Uzun Çeviri Fransızca
80,151 parallel translation
Bu kadar uzun süren ne?
Pourquoi ça met une plombe?
Bu çok uzun sürüyor.
Ça prend trop longtemps, merde.
Bu uzun bir süre.
Ça fait longtemps.
Ne seni bu kadar uzun tuttu?
Tu en as mis, du temps.
Selina... Annenle görüşmek için ne kadar uzun bir süre beklediğini biliyorum.
Selina... je sais combien de temps tu as attendu pour voir ta mère.
- Uzun sürmedi ama.
Mais pas pour longtemps.
- Polisliği uzun zaman önce bıraktım.
J'ai arrêté d'être un flic depuis bien longtemps.
Uzun süre konuşamam.
Je... Je ne peux pas parler longtemps.
Bir birinize düşmeniz uzun sürmedi.
Mon, mon, il ne vous a pas fallu longtemps pour tourner sur l'autre.
Uzun zaman oldu.
Ça fait longtemps.
"Kuş kadar hafif ama kimse uzun süre tutamaz."
Aussi léger qu'une plume, pourtant nul homme ne peut le garder longtemps.
Seyahatine başlaman için uzun zamandır bekliyordum.
J'ai attendu longtemps que tu commences ton périple.
Kuruluşundan beri Divan'dayız. Zor kararlar vererek, uzun vadede hayatta kalmayı sağlıyoruz.
Nous siégeons à la Cour depuis sa création, nous faisons les choix difficiles pour assurer la survie de notre ville.
Fazla uzun sürdü.
Vous voilà enfin.
Çok uzun süre bir sır sakladınız.
Vous gardez un secret depuis bien trop longtemps.
Jim Gordon'u yeterince uzun bakarsanız bulabileceğiniz fakat kesinlikle havası bitmeden önce bulamayacağınız bir yere diri diri gömdüm.
J'ai enterré Jim vivant. À un endroit que tu pourrais trouver si tu regardais assez longtemps, mais certainement pas avant qu'il n'ait plus d'air.
İnan bana, Tabby için olmasa uzun zaman önce ölmüştün.
Bah, crois-moi, sans Tabby, tu serais morte depuis un bout de temps.
Büyük anlamlar arayışıyla uzun süre kim olduğumu bulmaya çalıştım.
Je cherchais à savoir qui je suis depuis si longtemps, en quête d'un sens plus grand.
Wally uzun zamandır bunu bekliyordu, anın keyfini çıkarıyor.
Tu sais, il attendait d'en arriver là depuis longtemps ; il apprécie ce moment.
Her gün bir saatlik bölümler halinde yayınlanan uzun, dolambaçlı hikayeler.
Une longue et sinueuse histoire servie quotidiennement en chapitres d'une heure?
Görüşmeyeli uzun zaman oldu.
Ça fait un bail.
Ve güçlerimi o kadar uzun süre kullanırsam kontrolü kaybedebilirim.
Et utiliser mes pouvoirs aussi longtemps, je pourrais perdre le contrôle. Caitlin, tu es forte.
- Joe West. Uzun zaman oldu.
Joe West, ça fait longtemps.
- Gelecek ay uzun bir haftasonum var.
J'ai un week-end prolongé le mois prochain
- Uzun hikaye.
- C'est une longue histoire.
Çünkü seninle beraber uzun bir hayat geçirmeyi planlıyorum hiçbir şey de buna engel olamaz.
Parce que j'ai l'intention de vivre une longue vie avec toi, et que rien ne pourra m'enlever ça.
Aşırı uzun?
Problèmes de colère?
- Uzun mesafeli ilişkilerle aram yok.
J'ai besoin de te parler. Je ne fais pas dans les relations à longues distances.
- Uzun bir yarış yaptım ama her koşunun bir bitiş çizgisi vardır.
- Jay... - J'ai fait une sacrée course, mais chaque marathon a une ligne d'arrivée.
Uzun zaman önceydi Cisco.
C'était il y a longtemps, Cisco.
- Uzun hikaye H.R.
- C'est une longue histoire, H.R.
- Benim de uzun bir hikayem var.
- J'ai une longue histoire.
Bu kostümü uzun zamandır görmüyorduk, değil mi hayatım?
On n'a pas vu ce costume depuis un bail, hein, chéri?
Uzun zamandır hissetmediğim bir şey hissettim.
Une sensation qui s'était évanouie depuis longtemps.
Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu beyler.
Ça fait un bail, gentlemen.
Cisco bana uzun zamandır bir takım olmadığınızı anlattı ve gösterdi.
Cisco m'a raconté, ou montré, que vous n'aviez pas été en équipe depuis longtemps.
Peki. Uzun zaman önce söylemeliydim.
J'aurais dû te le dire il y a longtemps.
Kısa ve uzun süreli.
À court terme, et à long terme.
- Uzun sürelide...
- La mémoire à long terme...
Onu uzun zamandır hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Ben hiçbir zaman görmemiştim.
Je ne l'avais pas vu aussi heureux depuis longtemps.
Yani uzun zamandır tanıdığım Bonnie Bennett'e göre.
Je veux dire, selon la Bonnie Bennett que j'ai toujours connu.
Caroline ve Elena'yı kolladım, uzun zaman çaba gösterdim.
Caroline et Elena, Lutter avec elle pendant si longtemps.
Bu çok uzun sürecek.
Ça ne va pas durer longtemps.
Bunu uzun zaman önce yapmalıydım.
J'aurais dû faire ça il y a longtemps.
Uzun sürmez.
Ça ne demande pas grand chose.
Uzun süredir bir patronum olmadı.
Ca fait un moment que je n'ai plus de patron.
Sanıyorum uzun süredir basılmıyor.
Je suppose qu'il est épuisé depuis un moment. Tu parles de ça?
Şimdi seni uzun bir yola götüreceğim.
Je vais te mener sur un long chemin.
Uzun değil.
Pas longtemps.
Uzun hikaye.
C'est une longue histoire.
Ama uzun sürmeyecek.
Mais pas pour longtemps.
uzun hikaye 160
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun mu 25
uzun bir zaman 22
uzun hikâye 43
uzun zaman oldu 409
uzun bir gece olacak 26
uzun bir hikaye 19
uzun boylu 135
uzun bir yol 26
uzun lafın kısası 39
uzun mu 25
uzun bir zaman 22