımıyorsun tamam mı?
Non, tu ne me connais pas assez bien pour m'emmerder.
Ne kadar çabuk basit olursa o kadar iyi olur.
Il vaudrait mieux que ça le devienne très vite.
Bartok'u o kadar iyi tanımazdım. Birkaç defa iş yapmıştık.
Je ne connaissais pas très bien Bartok, même si nous avons eu quelques contacts.
Sen asla onun kadar iyi olamayacaksın.
Tu ne seras jamais à sa hauteur.
Ne kadar erken, o kadar iyi.
Le plus tôt sera le mieux.
Görünüşe göre ailemizi düşündüğümüz kadar iyi tanımıyormuşuz.
Il semble qu'on ne les connaissais pas aussi bien qu'on pensais.
- Hiçbiri bunun kadar iyi değil.
Aucun ne vaut celui-ci.
İyi misin? O kadar sert basma... böyle iyi.
Ne sois pas si raide...
Bunu yapmamız mümkün Yüzeye ne kadar yaklaşırsa, o kadar iyi.
En évitant les courants marins, ça peut marcher.
Seni dinlemeyen birisiyle konuşmanın ne kadar da zor olduğunu iyi bilirim.
Vous savez, c'est dur de parler à quelqu'un qui n'écoute pas.
- Bu listeler harika, iyi de kaynaşma aracısı ama sırf ikimiz de spagetti bolonez'i seviyoruz diye buna bel bağlanmaz. Sonuçta kurduğumuz ilişkiyi sonsuza kadar sürdüreceğiz, değil mi?
Ces listes sont géniales pour rompre la glace, mais tu ne crois pas vraiment que les spaghettis bolognaises vont nous rapprocher pour toujours, si?
Bodrum katta asla senin kadar iyi birini bulacağımı sanmıyorum.
Je ne trouverai personne d'aussi doué au sous-sol.
Bu filmle ilgili pek çok şeyden biri de bu. Doğrudan söylemek gerekirse, Robert McKee ya da bir senaryo okuluna göre bu haliyle bu kadar iyi olmaması lazım diyorsunuz. Kesinlikle kusursuz bir film değil.
C'est un des éléments à propos de ce film, qui fait, à proprement parler, et selon les ateliers d'écriture de scénario de Robert McKee, qu'il ne devrait pas être aussi satisfaisant qu'il l'est.
Bunlar kadar iyi olur mu bilemiyorum.
Je ne sais pas quoi dire après ça.
Konuştuklarımızın tam detayına giremem. Ama şu kadarını söyleyeyim, Beyaz Saray'a böylesine çılgınca bir şey bildiriyorsanız bunun doğruluğundan kesin emin olursanız iyi edersiniz.
Je ne puis en restituer ici la teneur des propos, mais vous imaginez bien qu'avant d'avertir la Maison-Blanche, il nous fallait des preuves solides.
Başkalarının ihtiyacını karşılamasının ne kadar önemli olduğunu iyi bilirimç
Je sais à quel point il est important d'avoir quelqu'un près de soi pour prendre soin de nous.
Ama bir sorum var, en iyi gününüzde en çok ne kadar kapattınız?
Mais dites-moi, votre meilleur jour, vous vous êtes fait combien?
Elimi bu kadar sıkı sıkıya sıkmasan daha iyi. Avuçlarım terliyor.
Tu devrais peut-être ne pas me serrer autant la main, elle devient humide
Belki bugün iş yapmak için o kadar da iyi bir gün değildir ne dersiniz?
Peut-être qu'aujourd'hui n'est pas un bon jour pour les affaires.
Bu tür siyasi oyunlardan ne kadar uzak kalırsa o kadar iyi.
C'est le mieux à faire dans ces jeux politiques.
Öyle iyi bir koruyucu temizlikçi bulmak ne kadar zor, biliyor musun?
As-tu une idée comme c'est difficile de trouver une bonne aide de ménage?
- O kadar iyi değilim.
- Je ne suis... Je ne suis pas si bon.
Ne kadar çılgınlık o kadar iyi.
Plus elles sont tarées, mieux c'est.
En sonuncusu olunca ne kadar geç olursa o kadar iyi.
Elle sera importante plus tard, quand ce sera la dernière.
O kadar insanın içinde en iyi sen biliyorsun ne olacağını.
Ca se passerait ailleurs, tu y verrais clair.
Sakladıkları sır bu kadar önemliyse onları rahat bıraksak daha iyi olmaz mı?
Si le secret qu'ils gardent est si important, peut-être que nous ne devrions pas nous en mêler.
Belki de senden duymaları o kadar da iyi olmayacaktır.
D'accord, ne dites rien.
Benim içmemi engellemeye çalışabilirler ama engelleyemeyecekleri bir şey var. İnsanlara şimdiye kadar yapılmış en iyi birayı tattıracağım.
Ils peuvent essayer de m'empêcher de boire, mais ils ne peuvent pas m'empêcher d'aider les autres de profiter de la meilleure bière jamais faite.
Asıl bağlılığımı ne kadar az insan bilirse o kadar iyi.
Moins de personnes connaissent ma vraie allégeance, mieux c'est.
Bunlardan ne kadar uzak durursan o kadar iyi.
Il vaut mieux être loin d'eux.
Ve belki, belki aramıyorsunuzdur bile ama sonra birden, oradadır ve o kadar iyi uyuyordur ki size, bunu inkâr edemezsiniz ve ona kalbinizde bir yer vermeniz lazımdır sizin bile artık var olduğunu bilmediğiniz bir yer ve sonra her şey değişir bir zamanlar acının olduğu yerde şimdi rahatlık vardır.
Et peut-être que tu ne la cherchais même pas, mais tout à coup elle est là, et vous allez si bien ensemble que tu ne peux pas le nier, et tu dois lui faire une place dans ton cœur, une place que tu ne pensais même plus pouvoir combler et après, tout change. Là où il y avait de la peine, il y a du réconfort.
Liam yarın sabaha kadar daha iyi olmazsa onu uçakla ben göndereceğim.
Si demain matin Liam ne va pas mieux, je le ferais évacuer.
Yalnızca küçük oğlunuzun daha iyi hissetmeden önce ne kadar süre daha burada kalacağını bilip bilmediklerini merak etmiştim.
Je me demandais juste s'ils savent combien de temps votre petit garçon va rester ici.
Ne kadar da iyi bir sporcusun.
Tu es un bon sport.
Belki de ben de seni o kadar iyi tanımıyorumdur.
Peut-être que je ne connais pas grand chose de toi non plus.
ne kadar iyisin 19
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19