English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ O ] / Onu da

Onu da Çeviri Portekizce

37,560 parallel translation
James'in suratı biraz problem çıkardı ama onu da çözdük.
A cabeça do James era um pequeno problema, mas resolvemos.
Oh, onu da biliyorsun.
Você sabe do qual estou a falar.
Bana göre, seni her kim vurduysa bir başkasını da vuracak sonra seni attıkları yere onu da atacaklar ama orada olmadığını görecekler.
Na minha perspectiva, quem disparou contra ti, vai disparar contra alguém e vai deixá-los onde te deixou. E verá que não estás lá.
- Onu da kapatmıştır.
- Também deve tê-lo desligado.
Onu da düşündüm.
Já resolvi isso.
Bu Cape Breton'da onu kaybettiğiniz ev mi? Bunun adil olduğunu söylemiyorum.
Não será a casa de Cape Breton onde o perderam? Não acho que seja justo.
O aynı zamanda Chopper'ı içinden çıkardığım gemi oluyor o yüzden onu gördüğünde bazı sorunlar yaşıyor.
E também é a nave da qual tirei o Chopper. Então ele ainda tem traumas por causa dela.
Ben savaş sanatını çalıştım, onu mükemmelleştirmeye çalıştım.
Eu estudei a arte da guerra. Trabalhei para aperfeiçoá-la.
Sonra da ailesi onu Marin'deki özel bir yere götürdü.
A família transferiu-o para um apartamento em Marin
Bir kenara atarlar, bir daha da asla onu göremeyiz.
Eles estão trancados em algum lugar e nós não vamos nunca vê-lo.
Tara onu iflastan kurtardıktan sonra bir daha tekrarlamaması gerektiğini söylemiş.
Aparentemente a Tara, após salvá-lo da falência, disse : "Ouve, Gabriel, isto não pode acontecer novamente.".
INS görevlisi gelip gittikten sonra sen ben ve annen dışarı çıkarsak belki onu biraz iyi hissettirip Cadılar Bayramı ruhuna...
Depois da agente da imigração vir, talvez faças a tua mãe sentir-se bem com o Halloween se tu, eu e ela - sairmos... - Ralph, boas notícias!
Ara vermen gerekirse tren dükkanının sahibi kahve içerken onu orada bırakmana bir şey demez.
Quando quiseres descansar, o dono da loja dos comboios deixa-o ficar lá, enquanto bebes um café.
Onu orada sevgili annesiyle her görüşümde bu sadece bana ne kadar kötü bir anne olduğumu hatırlatıyor.
Sempre que o vejo com aquela Mamã ali, lembro-me da mãe horrível que eu posso ser.
Ve bu süre içinde polisler ya da başka biri onu yakalarsa hapse girecek.
E se a polícia o deter por vadiagem, ou sei lá o quê, ele vai para cadeia.
Onu kapatamazsın.
Não dá para desligar.
O kadar iyi ki, onu yapan adamı da buraya getirdik.
E é tão incrível que trouxémos o homem que o construiu.
Ve elbette onu köşeden çıkartan türbülanları takdir edecektir.
E certamente ele vai apreciar os turbos a empurrá-lo para fora da curva
Onu bir kapı aynası yapmak için kullanmıyorsun.
Não o vais usar para um espelho da porta.
- Bak, eğer bir krampon alıyorsan onu bale ayakkabısı olarak da kullanmayı beklemezsin.
- Olha, se você comprar uma bota de futebol, você não espera que ele seja utilizável como um sapato de balé, você?
Çünkü aslında C3 demek isterken C2 dedim olur da belki buradadır diye ki onu vurdum, boom.. ... bu da ikinci atışımın buraya olacak olması demek.
Porque eu disse C2, quando na verdade eu quis dizer três, caso ele estava lá, que é um kill-bang - o que significa ele tem que estar lá.
- Bu da onu yemenin bir parçası.
Jesus! Isso é parte de comê-lo!
İmparatorluk mesajın bu bölümünün gönderilmesine izin verdi sonra da onu kesti.
O Império permitiu essa parte da transmissão e depois cortou as comunicações.
Her kim olursa olsun, hangi taraftan olursa olsun bir insanın yardımımıza ihtiyacı varsa... Onu kurtarmak bizim görevimizdir.
Qualquer ser humano, não importa quem seja ou de que lado está, se precisar da nossa ajuda, é nosso dever ajudá-lo.
İsyancıların elindeki hastanelere ve okullara yapılan ve 50 sivilin ölmesiyle sonuçlanan füze saldırıları, BM için uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor.
Para a ONU, os ataques de mísseis a hospitais e escolas em áreas controladas pelos rebeldes que deixaram cerca de 50 civis mortos foram uma violação da lei internacional.
New York'taki FBI ajanları BM yakınlarındaki bir otoparkta patlayacak olan bir cihazı bulup etkisiz hale getirmişler.
Os agentes do FBI em Nova Iorque encontraram e desactivaram um engenho explosivo num estacionamento perto da ONU.
BM'ye yarım blok ötede bombayı destek kolonuna sabitlenmiş olarak bulmuşlar.
Encontraram-na encaixada contra uma coluna de suporte num estacionamento a meio quarteirão da ONU.
Onu koruyabileceğimi düşünmüştüm o da kızının doğumunu görebilecekti.
Era suposto substitui-lo para que ele pudesse assistir ao nascimento da filha.
Onu ya da annesini hiç görmedim.
Nunca fui vê-la ou à mãe.
Şu cıvata tüpü, bombayı etkisiz hale getirmek için onu oynatmalısın.
Aquela espoleta... Precisa de ser removida para desactivar a bomba da saída de ar.
Evet. Yolun sonundaki acıdan korumak için onu şimdiden hazırlamam lazım.
Sim, preciso de prepará-la agora para salvá-la da dor que está por vir.
Bak, eğer onu Rittenhouse'a vermezsem beni ya da ailemi öldürecekler.
Ouve, se não a entregar à Rittenhouse, vão matar-me a mim ou à minha família.
- Galiba, nasıl oldu da Garcia Flynn, 1972'de Rittenhouse güvenliğine tuzak kurmayı başardı, onu soruyor.
Ele quer saber como o Garcia Flynn conseguiu armar uma cilada à segurança da Rittenhouse em 1972.
- Onu geri ver!
- Dá cá isso!
FBI onu muhbir olarak kullanırsa kalan varlıklarının da izini bulup el koyabilirler.
Se o FBI conseguir que fale... podem localizar e confiscar todos os recursos que te restam.
Sırf annenin kocası olması, onu baban yapmıyor.
Só porque foi marido da tua mãe, não significa que seja o teu pai.
- Tam da onu yapacağız.
É exactamente o que vamos fazer.
Delancy İstasyonunda onu küçük bir ordu karşılayacak.
Tenho um pequeno exército à espera dele na estação da Rua Delancey.
Ama beni seviyorsan beni bu zamana kadar bir nebze sevdiysen onu bana geri ver.
Mas, se me amas, se alguma vez me amaste, dá-ma.
Sonra, bu olduğunda da onu benden alabilecek onu kötüye sürükleyecek hatta belki daha kötüsü.
E quando isso acontecer, ele poderá levá-lo para longe de mim e corrompê-lo ou até pior.
Bu da onu, senin ya da Dr. Hunt'ın olduğu kadar benim de hastam yapar.
Isso torna-o tão meu paciente quanto teu e do Dr. Hunt.
Onu öylece görmezden gelemezsin.
Isso não dá para esquecer.
Biliyorum bu yeni çocuklara sahibiz, ve bu sebeple mutlu olmalıyım da, ama onu düşünmeden edemiyorum.
Sei que temos estes bebés e que devia estar contente, mas não consigo parar de pensar nele.
Happy, fırtına geçene kadar geri dönüp onu dışarı çıkartman akıllıca olacak.
Happy, seria prudente voltar e tirá-lo de lá - antes da tempestade.
Onu yakalayabildiysem, Walter'ı da yakalayabilirim.
Se pude apanhá-lo, posso apanhar o Walter.
İstediğimiz de buydu. Onu kapsülün dışına çeken güce rağmen hala o kola herhangi birinin yapabileceğinden daha uzun süre tutunabildi.
Apesar da força que o tirou de lá, ele ainda se segurou por algum tempo do que alguém devia segurar-se.
Araştırmalarıyla ya para kazandı ya da kendini tedavi etmek için kullandı. Sen de ilk olarak onu aldın.
Ele ou financiou a pesquisa dela, ou queria usá-la para se curar, então tu apanhaste-a primeiro.
Guys ve Dolls da onu görmeliydin
Devias tê-la visto no "Guys and Dolls".
Biz onu ararken, adamları da bizim makinamızı arıyorlarmış.
Enquanto andávamos atrás dele, ele estava à procura do Salva-vidas.
Sırf bu adamın hatırı için hayatlarınızı bağışlayacağım. Ama onu haksız çıkarırsanız, kimseyi affetmem.
Vou poupar-vos por causa da honra deste homem, mas se provarem que não são dignos, não pouparei ninguém.
Yani işte, onu fuardan sonra konuşmak için yanıma çağırdım, ve kim olduğumu da biliyordu, ve dedi ki, " Hayır, hayır, affedersiniz Bay Mason, çok isterdim,
Pois... Convidei-o para falar comigo depois da feira, e ele já me conhecia, mas disse : " Desculpe, Sr. Mason. Adoraria falar consigo, mas não me posso atrasar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]