Diye bağırdı Çeviri Portekizce
525 parallel translation
"Bravo diye bağırdı Adam da burnuyla asılı kaldı, büyük numara"
" E gritou-lhe : Bravo E lá no alto pendurou-se pela penca
"Amerikan gemisi Ranger," diye bağırdı Jones. O da bayrak çekti.
"O navio americano Ranger", ruge o Jones, e iça a bandeira.
"Doğaya dönüş!" diye bağırdılar.
Gritavam "Regresso à natureza!"
"Yaşasın bu kasabanın belediye başkanı olan kocam" diye bağırdı.
"Viva o meu marido, o presidente da câmara desta cidade".
Bana pis Yahudi diye bağırdılar!
Chamaram-me porco judeu.
Biri uykuda güldü, öteki "Adam öldürüyorlar" diye bağırdı.
Houve um que riu em seu sono... e outro gritou "Assassínio!"
Konuşması bittiğinde, benim birkaç adamım salonun alt ucundan başlıklarını havaya fırlattılar ve on kişi kadar, "Tanrı Kral Richard'ı korusun!" diye bağırdı.
Quando chegou ao termo, alguns dos meus seguidores, No extremo da sala, arremessaram seus chapéus e algumas dez vozes bradaram " Viva o Rei Ricardo!
Ve sen Tanrıya şükür diye bağırdın.
E tem gritado aleluia por isso.
Çocuğun "Seni öldüreceğim." diye bağırdığını duydu.
E ouviu o miúdo gritar : "vou-te matar"
Alt katta oturan yaşlı adam çocuğun "Seni öldüreceğim." diye bağırdığını duymuş.
O velhote que vivia por baixo disse que ouviu o miúdo gritar "vou-te matar."
Yaşlı adamın, çocuğun "Seni öldüreceğim." diye bağırdığını duyamayacağını kanıtladık.
Nós provámos que o velhote não podia ter ouvido a o rapaz a dizer "vou-te matar".
"Teyzen Lila bunu bitirmek için bütün gece çalıştı," diye bağırdım.
"A tia Lila trabalhou nele toda a noite para o acabar", gritei eu.
" Heffner, Salas'ı göstererek'Bu o'diye bağırdı.
"'É ele', gritou Heffner, apontando para Salas.
Yıldırımı duyamıyorum diye bağırdı.
Gritou que não ouvia o trovão.
Bir çocuk "onlar benim" diye bağırdı. Dövüştük, ben kazandım.
Depois, um miúdo gritou, "Esses sapatos são meus!" Lutámos.
Birkaç SS subayı evimize zorla girdi ve. kapılarımızı, pencerelerimizi kırdılar. Bize "hainler" diye bağırdılar. Babamı dövmeye çalıştılar.
Alguns homens da SA invadiram nossa casa... e quebraram as janelas e a porta... chamaram-nos de traidores... e tentaram agarrar o meu pai.
Kalabalığın "Oley!" diye bağırdığını işitirdi
Ouvia a multidão gritar "Olé!"
'Diye bağırdı köylü atıyla konuşmaya alışıktı. "
', gritava o carroceiro que estava habituado a falar com o cavalo. "
"Çarmıha gerin!" diye bağırdılar.
"Crucificai-o!" - Gritaram.
"Daha fazla dayanamayacağım! Buraya kadar!" diye bağırdı.
"Acabou-se-me a paciência!" - diz ele.
Salı günü "Katil ABD" diye bağırdığımızda bize verebildikleri tek cevap "Katil Kızıl Muhafızlar" demek oldu.
Na terça, quando gritámos "América Assassina", a única coisa que eles disseram foi : "Guardas Vermelhos assassinos!"
Ona güldüm ve Johnny kes şunu diye bağırdım.
Eu ri-me e disse para ele parar com isso.
"Biz sonra geri gelir seni kurtarırız." diye bağırdıklarını hayal et.
Depois voltamos para te libertar.
Neden "kay" diye bağırdığını anlayamamıştım.
E eu que não percebia porque não paravas de gritar avança.
"Almanya için savaştık. Onlarsa bizi yakıp öldürecek." diye bağırdılar.
Gritavam : " Lutámos pela Alemanha e agora vão matar-nos?
İnsanlar yollara dizilmişlerdi, biliyor musunuz? Bize taş attılar, "ajan" diye bağırdılar, biliyor musunuz? Ve bu çok korkunç bir şeydi.
As ruas estavam cheias de gente que nos atirava pedras, cuspia e nos chamava "espiões", e isso era horrível.
Durumun bu kadar mı kötü? " diye bağırdı.
"Meu Deus, fui atingido e fiquei assim tão mal?"
Aniden, kimsenin ne olduğunu anlamadığı bir şekilde "Bugün hava sıcak." diye bağırdı ve atladı.
De repente, sem ninguém perceber porquê, ele gritou : "Hoje está calor,"
- O nedir? Gelin Cinayet Diye Bağırdı.
The Bride Screamed Murder.
Gitmek istemiyordum, bu yüzden bana bağırdın bana "Seni domuz, bin şu tramvaya!" diye bağırdın.
Como recusei, gritaste :
Ben "Adamlar" diye bağırdığımda havaya ateş açın, bol gürültü yapın.
Quando eu gritar milícia disparem para o ar, façam muito barulho.
"Çıkar üstünü o halde. Acele et," diye bağırdı bakan.
"Então despe-te, depressa."
Yönetmen "motor!" diye bağırdığında dışarı çıkıp ateş edin.
Quando o realizador gritar "Ação" Saiam e disparem,
Adolf bu yüzden'Amerikalılar'diye bağırdı.
E foi por isso que o Adolf gritou : americanos, americanos!
- "Gidelim" diye bağırdığımda yürü.
- Quando eu disser, avançamos.
Ateş ettiğini gördüm! " diye bağırdığınızda bu gözlük gözünüzde miydi?
Mas no dia do atentado, quando o senhor gritou : "Lá em cima, no terraço! Eu o vi atirando" neste dia o senhor estava usando seus óculos?
Biri'bravo'diye bağırdı.
Alguém gritou "Bravo"!
Bunu Bay Button'un kafasına koyacağım, sen kulağına "böö" diye bağırdığında... bununla birlikte havaya zıplayacak.
Vou pô-la na cabeça do Sr. Button. Quando fizeres "buu" ao ouvido, ele dará um salto com isto posto.
diye bağırdı.
Não o queremos.
diye bağırdı.
"Cuidado!"
"Beni al Bill Tyler! Beni al!" Diye bağırdıkları vadi.
A gritarem : " Leve-me, Bill Tyler!
Price az önce imdat diye bağırdı.
O Price acabou de pedir ajuda. Agarra no dinheiro.
"Savaşma, seviş" diye bağırdık.
"Façam amor, não guerra", dizemos nós.
- Yoksunuz diye bütün öğlen bağırıp çağırdı.
- Andou lhe procurando a tarde toda.
Ve benim ihtiyar, akşam yemeğinden önce ellerini yıka, Luke, kahrolası diye bağırırdı.
E o meu velho a gritar : "Lava as mãos antes de jantar, Luke, maldito sejas".
Bunu başka biri yapmış olsaydı suratına "cahil" diye bağırırdım.
Se fosse outra pessoa, gritaria : "Porco ignorante!"
Ne diye bağırdı biliyor musun?
Foi uma coisa maravilhosa que me aconteceu.
"Ne yaptım ki ben, neden" diye bağırırdım.
Não me deixavam lá ir. Eu perguntava porquê, que tinha feito.
Yemek zamanında aşçılar "Yemek hazır!" diye bağırırlar siz de pislik içindeki konservelerinizle gider yemeğinizi alırdınız.
À hora da refeição, os cozinheiros gritavam : "Juntem-se." Nós íamos com as latas buscar a comida.
"Hall-ice!" diye bağırırdı.
Ela gritava "Alice."
Yani sana göre birisi suikast sırasında onlara : "Hey, Charly!" diye bağırıyor onlar da kim bağırdı diye dönüp ona bakıyor.
Então você está dizendo que enquanto o presidente está sendo assassinado alguém grita : "Hei, Charles!" e todos se viram para olhar, para ver quem está chamando?