Bakın bana Çeviri Portekizce
3,060 parallel translation
Bana eskiden baktığın gibi bakıyorsun. Ben...
- Estás a olhar para mim como dantes.
Bak, dedi ki, restoranın birinde bir adamla tanışmış ama adamı bana anlatamayacak kadar utanıyormuş.
Ela disse que engatou um tipo num restaurante, mas que está demasiado envergonhada para me falar sobre ele.
Bana bak, Kate, bir gün sen de bu koltuğa oturacaksın ve sen de aynı kararları vermek zorunda kalacaksın.
Kate, um dia vais estar neste posto e vais ter de tomar estas decisões por ti própria.
Bana bak, son kez söylüyorum, Kate ile beni sakın bu işe karıştırma!
Já te disse que não tens nada a ver comigo e com a Kate.
Bana bak, buradan siktir olup gitmek istiyorum! Anladın mı?
- Olhe, preciso de sair daqui.
Bana bak, söz konusu olan bugün burada ne yaptığınız ya da amacınız değil.
Não estou aqui para debater a legitimidade do protesto organizado ou do veredicto de hoje.
Tamam bakın, Cliffy bana bir saat için $ 300, artı iç çamaşırı için $ 100, artı ayakkabılar için $ 100 öder.
O Cliffy paga-me 300 dólares pela hora, 100 dólares pela roupa íntima e outros 100 pelos sapatos.
Sonra hatırladı ve alttan almaya çalıştı tabii, ama ama, o bana bakışını bir türlü aklımdan çıkaramadım.
E ele lembrou-se depois, e foi encantador, com certeza, mas não conseguia deixar de me lembrar daquele olhar.
"Lütfen bana iyi bakın"
"Por favor, cuide de mim."
- Bana bakın intikamcı bir Lockwood'la uğraşacak zamanım yok benim.
Não tenho tempo para um Lockwood vingativo.
Bak, kabul etmekte zorlandığının farkındayım..,... ama Marla'nın son zamanlarında onun yanındaydım. O da bana para bırakmaya karar verdi.
Olha, sei que é difícil para ti aceitar, mas era eu que estava com a Marla no final, e ela queria que eu ficasse com o dinheiro.
Sabah uyandığımda yatağın başucunda bir kuş vardı. Bana bakıyordu.
E acordei com um pássaro na cabeceira da cama, a olhar para mim.
Bakın, bana isim veremezsiniz biliyorum. Ama beni dinlerseniz...
Olha, sei que disse que não pode dar-me um nome, mas se pudesse apenas ouvir-me...
bak senin nereye kaçtığını bilmiyorum ama... sadece bana haber verin.
Não sei para onde tu foste, mas liga-me.
İnsanların bana bakış şekli böyle.
É assim que as pessoas me vêem.
Şimdi ağzında kalanları yüzüne yay ve ağzını açıp bana bak.
Agora, besunta-te com os restos que deixaste na cara e olha para mim com a boca aberta.
Bak, bana ne kadar kızgın olduğunu biliyorum, tamam mı?
Olha, eu sei que estás fulo, ok?
Bana şu keçi sakalı bakışını yapma.
Não me venhas com essa léria da intimidação.
Bak, bana ihtiyacın olduğu sürece senin için buradayım, tamam mı?
Estou aqui para te apoiar, enquanto precisares. Está bem?
Bir dakika önce bana bakıyordu. Sonrasındaysa, ona baktığımda Başsız Süvari... gokartını sürüyordu.
Num minuto ele está a olhar para mim, e no outro, olho para trás, e o Cavaleiro sem Cabeça está a conduzir o "kart" dele.
Sanırım bu bana gözlerinin içine bakıp, ona beni dövmediğini ve kazanamadığını söyleme hakkı veriyor.
Acho que isso me dá o direito de o enfrentar, e de lhe dizer que não me derrotou, e não vai vencer.
Bana Arthur'un yerini söyle ya da küçük arkadaşımın tadına bak.
Diga-me onde está Arthur ou irá saborear as delícias da minha amiga.
Hadi, bana bakın.
Vamos, olhe para mim.
O gece buzun içinde batarken bana bakışını.
A maneira como ele olhou naquela noite no gelo... a flutuar para longe de mim.
Çünkü görmediğimi sandığın zamanlarda bana bakışlarını fark ettim.
Vejo a forma como me olhas quando pensas que estou distraída.
Bana bakın, değirmen gibiyim.
Só posso estar a brincar.
Bana bakın!
Olhem para aquilo!
Bana senin hiç bakmadığın gibi bakıyor.
Ele trata de mim como nunca o fizeste.
Bak bana ne yaptırdın!
Vê o que me fez fazer?
Bak, ya bana dün gece nerede olduğunu kanıtlarsın, ya da hapse gidersin.
Olha, ou me provas que estiveste lá a noite passada, ou vais para a prisão.
Merhaba, bana bakın.
Olá, olha para mim!
Şuna bak, Max. Bu bayan bana gizlice numarasını bırakmış.
Olha só, Max, a senhora escreveu aqui o telefone dela.
Eskiden o kadar utangaçtın ki o kocaman mavi gözlerinle bana bakışın...
Costumavas ser tão tímido... a maneira como olhavas para mim, com esses enormes olhos azuis.
Ama, benim bakış açımdan kriz öyle bir noktaya gelişti ki, kitlelerin uyanması için eşik değerine geldi. Ve içimdeki bu duygu bana, bilmenin canlılığını veriyor, yaptığım bana, bu büyük problemlerin önünde, ne kadar küçük gözükse de, evrimin nabzı küçük değildir.
Mas, da minha perspectiva, a crise amadureceu a um ponto de estar no limiar de um despertar em massa, e esse sentimento dentro de mim, me da a vitalidade para saber que mesmo que as ações que eu tome sejam pequenas em meio a problemas tão grandes,
Bakın, babamın bana kuruş verdiği yok.
Ele não me paga nada.
Bana bakışınız, beni hayal etmeniz.
A maneira que me olhas. Da maneira que pensas em mim.
Bakın, ben iki gece önce bana şahitlik yapabilecek bir düzine arkadaşımla beraber kart oynuyordum.
Há duas noites, estava a jogar às cartas. Tenho uma dúzia de tipos que me podem ilibar. Muito bem, vamos.
Lütfen bana iyi bakın.
Tomem conta de mim se faz favor.
Eğer bana inanmıyorsan, git Gemma'nın suratına bak.
Se não acreditas em mim, vê o rosto da Gemma.
O bölgenin polisiydim. Herkes bana bakıyordu. Bu gibi durumlarda ne yapıldığını söylemem için.
Eu era o policial no local, eles estavam olhando para mim buscando ajuda e alguma instrução do que fazer.
Bak, gerçekten bazı sırları açığa çıkarmakla ilgileniyorsan..... niye ailenin anı ziyaretinin sebebini ve annenin neden bu kadar sessiz olduğunu ya da babanın bana niye sarıldığını öğrenmiyorsun?
Ouve, se estiveres mesmo interessada em descobrir alguns segredos, porque não descobres a razão da visita surpresa dos teus pais e porque é que a tua mãe está tão calada, ou porque o teu pai me abraçou?
David Clarke'ın kızı olmanın üstesinden gelebileceğimi düşünmüştüm ama bu insanlar bana uçağı sanki ben düşürmüşüm gibi bakıyorlar.
Eu pensei que conseguia lidar com isso, com ser filha do David Clarke, mas... As pessoas olham para mim como se tivesse sido eu a fazer explodir o avião.
"Bana bakın, bir çocukla el sıkışıyorum."
"Olhem para mim! Estou a apertar a mão a um rapaz."
Gözümün içine bak ve bana Massey'nin cinayetiyle bir ilgin olmadığını söyle.
Me olhe nos olhos e me diga que não teve nada a ver com o assassinato de Massey.
Görünüşe bakılırsa bana değil onlara kızgınsın.
O teu problema é com eles, não comigo.
Bana bakın.
Olhem para mim.
Bana bakın. Kesinlikle özel muamele istemiyorum.
Olhem, não quero nenhum tratamento especial.
Kovboy şapkası taktığımı ve bana bakıp el salladığını söylemek mi istiyorsun?
Ires falar sobre olhares, que acenou para mim... e sobre o meu chapéu de cowboy.
Bana bakın millet!
Olhem-me só, malta!
Bak, sen kitabını oku, bana karışma.
Pega num livro e lê.
Bana bakın.
- Olha para mim.
bana 1773
bana bunu yapma 64
bana yardım et 686
bana uyar 325
bana ne 176
bana yalan söyleme 146
bana göre 203
bana öyle bakma 161
bana bak 1395
bana gel 139
bana bunu yapma 64
bana yardım et 686
bana uyar 325
bana ne 176
bana yalan söyleme 146
bana göre 203
bana öyle bakma 161
bana bak 1395
bana gel 139
bana yalan söyledin 158
bana bir sigara ver 29
bana güven 272
bana biraz para ver 28
bana sorma 88
bana biraz zaman ver 38
bana biraz su ver 19
bana ver 290
bana bir bira ver 21
bana bir bak 53
bana bir sigara ver 29
bana güven 272
bana biraz para ver 28
bana sorma 88
bana biraz zaman ver 38
bana biraz su ver 19
bana ver 290
bana bir bira ver 21
bana bir bak 53