English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ D ] / Diye

Diye Çeviri Portekizce

104,264 parallel translation
Gerçekten öcü diye bir şey varmış.
Há realmente um papão.
"Jino" diye bir kelime var.
"Gino" é uma palavra.
Bir süre sonra kalbi kırılmasın diye ninem tekmelenmiş gibi yapmaya başladı.
Depois disso, ela fingia ter sido atingida para ele não ficar triste.
Her zaman benimle olasın diye.
- Assim, estás sempre comigo.
Falanca özel okulundaki çocuklara gidip mahkûmlar sanat faaliyetleriyle öfkelerini zapt etsinler diye müzik programınız iptal edildi mi diyelim?
Queres dizer aos miúdos na escola pública que as aulas de música foram canceladas porque as reclusas precisam de controlar a raiva com artes e ofícios?
Zayiat "olur mu" değil, "kaç kişi olur" diye düşünmek lazım.
No que diz respeito a vítimas mortais, a questão não é "se as haverá", mas sim, "quantas serão".
Hayatının sonuna dek kendini onunla parmaklayabilsin diye.
Para poder masturbar-se com ele para sempre.
Oğlan nihayet cesaretini topladı diye düşündüm.
Eu pensei que ele finalmente tinha ganhado coragem, entendes?
Sizi deli, psikopat, üşütük takipçi sapık diye yaftalamak istiyorlar.
Querem rotular-vos como malucas, psicóticas ou assediadoras loucas.
Beyni herkesinki gibi çalışmıyor diye ona hap vermemiz gerekmiyor.
Embora o cérebro dela não funcione como o das restantes pessoas, não significa que precisa de comprimidos.
Pek bilinmez ama Connecticut'ta da Utica diye bir yer var.
Poucos sabem disso, mas em Connecticut também há um lugar chamado Utica.
Bir ara "isyan da isyan" diye dolanıyordun.
Foste uma militante do motim.
Önce konuşmak istersen belki seni duyabilir diye düşündüm.
Se quiseres falar com ele antes, acho que talvez te consiga ouvir.
Dünyanın en güzel yerinde sihirli bir balığa bakarken bile kıyıya dönerken midesi bulandı diye güzelliği göremeyen başka insanlar için.
É para outras pessoas que não conseguem ver a beleza nos locais mais belos do mundo, a olhar de perto para um peixe mágico, porque ficaram com náuseas no percurso até à costa.
Ayrıca dürüst olmak gerekirse aşırı büyük diye bir şey var, anlıyor musun?
E se é para ser honesta há pilas demasiado grandes, entendes?
Bir yıl boyunca yanında olup nefes alıyor mu diye küçük göbeğini izleyemeyeceğim.
Durante um ano, não estarei lá para observar a barriguinha dele à noite, para me certificar de que está a respirar.
Şaka olsun diye yaptırmıştım.
Fiz isto por brincadeira.
Kız arkadaşım bana güzelliği hatırlatsın diye bir balık yaptırmıştı. Ben de karşılığında bunu yaptırdım.
A minha namorada tatuou um peixe que devia lembrar-me a beleza e tatuei isto como resposta.
Sadece burnumuz sürtülsün diye yapıyorlar.
Estão apenas a fazer-nos esperar.
Sadece mutfakta yiyecek kalmış mı diye bakacaktım.
Estava apenas a tentar ver se há comida na cozinha.
O başkaları için. Güzelliği hatırlatsın diye. Bir de Balık burcu olduğum için, değil mi?
Fi-la para as outras pessoas.
Seksi kütüphaneci imajına dönmek istersin diye düşündüm.
Talvez queiras voltar a parecer uma bibliotecária sensual.
Locard'ın değişim prensibi diye bir şey duydun mu hiç?
Já ouviu falar de algo chamado princípio da troca de Locard?
Sen bunu sorun edersin diye söylemiyorum Skairipa.
Não que isso te incomode Skairipa.
Şimdi bir kenara koyup hiç kullanmamız gerekmez diye umacağız.
Agora guardamo-la e esperamos nunca ter de a usar.
Nasıl diye sormayın.
Nem me perguntem como.
Beni aradığında bunu istiyor gibiydin. Ben de "Harika" diye düşündüm.
Quando me ligaste, foi o que pareceu e pensei : "Ótimo."
Postam var mı diye bakmak için ofise geri döndüm.
Voltei ao escritório para ver se havia correio.
Hiç kimse gözlerimi görmesin diye güneş gözlüğü taktım, sonra neden taktığımı merak etmesinler diye çıkardım.
Pus óculos escuros para não me verem os olhos. Depois tirei-os para não ficarem a pensar porque estaria a usá-los.
Biraz boş zamanım var da belki yine piyano dersi verebilirim diye düşündüm.
Tenho algum tempo livre e pensei que podia ensinar piano outra vez.
Aslında beni Profesör Einstein'la tanıştırabilir misiniz diye merak ediyordum.
Na verdade, queria saber se me apresenta ao Prof. Einstein.
Konuşuruz diye düşünmüştüm.
Queria falar contigo.
Güvende hissetsinler diye birkaç kere kazanmalarına izin verdik.
Andámos a deixá-los fazer uns golpes e, agora, sentem-se seguros.
Böyle durumlarda görmek istersiniz diye kameraları ana bilgisayara aktarıyoruz.
Em casos assim, temos de ver. Por isso, a segurança fica noutro circuito.
Ciyaklayan bir kaz sürüsü bir mektup yazdı diye sorgulandığımızı mı söylüyorsunuz yani?
Diz-me que somos interrogados devido à carta de um bando de gansas?
Samimi olduk mu diye mi soruyorsunuz?
Quer saber se éramos íntimos?
Memlekete dönünce huysuzluk dinmiş olur ve Haim'la çalışmama dönebilirim diye umuyordum ama Elsa kabul etmedi.
Esperava que a situação acalmasse quando regressássemos, para continuar a trabalhar com o Chaim, mas a Elsa não aceitou.
Sırf sen meselenin çözüldüğüne karar verdin diye beynimi kapatmayacağım.
Não vou desligar o cérebro porque decidiste que está decidido.
Belki de almalı mıyız diye merak etmeye başlıyorum.
Começo a pensar se deveríamos levar.
Başka kimse vermezken bu kadar çok şey verebildiğimiz için kasabadaki en zengin aile biziz herhalde diye düşünürdüm.
Eu pensava que éramos dos mais ricos da cidade, para sermos os únicos a oferecer tanto.
Bu porno değil. Bil diye söyledim.
Bem, isto não é para pornografia, para que saibas.
Müşteriler, komiğiz diye televizyona çıkmamız gerektiğini söylüyor.
As clientes acham-nos engraçadas e que devíamos aparecer na TV.
Bunu yeniden yapmak istemezdim ama... bana 200 dolar göndermeniz gerek. Telefonum kapanmasın ve yemek alabileyim diye.
Não queria voltar a fazer isto, mas... preciso que me transfiram 200 dólares para não me cortarem o telefone e para poder comer.
Babam ünlü bir dev değil de lisede fen öğretmeni diye mi?
Porque o meu pai era professor e não um gigante famoso?
Ne diye uyuyorsun?
Por que raio estás a dormir?
Albert, belki Bay Morgenthau dostlarımızı Almanya'dan çıkarma konusunda bize tavsiye verebilir diye düşünüyordum.
Albert, talvez o Sr. Morgenthau nos possa dar uns conselhos para tirar os amigos da Alemanha.
Bay Szilard diye biri sizi görmeye geldi diyecektim.
Ia dizer que o Sr. Szilard veio visitá-lo.
Eşyaları içeri taşıyın diye size para ödüyoruz.
Pagámos-lhe para pôr coisas dentro de casa.
Paralarını tekrar bankaya koyup vergilerini ödeyebilsinler diye insanlara yardım ediyorum.
Eu ajudo pessoas a voltarem a pôr o dinheiro no banco para poderem pagar os impostos.
Buddy'nin el arabası var mı diye bir bakacağım.
Vou ver se o Buddy tem um carrinho de mão.
Ben doğru hamleyi mi yaptık diye hâlâ tereddütteyim.
Eu... Ainda não sei bem se foi a tática correta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]