Köy Çeviri Portekizce
11,618 parallel translation
Sonbaharda şehir ve köy modası hakkında yazdıkların da çok iyi.
E escreveu muito bem sobre como se vestir para a cidade e para o campo no outono.
Düğününüz için katılmıştım ama burada işe girdim. Köy hayatına alıştı, değil mi Andy?
- A vida do campo conquistou-o.
Köy mü? Bundan hiç bahsetmemiştin.
Não mencionaste nenhuma aldeia.
Ben köy çocuğuyum. Ama bu konteyneların iki kapısı olduğunu bilecek kadar zekiyim.
Sou apenas um rapaz do campo, mas sou inteligente o suficiente para saber que estes contentores têm duas portas!
Buradaki köy onlara savaş açtı.
Esta aldeia declarou guerra a eles.
19 yıl önce Robert Durst polise.. karısını South Salem'deki köy evinden tren istasyonuna bıraktığını ve karısının da oradan şehre giden trene binip...
Há 19 anos, Robert Durst disse à polícia que tinha levado a sua esposa da sua casa de campo, em South Salem, Nova Iorque, para esta estação de comboio nas proximidades, onde ela embarcou no comboio com destino à cidade,
köy evineki hafta sonunun ardından çatı katındaki... evlerine döndüğü 31 Ocak tarihinden bu yana iz yok.
"Desde 31 de janeiro, data em que regressou à sua penthouse " Depois de um fim-de-semana no campo.
"Tek bir köy" Mire'ı yenmiş olsun. Sonra ne olacak?
Uma só aldeia derrota os Mire.
Şu giysiyi makineye koy benim için.
- Toma. Põe isto no cesto.
Fırına geri koy ama yakından izle.
Volta a pô-los no forno, mas fica atenta.
Eğer acıkırsan dolapta biraz yemek var, ve lütfen, mikrodalgaya atmadan önce altına bir tabak koy.
Se tiveres fome, há um resto de chilli no frio. Põe um prato por cima antes de aqueceres no micro-ondas, não quero que salpique.
Şuraya koy.
Tu podes ficar aí.
- Bu utanç verici.Yerine koy şunu.
- Que vergonha.
Yere yat, ellerini başının arkasına koy.
Deite-se no chão. Mãos atrás da cabeça.
Ellerini başının arkasına koy!
Mãos atrás da cabeça, agora!
Örümceği kaba koy, kapağını kapa böylece üzerimize "neroko" bulaşmaz.
Ponha a aranha num frasco, sele-a, para não termos "necro" sei lá o quê sobre nós.
Cebine koy. - Teşekkürler.
Guarde o dinheiro.
Resmi bir sikayet hazırlayıp masama koy yarın sabah.
Quero a denúncia na minha mesa amanhã de manhã.
- Koy şuraya.
- Vai trabalhar.
Elini bu kitabın üzerine koy.
Coloque a mão sobre o livro.
Sopa, bıçak, silah, adını sen koy işte.
Com bastões, facas, armas... O que pensar.
- Plasentan da mı var? Dışarı ne çıkarsa kıyıya koy.
- Bem, guarda o que quer que saia.
Pekala, bunları ayaklarının altına koy.
Usa alguma coisa para apoiar as pernas.
- Tanrım. - Geyiği arabaya koy Jerry.
- Mete o veado no carro.
İyi bir kareyse bastır ve albüme koy.
Se a foto é boa, mandar imprimir e põe-la num álbum.
Şimdi telefonu annenin göğsüne koy. Sesi duymam gerek.
Põe o telemóvel no seu peito.
Parmaklarını kemiğin altına koy.
Agora move os teus dedos para baixo.
Ruby, parmağını boynunun sağ tarafına, boğazının altına koy.
Ruby, põe os teus dedos no lado direito do seu pescoço, perto da garganta.
Ellerini başının arkasına koy!
Coloque as mãos atrás da cabeça!
Hayır, telefonu yerine koy.
Larga o telefone.
Ellerini bu şekilde altına koy.
Põe as tuas mãos sob ele, assim.
Durumun nedir? Onu bagaja koy.
Coloquem-no no porta-bagagens.
Ellerini başının üstüne koy ve parmaklarını birleştir.
Mãos na cabeça, entrelace os dedos.
Gilbert ailesi buradan çok değerli bir ders çıkardı, koy ver gitsin.
Os Gilberts aprenderam uma lição valiosa : que se lixe tudo!
Herhangi bir yere koy.
Deixe num lugar qualquer.
Clara, telefonu dışarı koy, küçük, yuvarlak camdan izleyebilirsin. Çaldığını gördüğünde, eğer güvenliyse dışarı çıkıp açarsın.
Clara, deixa o telefone do lado de fora, e poderás vê-lo através da pequena portinhola, e quando ele tocar, se for seguro, poderás sair e atender.
Hoşçakal, kristal berraklığındaki koy.
Adeus, lagoa de água cristalina.
Ellerini arabaya koy.
Mãos no carro.
Ellerini başının arkasına koy!
Para o chão!
Şimdi kamyona git ve telsiz parçalarını uçağa koy.
Agora, vai tratar dos camiões e coloca as peças do rádio no avião.
- Cebine koy gitsin.
- Põe isso no bolso.
Cebine koy gitsin. Koy dedim.
Põe isso no bolso, vá.
Borçların hepsini aldığı sürece'losyonu sepete koy'demesi umurumda değil.
Não quero saber se os obriga a pôr creme, desde que ele compre a dívida deles.
- Yiyeceği ayı tuzağına koy.
Agora põe a comida na caixa dos ursos.
- Ağaca koy da ayılar alamasın.
Põe na árvore para que os ursos não alcancem.
Tek bir köy tehlikede sadece.
É apenas uma aldeia.
- Tek bir köy mü?
- Imagina que a salvava por milagre, sem TARDIS, sem sonic. - "Apenas uma?"
Telefonu yastığına koy.
Põe o telefone na almofada ao lado dela.
İstediğin yere koy işte. - Olmaz.
- Mete as coisas em qualquer sítio.
Yere koy!
Atira-a para o chão!
Beni kristalin yanına koy.
Deita-me sobre o cristal.