Paranın Çeviri Portekizce
6,535 parallel translation
Biri bir köpek alsa, paranın yüzde 10'unu biz alıyoruz.
Qualquer altura que alguém compra um cão, nós ganhamos 10 %.
Iıı, paranın neredeyse hepsini lolipop birliğine vereceğim öylece.
Vou entregar o meu dinheiro para o de aliança de pirulito.
Paranın hepsini de harcadık. Şey dediğini sanıyordum...
Gastamos a maior parte do teu dinheiro nisto.
- Para paradır. Ama onun kellesine koyduğun paranın, o delinin bana ödeyebileceğinden daha çok olduğunu gördüm.
Vi nos seus cartazes que paga mais do que um lunático.
Tabuttaki paranın çabukluğu kadar cennete yükselecektir ruh.
São dois pelo preço de um! Logo que as moedas cantarem no cesto, as almas resgatadas irão para o paraíso!
- Paranın oraya mı gittiğini?
O dinheiro ia para ele?
Paranın kalanını geri veriyorum.
Eu vou devolver o resto do dinheiro.
- Artık paranın peşinde değilim.
Já não é o dinheiro que procuro.
O halde paranın sizin için motive edici bir etken olduğunu söyleyebilir miyiz?
Então o dinheiro é um motivador primário para si?
Bir sonraki sefere, paranın kıymetini bil ve benimle hastanın olduğu yerde buluş.
Da próxima vez, economize algum dinheiro e encontre-se comigo onde o paciente estiver.
Bir de şöyle düşün : Deden öldüğünde miras kalan paranın birazı da senin olacak.
Pelo menos herdas algum do dinheiro dele quando ele morrer.
Paranın belini bu kadar hızlı nasıl kırdınız?
Como é que levantou o dinheiro tão rápido?
Paranın iyi niyetli bilim üzerinde etkisi de dahil. Siz de Adam Peer fikriyle çıkageldiniz.
Partilhávamos varias preocupações semelhantes... incluindo a influência do dinheiro na boa ciência.
Bu çocuk paranın satın alabileceği en iyi avukatı alacak.
Ele vai ter o melhor advogado que o dinheiro pode pagar.
Paranın sana düşen kısmıyla ne yapacaksın?
O que vais fazer com a tua parte do dinheiro?
Paranın bir şeyi çektiği yok.
A moeda não "transforma" nada.
Bu paranın Bayan Jenny'ye silahımı çaldırdığına inanıyorsan...
Se acredita que esta moeda fez a "menina Jenny" roubar a minha arma...
Sonra fark ettim ki tek bir paranın böyle bir gücü varsa tamamı olursa kim bilir ne kadar öderler bir düşünün.
E então percebi... que se uma moeda tem aquele tipo de poder, imagine o que pagariam se eu tivesse o conjunto.
Paranın nerede olduğu umurumda değil.
Não quero saber onde está o dinheiro.
Uluslararası bankacılık kanunlarına göre paranın nereden gelip nereye gittiğini söyleyemezlermiş.
Devido às normas bancárias, não se sabe de onde veio ou para onde foi o dinheiro.
Ya da paranın Cordero'nun olup olmadığını.
Ou se o dinheiro é do Cordero.
Paranın nereden geldiği hakkında bir fikriniz yok mu?
E não fazes ideia de onde veio o dinheiro?
Bu durumda paranın nereden geldiğini bulmak zorundayız, ama bu imkansız.
Para fazer isso, precisamos de saber de onde veio o dinheiro. - E não há como descobrir.
Eğer bilgisayar ekranına ya da Peter'ın parmaklarına iyice bakabilirsek, paranın nereden geldiğini anlayabiliriz.
Se conseguirmos ver o ecrã ou os dedos do Peter no teclado, podemos descobrir de onde veio o dinheiro.
O hesabın Bay Cordero'ya ait olduğunu ve paranın müvekkilimden geldiğini ispatlayamazsınız.
Não há provas de que a conta pertence ao Sr. Cordero, nem tão pouco que o dinheiro veio do meu cliente.
İki Van de Graaff hızlandırıcımız, kendi kiklotronumuz ve paranın alabileceği en iyi bilgisayarlar var.
Dois aceleradores Van de Graaff, o nosso próprio "Ciclotron" e os melhores computadores disponíveis no mercado.
- Neyi nasıl biliyorum? - Paranın hâlâ bu binada olduğunu nasıl biliyorsun?
Como é que sei o quê?
Devlet resmî ücreti aldıktan sonra 1.500 dolar 42 sentlik bir meblağ kalmış. Bu paranın çoğu da, isteğiniz üzerine şahsi eşyalarının saklandığı deponun kirası için kullanılmış.
Quando os vencimentos do IRS e do Estado foram pagos, ficou um saldo de 1500,42 dólares, destinado ao pagamento da unidade de armazenamento em que os seus bens pessoais foram guardados como foi pedido.
Tabii ki hayır Lois, ama sen bile paranın büyük bir avanta olacağını inkar edemezsin.
Claro que não, Lois. Mas nem tu podes negar que ia sempre arrebitar a coisa.
Ailesinden gelecek paranın yanında, bu miktar kayadan toz almak gibiydi.
Com o que iria receber da família, isso não era nada para ele.
İnternetin derinliklerinde. Suçluların tanımlanamadığı Paranın takip edilemediği Yasa dışı her şeyin satılabildiği kısım.
Na Deep Web, ondes os criminosos são anónimos, onde o dinheiro, é indetectável, onde tudo é ilegal para venda.
Paranın satın alamayacağı bir şey.
Algo que o dinheiro não pode comprar.
Paranın bende olduğunu sanıyorlar.
Eles pensam que eu tenho esse dinheiro.
Benim sorunum değil. Paranın hiç el değiştirmediğine dair yeminli bir ifade vermeni istiyorum.
Quer que tu assines uma declaração a dizer que o dinheiro nunca mudou de mãos.
Ama paranın geri kalanını toparlayamadım.
Mas, foi muito difícil pagar o restante.
Verdiğin bilgi sayesinde hırsızlıktan elde edilen paranın geri dönüşü olacak.
Tomei conta do caso... com sucesso e acontece que... a tua dica sobre o assalto estava certa.
Efendim, paranızı kimin çaldığını biliyorum.
Senhor, eu sei quem tirou o seu dinheiro.
Neden o uzun evrak işlerini paranızla aşmayasınız ki?
Porque não procura melhor os procedimentos nos livros?
En kötü ihtimalle paranı geri alırsın.
No mínimo, consegue o seu dinheiro de volta.
Ya parlak bir geleceğin ve çok fazla paran olur ya da kendi mezarını kazarsın.
Agora, podes ter um futuro brilhante com imenso dinheiro ou podes cavar a tua própria sepultura.
kendi paranı riske atmazsın.
Nunca se arrisca o próprio dinheiro.
Yani yine diyorum, saygısızlık olarak almayın ama siz bir dolandırıcısınız mesleğiniz dalavereden ibaret ve ekmek paranız da aptal insanların saflığına bağlı durumda.
O que significa, e digo uma vez mais, que não quero ofendê-la, mas a senhora é uma fraude. A sua profissão é uma enorme farsa. E a sua forma de sustento depende da ingenuidade das pessoas estúpidas.
Paranız size kalsın.
Fiquem com o vosso dinheiro!
Paranın geri kalanını aldın.
- Tens o resto do teu dinheiro.
Bunu Darby Binası'na gönderip onaylatacağım sonra da önümüzdeki ayın başında paranı alacaksın.
Vou levar isto para o Edifício Darby e carimbá-lo, e tu vais receber o teu keonite no primeiro dia do mês.
Paran, bu patates püresi yığınının içinde.
O teu dinheiro está nesta pilha de puré.
Paranızın peşinde olduğumu mu ima ediyorsunuz?
Achas que estou interessada no dinheiro?
Benim önerim paranı ve zamanını boşa harcamaman.
A minha sugestão é que poupes o teu tempo e dinheiro.
Bu çok kötü, Çünkü kızın evinde senin eroinini ve senin paranı bulduk.
- É uma pena, porque temos a sua heroína e o seu dinheiro no apartamento dela.
Bütün paranı koymak zorundasın şimdi.
Vou-te pôr all-in.
Sen, Walter ve diğer tüm Lordlar ve Leydiler, unvanlarınızın ve paranızın... her şeyi düzeltebileceğini düşünüyorsunuz.
Você e o Walter e todos os lordes e senhoras acham que os vossos títulos e dinheiro podem resolver tudo.
paran 31
paran var 16
paran var mı 160
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25
paran var 16
paran var mı 160
paranoya 20
paranızın üstü 16
paranı istemiyorum 32
paranı alacaksın 35
paranız var mı 25