English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Y ] / Yakın onu

Yakın onu Çeviri Fransızca

1,051 parallel translation
Yakın onu!
Allez les gars, brûlez tout ça!
Yakın onu.
La brûler.
Yakın onu!
Brûlons-la!
- Yakın onu!
- Brûlons-la!
Teknesinde yakın onu.
Brûlez-le!
Buranın yakınındaki bir arabanın içind otururken bulduk onu.
Nous l'avons trouvée dehors, dans la voiture.
Ve ancak su serinletiyor bütün uzuvları o önlüyor ateşinin onu yakıp kavurmasını.
Seule l'eau, le rafraîchissant de tous côtés, empêche la fièvre de le dévorer.
- Kendine yakıştıramıyor musun onu?
Elle n'est pas digne de toi?
Sanki bir şey, onu durdurmak için canını yakıyor gibi.
Comme si quelque chose la faisait souffrir pour l'empêcher de parler.
onu daima seveceğimi biliyor... bana ihtiyacı olduğu sürece... gittiği zaman onu çok özlüyorum... ama yakınımdayken de hislerimi gösteremem... içimde kalır duygularım... aşkımı gizlemem gerekir... lanet olsun!
Il sait que je l'aimerai toujours Tant qu'il aura besoin de moi Il me manque tant quand il est absent
Konuşmazsa eğer, öldürün uşağını ki, görelim sözler onu yakıyor muymuş.
Tuez son serviteur à moins qu'il ne parle pour qu'on voie si les mots le brûlent.
Hangi yarısı nerededir bir bilsem, onu kesip çıkartır Halkın Demokratik Morguna yakılması için gönderirdim.
Si je savais distinguer ces moitiés, je la disséquerais... et l'enverrais à la Morgue Populaire Démocratique pour être brûlée.
Yakında yalnız kalırsın Çünkü ne ekersen onu biçersin
Et vous savez ce qu'on dit Comme on fait son lit, on se couche
Define yakınımızdadır. Bulacağız onu.
- Le trésor est près de nous.
Onu unutmuşum. Eminim yakında tanışırsınız.
C'est vrai, j'avais oublié Randolph.
Çünkü bir şansımız daha varsa onu da kaybetmeye çok yakınız.
On n'est pas loin d'avoir épuisé toutes nos chances.
Kılıcımın ucuna yakın koyun onu.
Que le ciel le mette à portée de mon épée!
Eğer yakında onu bulamazsan gözümden çok düşeceksin.
Sans ce billet, tu n'as plus la côte.
Apaçi'nin kadını yakında onu yavaşlatacaktır.
Même une Apache doit se reposer parfois.
Ne sizin ne de onun parasını istiyorum! Zaten yakında onu gene göreceğim!
Je ne veux ni votre argent ni le sien.
Hans Meyer'e yakındınız, onu iyi tanıyordunuz ve bu, umuyorum ki soruşturmaya yardım edecek.
Vous étiez proches d'Hans Meyer, vous le connaissiez bien. Et ceci, je l'espère, nous aidera dans l'enquête.
Profesör, eğer onu yakın gözlem altında tutarsanız, daha güvende hissedeceğim kendimi.
Professeur. Je me sentirais mieux si vous la gardiez sous haute surveillance.
Şimdi, tavşan içindeki hücrelerin yanlış olduğunu varsayarsak, onu bizim yarattığımız akla daha yakın geliyor, değişime uğramış bu türün geleceğini.
Si nous avons introduit par inadvertance des cellules défectueuses, nous avons peut-être créé les germes d'une espèce mutante.
Onu çok cana yakın bulmadım.
Un type inquiétant, à mon avis.
Evet, o denli yakın değildiler. Aslında, Ric onu hiç sevmiyordu bile.
Ils n'étaient pas proches, Rick ne l'aimait pas.
Bir bozuk para alıyormuş ve onu makarada sona yakın bir yere koyuyormuş.
Il met une pièce à la fin de la bobine.
Heck Thomas'ı bulun. Ona yakın oturuyor. Onu bir şeyler içmeye, akşam yemeğine falan çıkarsın.
Contactez Heck Thomas, son voisin, pour qu'il l'invite ø prendre un verre ou ø dîner.
Bütün imkanlarımızı kullanarak burnu en yakın Delta laboratuvarına yani buraya yetiştirdik. Bütün biyokimyasal teknolojileri kullanarak bir senedir onu canlı tutmayı başardık.
Avec une grande présence d'esprit... on a envoyé d'urgence le nez ici, notre laboratoire Delta le plus proche... où par de grands efforts biochimiques... il a été gardé en vie pendant presque un an.
- Dediğim gibi, eski bir dostumuz. Çok yakınız ve onu yeniden görmek bizi mutlu edecek.
Comme je disais, un vieil ami, très intime, on veut lui faire une petite visite.
Taci Almolup, Kral Süleyman'ın oğlu öyle yakışıklı bir adam oldu ki onu gören herkes büyülendi.
Tadji Almolouk, fils du roi Souleyman, quand il devint adolescent, était si beau que dès qu'il sortait, il enchantait tout le monde au point qu'on écrivit des poèmes à sa louange.
Gece denilen bu resim onu daha yakından inceleme derdine düşen birkaç kişinin ressamın yeteneği hakkında bu tarz sorgulamalarına yol açar.
Ce tableau, surnommé "Nuit", est si exigeant quant à notre capacité d'interprétation que peu de gens prennent la peine de l'étudier avec attention.
Onu kendime yakın kucaklamak, omzunda gözyaşlarını silmek ve oral seks yapmak istiyordum.
Je voulais la serrer dans mes bras, pleurer sur son épaule, et finir par une fellation.
Senin cana yakınlığın onu savaştan uzaklaştırmış olmalı.
Tes gentilles paroles ont détourné son esprit de la bataille.
Eğer olursa yakıtımın yarısını yakarak onu ışık hızıyla getireceğim..
Si je peux brûler la moitié de mon carburant, je serai là en un éclair. - Ai-je le choix?
Bütün zamanını koyunlar ve sığırlarla geçirmesi onu doğaya yakınlaştırsa da, Oxford'dan uzaklaştırıyor.
Passer sa vie avec des vaches rapproche de la nature mais éloigne des études.
Joseph Fraunhofer, bir prizma ile bir teleskobu birleştirip onu gökyüzüne doğrultarak yıldızları daha da yakınımıza getirmiş oldu.
Quand Joseph Fraunhofer combina un prisme à un télescope et le dirigea vers le ciel, il rapprocha les étoiles encore plus près de nous.
Fakat onu seyrek olarak görüyordu, sadece Stolz ailesi Petersburg'a geldiği zaman veya şehrin yakınlarında bir villa kiraladıklarında.
Et cela n'arrivait pas souvent, quand les Stolz rentraient à Petersbourg ou quand ils louaient une datcha pas trop loin de la ville.
Sanırım onu Jackson'a yakın bir yerlerde tutuyorlar.
Ils doivent la séquestrer près de Jackson.
Ben de onu en başta pek sevmemiştim ama şimdilerde benim kafama yakın düşmeye başladı.
Ce n'est pas sa faute, la pauvre. Je ne l'aimais pas, au début, mais elle s'est améliorée.
Yakında onu üstüne alacaksın!
Allez...
Onu çok seviyorum ve topraklarında çalışanların tamamına yakını kiracılar deniyor onlara.
"Je l'aime beaucoup " et presque tous les gens " qui travaillent
Size bir şey söyliyeyim, O çocuk benim veya ailemden birinin yakınına gelirse, Onu gebertirim.
Je peux vous dire que si ce gosse s'approche de ma famille ou de moi, je le tue.
Onu itecek kadar yakında kimse yokmuş.
Personne n'a pu le pousser.
Lütfen onu bağışlayın yoksa yakında ölecek!
Arrêtons cette Fumée Glacée, sinon il mourra bientôt.
Yakışıklının beni takip edeceğini biliyordum, başımdan savmak için hemen erkekler tuvaletine daldım ve onu kaybettim.
Je savais que le dandy me suivrait et pour le semer, je me suis astucieusement glissé dans les toilettes.
Öyleyse onu nasıl oldu da bir kez daha plajda... ölü kadının yakınında buldum?
Pourquoi l'ai-je retrouvé sur la plage, près de la victime?
Bu varlık Carol Anne'in çok yakınında... ama onu ruhani ışıktan da uzak tutuyor.
Cette chose garde Carol Anne très près d'elle... et loin de la lumière spectrale.
- Evet. "Onu gebertin, yakın," dememiştir. Acaba ne demiştir?
Il n'a pas dit : "Faites-le sauter, brûlez-le." Il a dit quoi?
Bana söylenen : "Onu temizle, çırasını yak ve gol at."
Tout ce que j'ai entendu, c'est : "m'en débarrasser", "le faire sauter, le brûler" et "marquer un touché".
Onu aradım ve senin yakında bekarlar listesinden çıkacağını söyledim.
Je l'ai appelée pour lui dire que tu t'apprêtais à faire partie des non-disponibles.
Bay Baş Kapıcı, lütfen onu bırakın. Canını yakıyorsunuz.
Monsieur le portier-chef, laissez-le tout de suite libre, vous lui faites mal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]