Şol Çeviri Fransızca
24,042 parallel translation
Sadrazamin sol tasagi gibi buz keseceksin. Sanki tasaklarini kafanin ustunden sarkitmis da on koluna dogru suruyor gibi.
Ça va être froid comme une paire de vieilles couilles qui se balancent au-dessus de toi et qui se frottent contre ton bras.
Rick, baltani alip tam o cizgiden oglunun sol kolunu koparmani istiyorum.
Rick, tu vas prendre ta hache et trancher le bras de ton fils, sur le trait.
Yerdeki olu adamlar bile. Cesaret odulu onlara gitsin lan zaten.
Même les morts qui gisent au sol, ils ont donné de leur personne!
Yere düşmüş.
Il est tombé sur le sol.
Yüksekte ip üzerinde yürümek gibi. Yalnız daha esnek bırakılıyor. Yere çok daha yakın oluyoruz.
C'est un peu comme marcher sur un fil, sauf que la ligne est beaucoup moins rigide et que l'on reste près du sol.
Pekala, sonra... Sol kısımda. Şimdi ona basılı tutup aşağı mı çekiyorum?
Je reste appuyé et je fais descendre.
Corbridge'de bir kazı ekibine ihtiyacımız var, efendim.
Monsieur, on a besoin d'une équipe pour fouiller le sous-sol à Corbridge.
'God Bless the Child', sol majör.
"God bless the child" en G majeur.
Sol mü demiştin?
En G majeur, t'as dit.
Yere yaklaşmış gibiyiz.
Le sol est horriblement proche.
Londra Havaalanı bugün yine kapatıldı ve tüm seferler iptal edildi. - Kahretsin.
L'aéroport est encore fermé et tous les avions sont cloués au sol.
Sol kolunuzda ağrı var mı efendim?
Vous avez mal au bras gauche?
Haunani, zeminler.
Haunani, le sol.
Arkadaşımın evinde yüzdükten sonra eve dönüyordum eve geldiğimde üzerimdekileri kurutucuya atmak için bodruma indim...
Je rentrais après avoir nagé chez mon ami, je suis allée au sous-sol pour poser mon maillot dans le sèche-linge,
Nakliyesini güvenli kasalarda işlemleri bodrum katında yapıp dünyanın her yerindeki mağazalara gönderiyorlar.
Elles sont transférées dans une chambre forte et des ateliers en sous-sol, où elles sont placées sur des montures et expédiées dans des magasins du monde entier
Tamam sol üstte yeşil kontrol kutusuna bağlı tek bir batarya kaldı.
- La dernière batterie est liée à la boîte verte.
Eğer ofiste yatmaya ısrar edersen yerde yatmaktan vazgeçip kendine bir Japon şiltesi almanı öneririm.
Si vous continuez à dormir dans votre bureau, je vous suggère d'abandonner le sol et d'acheter un futon.
- Bırak beni. - Bombanın etkisiyle yere devrildim, kulak zarlarım patladı.
La déflagration m'a couché au sol, a perforé mes tympans.
Bodrumdaki sunucularla ilgili yapabileceğin bir şey var mı?
Du neuf avec les serveurs du sous-sol?
Karnın sol alt tarafından kurşun yarası aldı.
Blessée par balle à l'abdomen.
" Beni tutmanı istiyorum.Beni bastırmanı istiyorum.
"Je veux que tu me prennes. Je veux que tu me plaques au sol".
Beni bastırmanı ve nefesimi kesmeni istiyorum. "
Je veux que tu me plaques au sol et que tu m'étouffes ".
Eric'in seni bastırması, nefesini kesmesi ile ilgili mesaj çekmişsin.
Tu as parlé à Eric à propos de te plaquer au sol, de t'étrangler.
Zemini de cam, balıkları izleyebiliyoruz.
Avec un sol en verre pour voir les poissons.
Milletin balıkları gözetlemek için yere delik açtığına inanamıyorum.
J'en reviens pas qu'on fasse des trous dans le sol pour mater les poissons.
Kafeteryada yatıyor.
Elle est allongée sur le sol de la cafétéria.
İnsanlığımız için, bu aile için ve kafeteryada yatan o küçük kız için.
Pour notre humanité, pour cette famille et pour cette petite fille sur le sol de la cafétéria.
Yoksa neden kızı öyle yere yatırmış olsun?
Sinon, pourquoi l'aurait-il plaquée contre le sol?
Bir daha ayağa kalkamayana kadar üzerine abandılar!
Elle a été plaquée contre le sol jusqu'à ce qu'elle reste sur le carreau!
Sol elimle yazdım.
J'ai écrit de la main gauche.
Kadın gardiyan. Ellerin başının arkasında yere yat, yoksa arkadaşını gözünden vururum.
La gardienne, au sol, mains derrière la tête, fissa, avant que je tire dans l'œil de ton pote.
Yer de ve jakuzinin çevresinde herhangi bir ayak izi ya da işaretler bulamadım.
Je n'ai trouvé aucune trace de pas, de marque sur la terrasse ou sur le sol près du jacuzzi.
Şişeler koridorda kendi kendine yuvarlanmaz.
Les bouteilles ne roulent pas seules sur le sol.
- Karada askeri uydular demirbaştır.
- Depuis le sol, les satellites militaires sont impénétrables.
Ve siz bu uyduları yerden mi çalıştırabiliyorsunuz?
Vous pouvez lancer ces satellites du sol?
Bunlar Jane'in sol ayağının arkasındaki harflerin parçaları çeyrekler halinde bölünüp, tekrar döndürülmüşler.
Voici des fragments de lettres tatoués à l'arrière de la jambe gauche de Jane, qui sont segmentés puis retournés.
Jane'in sağ bacak baldırındaki aslan ve belinin sol yanındaki boğaya birbirinden bağımsızmış gibi bakıyordum.
Le lion est sur Jane veau du droit, et le taureau est sur le côté gauche de sa taille, donc je les regardais séparément.
Ve Jane'in sol kolundaki dövmede bu gurubun logosu.
Et c'était le logo de la bande, tatoué sur le bras gauche de Jane.
- Bodrumda bir kız kaldı!
- Ne bougez pas. - Il y a une fille piégée dans là, dans le sous-sol!
Yürü! Hadi, hadi hadi!
Au sol!
Muhtemelen yurtiçinde kullancaklar.
Surement pour l'utiliser sur notre sol.
Bu kız ABD'de gerçekleşecek bir terör saldırısını önlemenin anahtarı olabilir.
Cette fille pourrait être la clef pour arrêter une attaque terroriste imminente sur le sol américain.
Hatırlıyorum, ABD topraklarında Cabrera ile çeşitli görüşmeler yaptıktan sonra sorgulama için getirilmişti.
Je me rappelle, il a été interrogé après avoir eu plusieurs rendez-vous avec Cabrera sur le sol américain.
ABD topraklarında olacak bir terör saldırısı söyledi mi?
Est-ce que vous savez quelque chose sur les attaques sur le sol américain?
Sakin ol, sol kolunu buradan, kafanı da buradan geçir.
Du calme, passez votre bras à travers, puis la tête.
Önce sol kolunu geçir.
Passe le bras gauche en premier.
Sadie'yi yerde buldum.
J'ai trouvé Sadie sur le sol.
Bodrumda Lester Davis ve Evans'la birlikte esrar içiyorduk.
J'étais au sous-sol en train de prendre une cuite avec Evans et Lester Davis.
Sol kulaklarını kesmiş.
Il leur a coupé l'oreille gauche.
Öğle vakti pijamaları içinde bodrumdan çıkan kızın ettiği lafa bak.
Dit-elle, sortant du sous-sol en pyjama à midi.
- Şimdi sağ baş parmağını sapın sol tarafına koy.
Maintenant tu dois garder ton pouce droit sur le côté droit du manche. - Celui-ci.
sola dön 223
solucan 40
sola dönün 22
sola doğru 23
solda 71
soluk 16
sol el 21
sol tarafta 29
soldan 33
solunum 26
solucan 40
sola dönün 22
sola doğru 23
solda 71
soluk 16
sol el 21
sol tarafta 29
soldan 33
solunum 26