English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bir iş

Bir iş Çeviri Portekizce

31,312 parallel translation
İhtiyacım olan düzgün bir iş ve sen bunu elimden aldın.
- Alguém pode ter visto. - Claro. Decerto que alguém lá dentro vai querer ouvir a minha versão.
Bu önemli bir iş, David.
- É importante, David.
Sanırım iyi bir iş çıkardım.
- Acho que correu bem.
Hemen gidip yapacak ağır bir iş bul.
- Vá. Encontre algo para fazer.
Çünkü benim yüzümden başına bir iş gelirse ne yaparım, hiç bilmiyorum.
Se te acontecesse algo por minha causa, não sei o que faria.
Neden bir evlat, sırf annesine inat olsun diye böyle bir iş yapar?
Porque haveria um filho de arriscar a vida nesse trabalho só para irritar a mãe?
İngiliz meslektaşınıza obsesif ve agresif saldırılarına devam ederse kendini inciteceğini söylemiştim. Yapmamız gereken bir iş var Nick.
Disse ao seu colega inglês que se continuasse com estes ataques obsessivos e agressivos acabaria por magoar-se.
Bana bir iş sözü vermiştin, baba!
Prometeste-me um trabalho, pai!
Aramızda kalsın, bence boktan bir iş çıkarıyor.
E, cá entre nós, acho que ela está a fazer um trabalho merdoso.
Bu olayın altında açıklayamadığım başka bir iş dönüyor.
Há uma camada escondida debaixo disto tudo que eu não consigo explicar.
Senin tam zamanlı bir iş olman.
És um trabalho a tempo inteiro!
Koruma işi. Tam zamanlı bir iş.
Ser um Avenger, é um trabalho em tempo integral.
Zırhında ve silahlarında oldukça iyi bir iş çıkarmışsın.
Fizeram um grande trabalho com a armadura e as armas.
Bugün milyarlarca dolarlık bir iş.
Hoje em dia, é um negócio multimilionário...
Gerçekten bir iş ilişkisine böyle mi başlamak istiyorsun?
Quer começar assim uma parceria?
Bir iş ile uğraşıyorum.
O que posso fazer por si?
Bu da bu hücreden yerine getirilmesi zor bir iş, hanımım.
É um pouco difícil aceder a esse pedido... De dentro desta cela, senhora.
John amcam bir iş yürütüyordu. Yani onunla birlikte çalıştım.
O meu tio John tem um negócio e acabei por me juntar a ele...
İstikrarle ve tutarlı bir iş.
É estável e é consistente.
Kurşunu kim çıkardıysa berbat bir iş yapmış.
Quem quer que tenha retirado esta bala fez um trabalho horrível.
İyi bir iş çıkaramamış mıyım?
Não ganho um "A" pelo esforço?
Kusursuz bir iş.
Trabalho impecável.
- İyi bir iş mi?
- Um bom emprego?
Zor bir iş başardılar değil mi?
Saíram-se muito bem, não saíram?
Sana reklamlar, günlük diziler, ve en sonunda sana öyle bir iş buldum ki neredeyse yılda 3 milyon dolar, kazandırıp seni meşhur yapan ki dışarısı 40 dereceyken bile kayak beresi takıp gezebilmene, kimsenin birşey söyleyemeyeceği bir iş.
E ofereci-te os comerciais dei-te as novelas, finalmente consegui-te um trabalho a pagar quase três milhões de dólares por ano, fazer-te tão famoso que poderias usar uma touca de esqui quando fizesse 27 graus lá fora e ninguém diria nada mesmo nada.
Dokuz haneli net bir serveti olan, Mısır asıllı bir iş adamı.
Empresário egípcio com um património de nove dígitos.
Bu işte bir iş var.
Isto é mau sinal.
Bu işte bir iş var.
Não me parece lógico.
Bu iş için uygun bir adayımız bile yok.
Ainda nem sequer temos um candidato adequado.
Isıya dayanıklı bir koşum takımı oluşturmamız gerekiyor.
Precisamos de criar um arreio que suporte o calor.
iş arkadaşı olmayı umuyordum, .. ama bana bir seçenek bırakmadın.
Eu esperava que fossemos colegas, mas você não me deu nenhuma alternativa.
İş yerinde Shakespeare kullanımına karşı bir yönetmelik var, değil mi?
Shakespeare no local de trabalho. Há uma diretiva qualquer, não há?
Kim bir profesyoneli iş başında izlemek ister? " diyordum.
Quem quer vir ver um profissional a trabalhar? "
Rap ile ilgili bir iş yapsan bile sorun değil.
- É ótimo.
Bu uzay olayında bir sürü iş var.
É muito trabalho essa coisa de espaço.
Kendinize "bu iş olmayacak" dediğiniz bir nokta geliyor ama.
Chegamos a uma altura em que pensamos : "Isto não vai acontecer."
Bir şirket avukatı olarak mahkemede de gayet iyi iş çıkardığını itiraf etmeliyim.
Confesso que, para alguém que pratica lei empresarial, safas-te bem num tribunal de recurso.
- Bir iş teklifi.
- É uma carta de oferta.
ALEC kanun koyucularla şirketler ve iş camiasındaki liderler arasında benzersiz bir ortaklık kurmuş.
O ALEC forjou uma parceria única entre os legisladores estaduais e os líderes da comunidade empresarial.
UNICOR adındaki küçük bir şirket yılda 900 milyon dolarlık iş yapıyor.
Uma pequena empresa chamada UNICOR lucra 900 milhões de dólares por ano.
"Herhangi bir suçtan hüküm giydiniz mi?" sorusu iş başvurularında yer alıyor.
É a tal pergunta : "Já foi condenado por algum crime?" que aparece nos formulários de emprego.
Eğer Mike'ın avukatı gecenin bir yarısı Mike'ı hücresinden çıkartırsa daha bu iş başlamadan oda arkadaşı bir şeylerin yanlış gittiğini anlar.
Se o advogado do Mike o tirar da cela durante a noite, o companheiro de cela verá que há algo de errado, antes disto começar.
Başka bir suçluyla daha iş yapmayacağım.
Não me vou envolver com outro criminoso.
Bay Cahill, davayı düşürmemem için iyi bir sebebiniz olsa iyi olur. Yoksa bu iş daha hiç başlamadan biter.
Sr. Cahill, é bom que tenha uma razão convincente que me impeça de atribuir o indeferimento ao Sr. Specter ou isto vai acabar antes de sequer ter começado.
O zaman buradan çıkmadan yapmam gereken bir sürü iş olduğunu da biliyorsun.
- Então sabes que tenho dez coisas para fazer antes de sair.
Katrina'dan sonra New Orleans'ta onunla bir sürü iş yaptık ve sonra...
Trabalhámos muito em Nova Orleães depois do furacão Katrina e depois...
Yapılması gereken çok fazla iş var. Küçük bir kuruluşuz ve böylesi daha yönetilebilir.
Temos uma organização pequena e dá para gerir.
ESPN'de is bulmanin küçük bir bedeli.
É um pequeno preço a pagar pelo emprego na ESPN.
Bu iş bitince seninle açmamız gereken bir viski şişesi var.
Sabes, quando isto acabar... tu e eu temos uma garrafa de whisky "Haig" para abrir.
Sıcaklığın yüzde bir veya binde bir oranında artması için bütün sanayileşmeden, bize getirdiği iş veriminden ve bunun son 100 yılda kurtardığı hayatlardan vazgeçer misiniz?
Abdicariam de toda essa industrialização, da produtividade que nos trouxe, ou das vidas que salvou nos últimos cem anos, para a temperatura não subir 0,5 % ou um milésimo?
Bir milyarı aşkın insan elektriksiz yaşıyor. Işık istiyorlar, ısıtma istiyorlar.
Há mais de mil milhões de pessoas no mundo sem electricidade, e elas querem luzes e aquecimento.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]