English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bakın

Bakın Çeviri Portekizce

73,999 parallel translation
Dr. Brennan, kortikal kemikteki şu soyulmaya bir bakın
Dra. Brennan, veja esta esfoliação no osso cortical.
Şu an görünürde bir şey yok, ama L4 omurunun alt kenarına bakın.
Nada muito aparente, mas olhe a margem inferior da vértebra L4.
Diğer kişiliği kendini gösterecek. 706 00 : 29 : 29,968 - - 00 : 29 : 31,935 Bakın bunun ihtimali çok az biliyorum,
A outra personalidade se manifeste.
Şimdi de oksipital kemik tabanındaki direk kırığa bakın.
Agora, olhe para a fractura directa ao longo da base do occipital.
Kurbanın L4 omuruna bir bakın.
Aqui, dê uma vista de olhos na L4 da vítima.
Tüylerine bakın.
O pelo dele.
Bakın, mahzuru yoksa eve gidip temizlenmek istiyorum.
Se não se importarem, eu gostaria de ir para casa e limpar-me.
Keyfinize bakın.
Divirtam-se.
Etrafınıza bakın.
Olhem à vossa volta.
Bakın burada bir akarsu var.
Veja, tem uma curso de água mesmo aqui.
Bakın ne buldum!
Vejam o que encontrei!
- Bakın ne buldum! - Ver bakayım.
Deixa-me ver.
Bakın! Şuna bakın!
Vejam só!
Elimde bir yüzük var! Bakın bir yüzük buldum!
Encontrei um anel, vejam!
Madene de dönüp çalışmak istiyorsan o da olur. Bakın!
Se preferes voltar para a mina, também pode ser.
- Bakın, adamlar tepede! - Vurun onları!
Acabem com eles!
Şuna bakın.
Vejam isto.
Şu yaptıklarına bakın.
Vejam só o que eles lhe fizeram...
Bakın, Balonlu Sakızcı Adam yine bize bir şey gönderiyor!
Olhem, o Homem da Pastilha está novamente a enviar-nos algo.
Şuraya bakın!
Vejam ali.
Bakın. Havalimanı doğru seçim olabilir ama ben içgüdülerime güveniyorum. Bizi buraya kadar getirdiler.
Ouçam, o aeroporto poderá ser a escolha certa, mas eu confio nos meus instintos, os quais nos trouxeram até aqui, e eles dizem-me que conseguimos fugir pelo norte.
Bakın ne diyeceğim. Sheba'ya borcum olduğu için belki birbirimize yardım edebiliriz.
Bom, uma vez que estou em dívida para com a Sheba, talvez possamos ajudar-nos mutuamente.
Bakın. Paul'un boşuna ölmüş olmasını istemiyorum ama buna yeni gözlerle bakmalıyız.
Eu não quero que o Paul tenha morrido em vão, mas temos de encarar isto de uma nova perspetiva.
Bu sizin için. Bakın.
Isto é para vocês.
Bakın, üzgünüm.
Ouça, desculpe.
Bakın.
Veja
Önce kurbanlarını gayet insancıl bir şekilde öldürüyor, onlara altı ay bakıyor, sonra onları vahşice tekrar öldürüyor.
Primeiro ele mata-as o mais humanamente possível, trata delas durante seis meses, depois mata-as brutalmente de novo.
Yeni yıl, yeni sınıf, yeni bakış açıları.
Ano novo, turma nova, vistas novas.
Ama, bak, hayatının geri kalanı boyunca bir keşiş olmak istiyorsan o ayrı tabii.
Mas se preferes ser um monge o resto da tua vida...
Yani, mezuniyet resimlerime falan bakıyorum ve... Ve tek düşündüğüm "Bu Ellen'ın hastanede olduğu zaman."
Olho para as fotografias do baile de finalistas e afins e só penso :
Şu anda Medicare için harcanan üç doların biri diyabetlilerin bakımına gidiyor.
Neste momento, um em cada três dólares gasto pelo Medicare é com diabéticos.
Sadece ilaçların hayvanlar üzerindeki etkilerine bakıyorlar.
Apenas veem os impactos destas drogas nos animais.
İronik olan şu ki, hastalar doktorlara sorularla geldiklerinde doktorun beslenme konusunda bilgi sahibi olduğunu var sayıyorlar. Beslenme hakkında doktorların eğitim almamış olması, bir bakıma çifte sorun.
Quando os doentes vão ao médico com questões, partem do princípio que o médico percebe alguma coisa de nutrição e é uma dupla desvantagem os médicos não terem aprendido muito de nutrição.
Bak, hepsine tek tek senin yerine benimle çalışacaklarının sözünü verdim.
Já contei a situação a todos : ficariam comigo em vez de ficar contigo.
Şimdi askerliğe başvuranların sayısına bak.
Verifique os números de recrutamento.
- Adamın nereye gittiğine bakıyordum.
- Vim ver para onde foi o homem.
Gözlerine bakıp yapıp yapmadığını anlayabilmek için.
Para olhar nos olhos dela e ver se ela é culpada.
- Şu numaranın nereden olduğuna bak.
Olhe esse número...
Bakın kim dönmüş.
Olha só quem está de volta!
Bak canım, başını şişirmek istemiyorum ama son ana kalmadan biletleri ve uçuşları ayarladın mı, öğrenmeliyim.
Querido, não quero continuar a aborrecer-te, mas preciso de saber se reservaste os bilhetes, e os voos, antes da loucura geral.
"İnanan erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mütevazı olsunlar."
"Diz ao crente que baixe os olhos e seja modesto."
O ekrana haplardan daha çok bağımlısın. Bu dediğim önemli bak.
Tu sabes bem que és mais viciado nesse ecrã do que em droga.
- Adamın nereye gittiğine bakıyordum.
Estava a ver para onde foi o homem.
Oğlumun gözünün içine bakıp da babasını kurtarmaya çalışabilecekken ölmesine izin verdiğimi söyleyemem. Hiç tanışmadığı babasını.
Mas eu não consigo olhar nos olhos do meu filho e dizer-lhe que deixei o pai dele morrer quando podia ter tentado salvá-lo, o pai que ele nunca conheceu.
Oğlumun gözünün içine bakıp da babasının ölmesine izin verdiğimi söyleyemem.
Não é seguro. Não consigo olhar para o meu filho e dizer-lhe que deixei o pai dele morrer, o pai que ele nunca conheceu.
Duruşmana kadar, psikiyatrik bakımda kalacaksın.
Vais ter de permanecer aqui em guarda psiquiátrica até ao teu julgamento.
Duvarın diğer tarafında devam eden bir bakım seyri var.
Um túnel de manutenção no outro lado daquela parede.
- Bak. - Naomi yaratıkların enerjiyi radyasyondan aldığını söyledi değil mi?
A Naomi disse que a criatura vai buscar energia à radiação, certo?
Şu haline bak ama. Adam olup çıkmışsın sonunda.
Olha para ti, saiste-te bem.
Bak ; fikrin kulağa çılgınca geldiğini biliyorum, tamam mı? Ama basit olan şey olayın kaynağıydı.
Olha, eu sei que a ideia parece loucura, certo, mas é o contexto da coisa foi imediata.
Eminim öyle görünüyordur ama bence duruma o kadar yakınsın ki gerçekçi bir bakış açın yok.
Decerto que é o que parece, mas está demasiado perto da situação para ter uma boa perspetiva.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]