English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Onda

Onda Çeviri Fransızca

6,951 parallel translation
Şayet insanlar onda yanlış birşeyler olduğunu anlarlarsa...
Si les gens pensent que quelque chose ne va pas avec lui...
Bütün güç zaten onda...
Elle a déja tous les pouvoirs...
Gördün mü, bunu tanımamasının sebebi de onda hiç olmaması, çünkü o, Harvard'a gitmedi.
Tu vois, la raison pour laquelle il n'a pas reconnu ça est parce qu'il n'en a jamais eu une, parce que... Il n'est pas allé à Harvard.
Her şeyi şaka olarak algılayan ve birisi alınırsa sorunun onda olduğunu düşünen tarzda bir adam değilim.
Je ne suis pas ce genre de gars qui prend tout comme une blague pour que s'ils le prennent mal, c'est leur faute.
- Onda garip bir şeyler sezdiniz mi?
Vous avez rien remarqué différent en lui?
Oh! Hayır, bebek onda kalmayacak.
Non, elle ne va pas garder le bébé.
Ya tablo onda olsaydı?
Il aurait pu nous mener à la peinture.
Efendim Rosa'nın saygısız olduğunu biliyorum fakat onda ilham verici bir şey fark ettim.
Monsieur, je sais que vous croyez que Rosa vous a manqué de respect, mais je l'ai trouvée inspirante.
Aradığım her şey onda vardı.
Il était tout ce que je recherchais.
Onda kanser var, ki bildiğin bu büyük bir şey.
Il a un cancer, et de plus, il me déteste.
Onda kendilerini gördüler.
Ils s'identifient. Pourquoi tu aimes Secretariat?
Onda bir şey gördüm.
J'ai vu quelque chose en lui.
Onda, Langerhans hücreli histiyositoz var.
Malade d'une Histiocytose langerhansienne.
Her ikimizin yararına ki, onda gömülü bir izleyici vardı.
Heureusement pour nous, il y a un traceur dedans. Mais vous devriez vous dépêcher.
Paket onda.
Il a le paquet.
Bizde hapishane var, onda koca bir tropik ada.
On a un pipeline, il a une magnifique île tropicale.
Joe Fraizer sanki onun kafasında dünyada siyahların çektiği dertlerin bir simgesi haline gelmiş gibiydi. Onda bu sıkıntıları görüyordu.
Joe Frazier, dans son esprit, est devenu le représentant de ce qui selon lui n'allait pas dans le monde, du mal qu'on faisait aux Noirs à l'époque.
- Onda herhangi bir sorun yok mu?
Il n'a rien?
Şimdi de projenin onda bıraktığı etkileri görüyorsun.
Et maintenant vous observez les effets du projet sur elle.
Şu bizim 10 Bin'e söyler misin, nöbet sırası onda.
Hey, dis à mon pote 10K que c'est son tour de garde.
Bu beş adamı ona verirsen resmen buradan Kabil'e kadar kontrol onda olur.
Tu libères ces cinq personnes, il contrôlera tout d'ici à Kaboul.
E - postayı, evden kardeşinin bilgisayarından yolladın. Bu da demek oluyor ki onda videonun bir kopyası hala duruyor, değil mi?
Tu l'as envoyé depuis chez toi depuis l'ordinateur de ton frère ce qui veut dire qu'il a toujours une copie de la vidéo, non?
Öğretmen, Alex'ti. Onda çocuğun telefonu var.
L'enseignante, Alex, a le téléphone du gamin.
Her şeyin kontrolü onda.
Elle contrôle tout.
- Onda yanlış giden neydi? - Kediler.
Qu'est-ce qui n'allait pas?
İlk randevu girişimimiz, pazartesi günü yerel saatle sabah onda olacak
la première tentative de contact se fera à 10 h 00, heure locale, lundi.
Gerçek ve onda olduğunu biliyorum. Ondan geri almam gerek.
Il ne l'est pas, et je sais qu'elle l'a, et j'ai besoin de lui reprendre.
Onda tüm bu güç sendeyse sadece iyi niyet varken ne yapabiliriz ki?
Donc, si elle... a toute sa magie et... Et tu as, et bien, de bonnes intentions, alors qu'est-ce qu'on va faire?
- Onda... Ne?
Quoi?
- Onda farklı bir şeyler vardı. Tehlikeliydi ama beni korkutmuyordu.
Il y avait quelque chose de différent chez lui, dangereux mais pas dans le sens où ça m'effrayait.
Onda olduğunu bilmiyordum.
Je-je ne savais pas qu'il l'avait.
Onda hiç iş yok.
Il ne joue pas.
- Onda o savaşçı genden olduğunu duydum.
J'ai entendu qu'il avait ce gène du combattant.
Herkesin gözü onda.
Tout le monde le fusille du regard.
Onda ihtiyacımız olan birşey vardı...
Elle a quelque chose qu'on veut...
Galiba anahtar onda.
Je pense qu'elle l'a sur elle.
Sanderson emre uyduğunu, istenen evrakların artık onda olmadığını söylemiş.
! Sanderson a dit parce qu'il s'est déjà exécuté, il n'avait plus désormais les documents requis.
Ama onda bunlardan fazlası da vardı.
Mais il y a plus que ça pour elle...
Duke o adamı öldürmüştü. O yüzden şimdi o sorun onda.
Duke a tué ce mec, donc il l'a maintenant.
Aynı tasarım üzerinde çalıştığımız kesin ama bende eksik olan bazı parçalar onda var.
Nous étions en train de travailler sur la même chose. mais elle a des parties qui me manquaient.
Onda da mı uzaylı kanı var yani?
Quoi, est ce qu'il a du sang alien aussi?
Bakshi onda bizim görmediğimiz bir şey görüyor.
Bakshi voit quelque chose en lui que nous ne voyons pas.
Onda bütün kira kayıtları vardır zaten.
Il doit avoir tous les enregistrements de location de toute façon.
Valla ben hep saat onda yataktayım, tatlım.
Je suis toujours au lit à 22h, mon lapin.
Aslında iki saat çünkü yarım saatlik yerleşme ve yarım saatlik temizlik süresi var çünkü saat onda yatakta olmalıyız.
Pendant trois heures. En réalité, deux parce qu'il faut une demi-heure pour mettre en place et une demi-heure pour nettoyer et qu'en fait on est obligés d'être dans nos lits à 22h.
Saniyenin onda birinde oy sayımlarını değiştirebilmiş veriyi sayısal olarak farklı bölgelerden seçim komisyonuna aktarmaya başlamış.
Ça a changé le compte des votes pendant la dixième de secondes où les données ont été transférées de chaque district vers la commission électorale.
Percy'nin seçim kodu, oy bildirimine saniyenin onda birinde müdahale ediyordu ve mahkûmlar da onu kodunu para hortumlayacak şekilde değiştirmeye zorluyor.
Le programme électoral de Percy exploite une faille d'un dixième de seconde dans la remontrée des votes. et les truands le forcent à le changer pour siphonner de l'argent.
Son model yön bulma cihazı mı var onda?
Elle a le dernier système de navigation?
Jane'in onda ne bulduğunu anlayamıyorum.
Alba...
- Ben onda değildim.
Je suis là.
Sıra onda.
C'est son tour.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]