Günün sonunda Çeviri Fransızca
890 parallel translation
Ama günün sonunda hiçbir yere gidecek vaktin olmuyor.
À la fin de la journée, vous n'avez le temps de rien faire.
İki günün sonunda, bulunmazlarsa... polisi arayıp onlara söyleyebildiğiniz kadar doğruyu söyleyin ki güvende olasınız.
Dans deux jours, s'il n'a pas été trouvé, appelez la police, et déclarez ce que vous pouvez, sans prendre de risque.
Dün gece, Bitip tükenmek bilmeyen Japon topçu ateşiyle geçen 6 günün sonunda Manila Körfezindeki Corregidor kalesi... Ve yan mevziler, Hughes, Drum, ve Frank...
La nuit dernière, après six jours de canonnades japonaises incessantes, l'île de Corregidor dans la Baie de Manille, et les forts satellites, Hughes, Drum et Frank, se sont rendus à 23 heures, sur les ordres du Gén.
Uzun bir günün sonunda nasıl hâlâ böyle enerjik olabiliyorsun? Ben hoşaf gibiyim.
Comment pouvez-vous être aussi énergique?
Parlak ve sıcak bir günün sonunda. hafif bir meltem esintisi bayrakları dalganlandırıyor.
Une légère brise fait battre les drapeaux de l'état tandis qu'un chaud et brillant soleil inonde toute la région.
Günün sonunda, evsahibim hâlâ tek parça ve ben de plansızdım.
Au soir, mon hôte était toujours intact, et moi toujours sans plan.
Günün sonunda biraz kar yapmak isterim.
J'aimerais m'en sortir sans déficit.
Günün sonunda burayı bana kiralayacağını düşünmüyorum.
J'imagine que tu n'as jamais songé à le louer pendant la journée.
Bir akşam her zamanki gibi yorucu bir günün sonunda Boksör ve Benjamin ilginç bir şey gördüler.
Un soir, comme ils rentraient à la ferme après les autres, comme d'habitude, Malabar et Benjamin firent une curieuse découverte.
Yorucu bir günün sonunda metroda evine dönmeye çalışan... bir eliyle tutunurken diğer elindeki gazeteyi okuyan adam... sıkıcı açıklamalara kafa yormak istemez...
L'homme qui monte dans le métro après une journée de travail, qui s'accroche d'une main et lit le journal de l'autre, ne veut pas d'une explication stupide...
Fakat üç günün sonunda amacımın yerine geldiğine karar verdim.
Je savais que la police avait fouillé les grandes grottes à quelques miles de ma ferme très attentivement.
Karar ikinci günün sonunda mı verildi? Evet.
Et le verdict a été rendu à la fin de la deuxième journée?
Her günün sonunda, teksir ettiğim bu formları dolduracaksınız.
Chaque soir, vous aurez à remplir ces feuilles d'observation.
Günün sonunda asıl mesele, Japonların Levu-Vana'ya sahip olmaları.
Ça se résume à ceci : Les Japs tiennent l'île de Levu-Vana.
Bu filmde Bette Davis yorucu bir günün sonunda bakkaldan evine döner...
Dans ce film Bette Davis revient, éreintée, de l'épicerie...
Günün sonunda seni görmeyi heyecanla belliyor.
Vous lui avez tellement manqué!
Günün sonunda ufak tefek hakareti kaldıracak kadar olgunuz.
Après tout, nous sommes assez grands pour accepter quelques insultes.
Günün sonunda onlar da senin gibi.
Après tout, ce sont vos semblables.
İlk günün sonunda, iki adamını garnizona yolladı. Teğmene izlenecek yolu göstereceklerdi.
Au terme du premier jour, il renvoya deux hommes à la compagnie, afin d'indiquer le chemin au lieutenant.
Altıncı günün sonunda bir şey hissetmeye başladım. Yok oluyordum.
A la fin du sixième jour... je commençais à sentir... que je disparaissais.
İnan bana, günün sonunda sen yaptığın işten daha fazla memnuniyet duyarsın.
Croyez-moi, vous avez sûrement plus de satisfaction que moi.
Günün sonunda evindeki odasında olacaktır. ruhunu mevcut olmadığı durumlarda, faydalı bir nayadereus aile olarak çırpınan gardian, Ben söylemeye çesaret ediyorum bizi acı ve mutsuzluk içinde terk etti...
Il n'y aura pas d'instant de la journée ou une pièce dans la maison, où son âme ne soit présente, comme un bénéfique génie domestique gardienne, oserais je dire de ceux qu'ellea laissé dans la douleur et le désespoir...
Bu geceye bakarak fikir yürütüyorum ama isinizi böyle yapyorsanz, bence günün sonunda hala yasyor olabilmeniz bir mucize.
J'ai passé un après-midi et une soirée avec vous. À ce rythme-là, survivre 24 heures doit être un exploit pour vous.
Günün sonunda masaya güzel bir yemek koyacak paranın olması çok güzel olurdu.
Ce serait peut-être agréable d'avoir assez d'argent pour mettre de la nourriture sur la table, à la fin de la journée.
Yani, altıncı günün sonunda... ve yedinci günün devamında, hepsi bana toplam beş günmüş gibi geldi.
A la fiîn du 6èmejour, suivi par le 7èmejour, cela faisait un total de 5 jours.
Günün sonunda, yemeğe ya da dansa çağırırdı ama ben yorgun olurdum.
Après le travail, il voulait toujours aller manger, danser mais j'étais crevée.
Günün sonunda, otopark doluyken... herkes dışarı çıkmaya uğraşırken... ilk çıkanlar da biz olacağız!
À la sortie, quand le parking sera plein... nous serons aussi les premiers à partir!
Tüm hesaplar günün sonunda, ayrım yapılmaksızın değerlendirilir.
Tous les comptes doivent être réglés avant la fermeture des marchés, sans exception.
Yani, bilirsin, bir vitrin tasarımcısı olarak çalışmak eğlencelidir. Ama bazen, günün sonunda, tüm bunlar niçin diye düşünürsün. İçinde... bir çeşit boşluk hissedersin.
Tu sais, travailler comme étalagiste, c'est pas désagréable, mais à la fin de la journée, tu te demandes ce que tu fais et tu te sens tout vide.
Ve adamın biri günün sonunda işini nasıl yaptığını kontrol etmek için yanına gelecek ve sen onun gözlerinin içine bakamayacaksın.
Et quand ton patron arrivera en fin de journée pour contrôler ton boulot, tu ne le regarderas pas en face.
"Günün sonunda bile dik dur... "... ve bağır çağır.
La vieillesse devrait s'enflammer contre... - la fin du jour.
Üç günün sonunda... bir dövüşçü en iyi olduğunu kanıtlayacaktır.
Dans trois jours, un combattant se révèlera le meilleur.
Uzun günün sonunda yatıp dinleneceğim.
Je vais aller me coucher moi aussi
90. günün sonunda zayıf ve solgun bir haldedir. Gözlerinden akan yaşları tutamaz.
Au bout de... 90 jours... il était devenu... tout sec, tout blanc... des larmes lui coulaient des yeux...
Yani, günün sonunda bir adamın görmek isteyeceği en son şey bir kadındır.
La dernière chose qu'un homme veut voir - après son travail, c'est une femme.
Ondan bahsetmek istiyorum. Özetini yaz ve günün sonunda bana teslim et.
Faites-moi une synthèse pour ce soir.
Ama oradan ayrılıp günün sonunda evime gittiğimde karakterimden ayrılmam gerekiyordu ve bu da benim için zordu.
Mais quand je quittais cet endroit et que je rentrais chez moi, il fallait que j'abandonne mon personnage.
Yani tuhaf olan, daha 1. günün sonunda performans eksikliğim hakkında yapılan 2. konuşma.
Mais après une journée de tournage... Et ça fait deux fois qu'on me parle de ce qui ne va pas.
Her günün sonunda insanların nasıl sağ kaldıklarına şaşırıyorum.
Chaque soir, je m'étonne qu'il y ait encore des gens en vie.
Her günün sonunda, Charleston şehrini geçiyorum. Beni eve götüren köprüden geçerken sözcüklerin içimde büyüdüğünü hissediyorum.
A la fin de chaque journée, je traverse Charleston... et sur le pont qui me ramène à la maison... je sens les mots qui montent en moi.
Fakat günün sonunda aynaya baktığımda,... gerçekte iyi insan olmayı bilmediğim gerçeğiyle yüzleşmek zorundayım.
Mais... A la fin de la journée, quand je me regarde dans le miroir, Je réalise que je ne sais pas réellement comment être bon.
Ama günün sonunda her şeyi unutuyorum.
La mission accomplie, on oublie les engueulades.
Hepsini günün sonunda istiyor hem de.
Il veut le récupérer à la fin de la journée.
İki tanesi çalışıyordu ve birini Woodbine'daki Manny'e verdim ki günün sonunda sana sağlam bir yemek versin diye.
J'en ai deux qui marchent et j'en ai donné une à Manny, chez Woodbine, pour que le soir, tu puisses aller chercher de quoi manger.
Günün sonunda, profesörlükten istifa ediyorum.
Les choses sont telles que j'arrête d'enseigner ce jour même.
Benim için, uzun bir günün sonunda sıcak bir küvete girmek gibi.
Pour moi, c'est comme un bon bain chaud à la fin d'une dure journée.
İkinci günün sonunda, susuzluktan vadiye indik.
Finalement, on a dû redescendre.
Hey, oğlum, sonunda doğum günün için eve geldin demek!
Fiston! Tu es revenu pour ton anniversaire!
Şişeyi devirmiştik, sonunda dedi ki "Charley, oğlum, bir terslik olmazsa arkadaşın Tony Russell, günün birinde komiser olacak."
La bouteille se vidait et finalement il m'a dit : "Charley, mon garçon, si le maïs tombe à la verticale, ton vieil ami, Tony Russell, sera un jour commissaire."
" 16. günün akşamında, sonunda Denderah'a vardık.
" Le 16 au soir, nous arrivâmes enfin à Dendérah.
Günün sonunda bir şey mi gelecek?
- Je ne sais pas.