English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yapmayın

Yapmayın Çeviri Portekizce

7,239 parallel translation
- Yani... - Yapmayın lütfen.
Bem...
Hata yapmayın!
Sem erros.
- Yapmayın, gece daha yeni başlıyor.
Então. A noite é uma criança.
Uyan! Yapmayın bunu.
Não façam isto.
Bunu yapmayın, n'olur!
Não façam isto. Por favor!
Sizi bulmamı gerektirecek bir şey yapmayın.
Não me dêem motivos para voltar a encontrar-vos.
Akıl hastanesi mi? Yapmayın.
Um hospital psiquiátrico?
Denk gelirseniz, kendi başınıza bir şey yapmayın.
Portanto, se virem alguma, não se armem em heróis.
Yapmayın ama.
Por favor!
Yapmayın. Kim birini söyleyecek?
Quem sugere uma pessoa?
Yapmayın millet. Ben ciddiyim.
Vá lá, rapazes, estou a falar a sério.
Yaramazlık yapmayın.
Não façam nada que eu não fizesse.
Yapmayın.
Vá lá.
Yapmayın, bakmayın ona. Gözleriniz topta olsun!
Não olhem para ela, fixem é a bola!
- Lütfen... Lütfen yapmayın bunu.
- Por favor... não faças isto.
Yapmayın!
Estão a brincar!
Yapmayın ya!
Vamos!
Yapmayın.
Vamos.
- Gençler fazla şey yapmayın.
Ouçam lá, podiam manter...
Yapmayın artık, eğlence bitti!
Agora acabou-se. Já se divertiram o suficiente.
Yapmayın.
- Não o façam.
Yapmayın lütfen.
Vá lá. Por favor.
Beni oraya gelip yapmayın!
Não me façam ir aí!
- Sakın bebek yapmayın.
Não tenham filhos.
Yapmayın Bayan Munro. Hayır!
Não, Sra. Munro, não!
Yapmayın böyle!
Não deve fazer isso!
- Bu da neymiş böyle. - Yapmayın.
- O que é isto?
- Yapmayın.
- Foi? Chega.
Yapmayın!
Não!
Ben bunu yapmayın.
Não me faças isso.
Yapmayın ama, bana teşekkür ederdiniz değil mi?
Admita, até me agradecia.
Ne olursunuz yapmayın.
Não, por favor.
Her nereye gidiyorsa, gittiği zaman sakın bir şey yapmayın. - Beni bekleyin.
Quando ela chegar onde quer, seja lá onde for, não façam nada.
Hayır! Yapmayın!
Não!
Ama bir daha sakın yapmayın.
Mas não repita! - Nunca!
Lütfen panik yapmayın.
Não entrem em pânico.
Yapmayın.
Tenham dó.
Bunu yapmayı bırakmalısın Ak Bıçak.
Tens de parar com isso, Faca Branca.
O kıştan hatırladığım şeyler aşağı yukarı o aptal film üzerinde çalışmam mantıklı bir şeyler ortaya çıkarmaya çalışmam başından beri yapamayacağımı bilmem yapmayı istediğimiz şeyin mümkün olmasını ama bizim için imkansız olmasının farkında olmam.
Quase tudo o que recordo daquele inverno é de trabalhar naquele estúpido filme, tentando criar algo que fizesse algum sentido, mas sabendo sempre que não conseguiria. Que talvez fosse possível fazer o que queríamos, mas não era possível que nós o fizéssemos.
Ya bütün gün odanda ağlayıp duracak ya da kendin için bir şeyler yapmayı göze alacaksın.
Podes ficar deitada na cama o dia todo, a chorar. Ou tentar fazer algo bom, um dia de cada vez.
Sen Sandro'nun neden... kargaşanın tam içinde çekim yapmayı sevdiğini biliyor musun?
Porque é que achas que o Sandro adora filmar no meio da pancadaria?
Henry, zirzopluk yapmayı kes. Neredeyse vardın, dostum.
Henry, pára de engonhar, estás quase morto, colega.
Yapmayın!
Devias passar despercebida.
Üzgünüm, bunu yapmayı bırakmamın bir sebebi vardı.
Lamento. Há uma razão por eu ter deixado de fazer isso.
İnsanların son anlarında ölüm döşeğindeyken, yaptıklarından pişman olduklarını bazı şeyleri daha farklı yapmayı dilediklerini söylerdi.
Ela costumava dizer que quando as pessoas estavam prestes... a morrer, no último fôlego... no leito da morte... que entravam em arrependimentos, coisas que desejavam ter feito de forma diferente, coisas que estavam desesperadas de corrigir.
"Whole Foods çikolata parçacıklı bagel yapmayı bıraktı," deyince de böyle bakmıştın.
Estás a fazer o mesmo olhar daquela vez em que te disse que a Whole Foods deixara de ter bagels de chocolate.
Karakter epey yaman ama parayla Jack'in uyuşturucu rehabilitasyonunun parasını ve eski dangalak eşimin borçlarını ödeyebilirim Miami'den de bir ev alabilirim bunu yapmayı 14 yıldır istiyorum.
A personagem tem uns grandes tomates. Com o que pagam posso pagar a desintoxicação do Jack e todas as dívidas do idiota do meu futuro ex-marido e ainda ficar com dinheiro para comprar uma casa em Miami, que é algo que quero fazer há 14 anos.
Ben... yapmayı düşünüyor... sen benim en iyi arkadaşımsın.
Estava a pensar em fazer-te o meu melhor amigo.
Bunu yapabilecek bir makine yapmayı nasıl başardın?
Como é que consegui-o criar uma máquina que pudesse fazê-lo?
Yılbaşında ne yapmayı planladınız?
Quais são os seus planos para o Natal?
Şey iş toplantılarını eski tarzda, yüz yüze yapmayı sevdiğini yazmış.
Bom... Aqui, ele diz que gosta de fazer as coisas à moda antiga, pessoalmente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]