Yapmayın Çeviri Fransızca
8,683 parallel translation
Esasen kimseyi gücendirecek bir şey söylemeyin ya da yapmayın.
Bref, faites rien et dites rien d'offensant.
Yapmayın, lütfen.
Arrêtez, non.
Yapmayın ama.
C'est bon.
İstemediğiniz aptal konuşmaları yapmayın. Bunu niye söylüyorsunuz?
Vous m'avez sauvé la vie
Pekâlâ, acele edin ama panik yapmayın.
On se dépêche mais pas de panique.
Yapmayın. Ceza mı keseceksiniz?
Allez, vous allez me donner une contravention?
Hayır, yapmayın! Yapmayın!
Non, fais pas ça!
Yapmayın çocuklar.
Allez, les gars.
Çocukların önünde yapmayın!
Pas devant les enfants!
Yapmayın.
Ne faites pas ça.
Lütfen yapmayın.
S'il vous plaît ne faites pas ça.
Bu hatayı yapmayın.
Ne faites pas cette erreur.
Yapmayın!
Non!
- Şunu da unutma. - Yapmayın!
- Retiens ceci.
Gözlüğe ihtiyacınız olmasını da gurur yapmayın.
Et vous ne devriez pas être vain sur la nécessité de porter des lunettes, vous savez.
Yapmayın lütfen, yapamam.
Oh, non. [bégaie] S'il vous plait, je ne peux pas.
Bunu yapmayın, Bay Fairbrother.
Ne faites pas ça.
Diğer herkesin yaptığını yapmayın.
Ce que tout le monde fait.
Yapmayın şöyle.
Lâchez-moi, vous deux.
İsterseniz ikisini de yapmayın ya da yapın.
Faites les deux ou non. Ca n'a pas d'importance.
Yapmayın ya!
Allez!
Aptallık yapmayın.
Ne soyez pas bêtes.
Ne olur yapmayın!
" S'il te plaît, non!
Sam Adams'ı kahraman yapmayın.
Ne faites pas de Sam Adams un martyr
Hata yapmayın, baylar.
Ne faites pas d'erreurs, messieurs.
Yapmayın lütfen.
- Je vous en prie...
Hayır, lütfen! Yapmayın!
Non, pitié!
Ukalalık yapmayı kes. Bunu yapmana gerek yok.
Repose ça, tu n'en as pas besoin.
Kiko'nun bu teknolojiyle yapmayı seçtiği şeyin bir önemi yok.
Ce que Kiko décide de faire avec ça n'est pas important.
Tekrar söylüyorum, maymunun bu teknolojiyle yapmayı seçtiği şeyin teknolojinin kendisinin bir kabahati olmadığını belirteyim.
Je dois vous assurer que ce que le singe choisit de faire avec la technologie n'est pas la fonction première de l'appareil.
Bizi işten alıkoymak yerine satın alıp onun bir parçası yapmayı tercih edermiş. Tamam, bu...
Il dit que plutôt que nous mettre en faillite, il préfère que l'on fasse partie de Hoo...
Yani Handi-Wrap, Oven Cleaner, Bathroom Cleaner gibi işlerde ve şirket imajı temizleme konularında üstün performans gösteren bir ajansın neden daha çok iş yapmayı hak ettiğini bilmek ister misin?
Tu veux savoir pourquoi l'agence reconnue pour son travail sur Handi-Wrap, Un nettoyeur de four, de salle de bain et qui dépoussière l'image des sociétés, mérite un nouveau produit?
Şey yapmayı düşünüyorduk da, çocuklar için küçük bir oyun standı kurmayı Pinpon toplarını küçük kâselere atarak ödül kazanırlar.
On pensait faire un stand de jeu pour les enfants, lancer de balles dans des bols d'eau, pour gagner un prix.
Bir hasat zamanında çok meyve verdiler ama sonra hepsi öldü ve ben de şişeleyip rafta sakladığım elma konyağını yapmayı düşündüm.
Ils ont supporté une récolte et sont morts. J'ai fait du calva. Que je garde sur l'étagère.
Nasıl başı boş bir şekilde işleri halletmeye alıştınız bilmiyorum ama biz böyle yapmayız.
Je ne sais pas à quelle genre de séries de merde vous êtes habitués à suivre, mais ce n'est pas comme cela que nous procédons.
- Lütfen, yapmayın!
- Laissez-moi...
Hayatta istediği her şeyi yapabilirdi ama o bu şehre yardım etmek için bir şeyler yapmayı seçti.
Et il aurait pu faire n'importe quoi de sa vie, il a choisi de faire quelque chose pour aider cette ville.
Yani hata yapmayı bırakın!
Alors, arrêtez de faire des erreurs!
Pekala öncelikle ibnelik yapmayı kes ve kendine adam gibi davranmak için nasıl taşaklarının çıkmadığını sor.
- C'est quoi? Tu dois arrêter de chialer comme un mouton intoxiqué et te demander pourquoi tu n'as pas les couilles d'agir comme un homme. Je t'ai manqué, non?
Kupür albümü yapmayı hiç beceremiyorsun.
Tu n'es pas bonne en scrapbooking.
Büyü yapmayı bilmene gerek yok.
Tu n'as pas besoin de connaitre quoique ce soit sur la magie.
Cidden bu akla sığmaz sır paylaşma saçmalığını yapmayı mı düşünüyorsun?
Tu penses sérieusement à cette absurde prétendue vérité?
Biz böyle yapmayız.
Ce n'est pas notre méthode.
- Evet. Onlara David'in Yıldızları'nı giydiriyorduk ama 2.Dünya Savaşı'ndan sonra bunu yapmayı kesmemiz gerekti.
Avant, elles portaient l'étoile de David, mais on a dû arrêter de faire ça après la Deuxième Guerre mondiale.
Yani bir şeyleri değiştirmeyi ya da hiçbir şey yapmayı istemiyorsun öyle mi?
Alors tu ne veux pas changer les choses ou... faire quoi que ce soit, n'est-ce-pas?
Silah yapmayı sakın unutmayın.
Rappelez-vous de construire des armes.
Böyle alışveriş yapmayı sevmem.
Ce n'est pas comme ça que j'aime faire les courses.
Montaj sahnesi olarak Diane'in faturasını onaylamamdan, onaylama bilgisini Diane'e yollamama geçiş yapmayı kafamda canlandıramıyorum. - Peki.
Je ne peux imaginer un montage coupant à partir des scènes où je vérifie les factures de Dianes aux scènes où je lui envoie des mails de confirmation.
Aramayı yapmayı unutma.
N'oublie pas de passer cet appel.
- Yapmayın.
- Non.
Yapmayın!
Je vous en supplie!
yapmayın çocuklar 34
yapmayın ama 29
yapmayın lütfen 18
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmayın ama 29
yapmayın lütfen 18
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmak zorundasın 42
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapma baba 50
yapma dostum 69
yapmak zorundasın 42