Pazar günü Çeviri Fransızca
2,129 parallel translation
Pazar günü, park yerine giderken birilerinin mangal yaptığını düşündük.
Dimanche, en arrivant au parking, on a cru à un barbecue.
Pazar günü döneceğiz.
On sera de retour dimanche.
Pazar günü New York City'de 69 santimetre karda uyanmayı hayâl edin.
Imaginez vous lever dimanche matin avec 65 cm de neige à NY...
Unutmadan sorayım. Şu şey pazar günü saat kaçta?
Avant quej'oublie, c'est à quelle heure, dimanche?
Pazar günü kapalıyız.
Pas le dimanche.
Pazar günü maçım var. Alo?
Je dois jouer samedi.
Pazar günü burada ne yapıyorsun?
Que fais-tu ici?
Dr. Simon'u pazar günü göreceksin.
Vous verrez Dr. Simon dimanche.
Pazar günü görüşürüz o zaman.
À dimanche, alors.
Pazar günü geleceğinizi sanıyordum.
Mais vous deviez pas venir Dimanche?
Şu arkaları da şekle sokarsın artık, Pazar günü için.
Et à la chatte, pour dimanche.
Helena Pazar günü maçımız var. Çalışmamız lazım.
C'est dimanche, le match, on doit s'entraîner.
Sadece Pazar günü bir kaç saat.
Ca ne durera que 2 heures.
Anneme pazar günü erkenden kış sporları fuarına gitmek için cumartesi Jared'lerde kalacağımı söyledim.
J'ai dit à ma mère que j'allais passer le samedi soir chez Jared et qu'on pourrait aller à l'expo plus tôt, ou dimanche.
Geçen pazar günü sol kolunun ağrıdığından şikayet ediyordu.
C'est sûr. Déjà dimanche midi, il se plaignait qu'il avait une douleur au bras gauche.
Bak Pazar günü Bette yemekli parti veriyor.
Ecoute... Bette fait un dîner dimanche.
Pazar günü mü?
Un dimanche?
Tembel bir pazar günü ve gözleme yapma havasındayım.
On est dimanche, on est pas pressé et j'ai envie de faire des pancakes.
Futbol demişken, pazar günü...
Mais je me souviens... un dimanche
Öyleyse pazar günü annemin evine geliyorsun.
Tu viens chez ma mère, Dimanche. D'accord.
Ayrıca, Pazar günü ile birlikte, "Yengeç Kulübesi" haftalık yemek stoklarını tüketir.
En plus, les dimanche, le Crab Shack est à court de ses provisions de nourriture pour la semaine.
Çoğu pazar günü evden ayrılmazdım bile.
Je quittais à peine la maison la plupart des dimanches.
Lütfen, pazar günü.
Oh, je vous en prie, c'est dimanche.
Sen bir futbol oyuncususun, Pazar günü Final Maçı.
Tu es footballeur, c'est le Dimanche du Super Bowl.
Bak pazar günü bir öğle yemeği veriyorum. Aile vakfından bir kaç yaşlı fosil için.
Écoutez, j'organise un lunch dimanche, avec les vieux fossiles de la fondation familiale.
Öğle yemeği pazar günü öğleden sonra verilecek.
Ce lunch n'est pas avant dimanche après-midi, Monsieur.
Eğer pazar günü dünyanın sonuysa, ne farkeder ki o zaman, değil mi?
Et puis, si le monde se fini dimanche, quelle différence cela fait, hein?
Onun pazar günü başka bir kurdela daha aldığını duydum.
J'ai entendu qu'elle a encore reçu une médaille dimanche.
Sonra kızı oradan çıkarmış ve Pazar günü de ormana götürmüş.
Il a dû l'emmener au garage et le dimanche, dans la forêt.
Clay pazar günü kayboldu.
Clay a disparu un dimanche.
Pazar günü sokakta posta dağıtarak ne yaptığını anlatmaya başlasan iyi olur Ernie.
Vous feriez mieux par commencer à m'expliquer ce que vous faisiez dans cette rue à livrer du courrier un dimanche, Ernie.
NCIS ihbar hattına pazar günü iki telefon gelmiş.
La hotline du NCIS a reçu deux appels dimanche.
Yani iki gün önce. Pazar günü arayan adamın sesiyle birebir tutuyor.
La voix correspond parfaitement aux appels qui sont été faits dimanche.
Tek istediğim kilisede beraberce güzel bir Pazar günü geçirmekti.
Tout ce que je voulais, c'était que nous partagions un dimanche en famille à l'église.
Pazar günü, abinin okullar arası tenis finali var.
Tu sais, dada a sa finale de tennis interscolaire.
Beni de Pazar günü ressamlık yapmaya ikna ettin.
Vous m'avez finalement convaincu de devenir un peintre du dimanche.
Pazar günü geleceğine söz ver, olur mu?
Promets-moi que tu viendras dimanche.
Ama doğru. Şimdi bana söz ver, Pazar günü gelecek misin?
Maintenant, promets-moi, que tu viendras dimanche.
- Pazar günü yok mu yani?
- Il jouera pas dimanche?
Ödeme pazar günü.
Les notes, c'est dimanche.
Pazar günü alışverişe gidelim ve görelim.
Allons-y dimanche, on verra bien.
Bildiğiniz gibi Florida Temyiz Mahkemesi bir fikrini beyan edip eyalet sekreterliğinin pazar günü açık olduğunu varsayarak bize bu akşam 5'e kadar izin verdi.
Comme vous le savez, la Cour suprême de Floride a rendu un jugement nous donnant jusqu'à 17 h ce soir, présumant que le bureau du secrétaire d'État serait ouvert un dimanche.
Bree, lütfen, pazar günü böyle laflar etmemelisin.
Surveille ton langage, je te prie.
Affedersin, pazar günü, seni küçük mü düşürdüm?
Excuse-moi. Tu étais gênée à cause de moi, dimanche?
58 yaşındaki eski solist Jean Pautrat 12 Temmuz Pazar günü Miraflores Köprüsü'nden atlayarak hayatına son vermişti.
Le chanteur âgé de 58 ans, Jean Pautrat, s'est jeté du pont Miraflores dimanche 12 Juillet, mettant fin à ses jours.
Ve pazar günü de duş alabiliriz.
Et douche, le dimanche!
Normalde, onun sıska kıçını haftanın her günü pazar günleri iki kez olmak üzere tekmelerdim.
Normalement, je botte son cul maigrichon en haut et en bas du Strip chaque jour de la semaine et deux fois le dimanche.
Barnstable Pazarı'na gittiğimiz günü hatırlasana. Yaşını tahmin eden bir keçi vardı.
Tu te souviens de la fois où on est allés à la foire à Barnstable, et qu'ils avaient cette chèvre qui pouvait deviner ton âge...
Pazar günü de öldü.
- Et dimanche il était mort?
İsa Paskalya günü ölülerin arasından dirilmis. . - Paskalya pazarı?
Le Christ a ressuscité le dimanche de Pâques.
Tamam belki biz de belki pazar günü bir şeyler yaparız.
Je ne pense pas.
günü 31
günün nasıl geçti 55
günün nasıldı 39
günün sonunda 21
günün birinde 59
günün iyi geçti mi 23
gününü göreceksin 16
günümüzde 29
pazar 161
pazartesi 216
günün nasıl geçti 55
günün nasıldı 39
günün sonunda 21
günün birinde 59
günün iyi geçti mi 23
gününü göreceksin 16
günümüzde 29
pazar 161
pazartesi 216