Zaman geçtikçe Çeviri Portekizce
285 parallel translation
"Zaman Geçtikçe" yi çal.
Toca "As Time Goes By".
Zaman geçtikçe
Com o passar do tempo
"Zaman Geçtikçe" yi Sam kadar iyi çalan kimse yok, hala.
Não há ninguém no mundo que toque "As Time Goes By" como Sam.
Dünya, her zaman sevenleri kucaklayacaktır Zaman Geçtikçe
O mundo sempre terá amantes com o passar do tempo
Sam'e "Zaman Geçtikçe" yi çalmasını söyleyeceğim. En sevdiğiniz şarkıyı.
Vou pedir ao Sam que toque "As Time Goes By", penso que é a tua favorita.
Sözleri o zaman bana çok az şey ifade etmişti. Ama zaman geçtikçe Sonseeahray'in ölümünün barışı mühürlediğini anladım.
As suas palavras significaram pouco para mim, na altura, mas com o tempo eu descobri que foi a morte de Sonseeahray que selou a paz.
Bu yüzden, zaman geçtikçe şato harap olmuştu.
Assim, à medida que o tempo passava, o palácio começou a degradar-se.
Zaman geçtikçe iş büyür.
Cada vez mais.
Bu kadar konuşma yeter, zaman geçtikçe.
Pare de ganhar tempo!
Zaman geçtikçe beynini madende bir yerde bıraktığına kani oluyorum.
Quanto mais tempo passa, mais me convenço que perdeste o cérebro na mina.
Ve zaman geçtikçe insanlar daha da fazla umutsuzluğa kapılıyor.
À medida que o tempo passa aumenta o desespero de quem os procura.
Sorun değil, alışırsın, zaman geçtikçe
Não importa. Com o tempo, isso acontecerá.
Zaman geçtikçe, harekâtın, sadece bir mucizeye bağlı olduğu düşünülmeye başlandı.
Com o passar das horas, parecia que só um milagre daria avanço à Overlord.
Zaman geçtikçe, Mayıs 1940'daki şartlar daha da olgunlaşıyordu.
O dia passava e aumentavam as semelhanças com Maio de 1940 :
Zaman geçtikçe bazı şeyleri bırakamıyor insan.
À medida que você vive, algumas coisas meio que aderem a você.
Elbette ki zaman geçtikçe bizde izini bırakıyor bana yaptığı gibi.
Claro que o tempo deixou alguns sinais na sua passagem... como o fez em mim.
Aradan zaman geçtikçe, Teddy ve Vern'ü daha az görür olduk. Sonunda koridorlardaki pek çok isimsiz yüzün arasına karıştılar.
À medida que o tempo passava, víamos cada vez menos o Teddy e o Vern, até que se tornaram apenas mais duas caras do nosso passado.
Zaman geçtikçe, ölümün gerçekten ne olduğunu anlar, o zaman acılar biter ve iyi anılar başlar.
Com o tempo, ela entenderá o que é a morte... isto é, onde termina a dor e começam as lembranças.
Zaman geçtikçe Timmy'yi görenlerin sayısı arttı.
Com o tempo, várias pessoas o viram para lá e para cá.
- Zaman geçtikçe daha da akıllanıyorlar.
- Ficam mais espertas a cada minuto.
Üzgünüm çocuklar, zaman geçtikçe gerçeklerden daha da uzaklaşıyor.
Lamento. Ela está cada vez mais distante da realidade à medida que o tempo passa.
Zaman geçtikçe, babam tutunacak bir şey bulmak için daha çok çabalıyordu. Bana sürekli her şeyi anlatıp anlatmadığımı soruyordu.
Com o passar do tempo, o meu pai quis saber mais e perguntava-me com insistência se lhe tinha contado tudo.
Ama zaman geçtikçe, Alixus'un haklı olduğunu anladım.
Mas com o passar do tempo, percebi que Alixus tinha razão.
Dediğine göre, zaman geçtikçe daha agresif ve saldırgan olacakmış.
Ela diz que, com o passar do tempo, ele ficará mais agressivo e violento.
Zaman geçtikçe Christopher Robin, Pooh'ya göre daha çok ilgi görmeye başladı.
O Christopher Robin cresceu e o Pooh não. E assim acabou.
Eklemek istediğim bir şey daha var. Annie, zaman geçtikçe ne daha da gençleşiyorsun ne de inceliyorsun.
Quero acrescentar, Annie, que cada vez estás menos nova e menos magra.
Zaman geçtikçe kendi tarzını oluşturdu.
Com o passar do tempo, começou a fazê-lo com estilo.
Zaman geçtikçe hayat bizim için daha da kolay bir hale geldi.
À medida que o tempo passou, a vida foi ficando cada vez melhor.
Ama zaman geçtikçe ormanların çoğu yok oldu.
Mas com o passar do tempo a maioria das grandes florestas foi destruída.
Ama zaman geçtikçe soyumuz zayıflaşmaya başladı.
Mas o sangue da tribo enfraqueceu com o passar das gerações.
Zaman geçtikçe iki dünya birbirine daha da yaklaşıyor...
Cada hora que passa mais se aproxima a fusão dos reinos.
Yani, zaman geçtikçe, geriye bakacak ve "şu küçük zina olayı. O mu?" diyeceksin. Şu an, o zamana ileri sararsan, bunu atlatmış olursun.
A sua grande culpa é de ser fêmea jovem, atractiva e como se atreve a ser agressiva.
Zaman geçtikçe, yalnızlığın ne kadar yok edici ve zor olduğunu görmeye başlayacaksın.
Com o passar do tempo, você começa a ver o quão potente, o quão destrutiva a solidão é.
Ama zaman geçtikçe arkadaşım olmadığı için huzursuzca büyüdüm.
Mas o tempo ia passando, e eu ansiava por ter os meus amigos.
Dinle biliyorum sen şimdilik anlayamıyorsun... Ama zaman geçtikçe ailene bu kadar... Yakın olmanın ne kadar güzel birşey olduğunu anlayacaksın.
Olha, eu sei que tu agora não estás a ver, mas em breve te aperceberás... da bênção que é ter a família tão perto.
Ancak zaman geçtikçe, John zararsızla, tuhaf arasındaki sınırı geçmeye başladı.
Mas com o tempo, John passou a linha que divide a inocência e o esquisito.
Zaman geçtikçe, hatırlayabildiği tek şey, derinlerde bir yerlerde eksik bir şeyin olduğuydu.
E depois tudo o que se lembrava era que lá no fundo faltava algo.
Zaman geçtikçe, bu konuyu açtığımda, Lee huysuzlaşmaya başladı.
Depois, o Lee começou a ficar irritado quando eu falava disso.
Zaman geçtikçe Steve'in böyle nedenini asla kavrayamadığım sırf gıcıklık olsun diye türlü türlü dolaplar çevirdiğini anladım.
Depois disse-lhe que ele estava sempre a fazerisso, joguinhos cruéis. Nunca entendi porquê.
Tadı acılaşmaya başlar, zaman geçtikçe.
O sabor torna-se amargo depois de um tempo.
Zaman geçtikçe... evim oldu.
Passado algum tempo tornou-se... casa.
Zaman geçtikçe de, acısı da çoğaldı.
Quanto mais tempo passava, menos eu aguentava.
Ama zaman geçtikçe, arkadaşlıklar kurmaya başladın.
Depois de um tempo, começou a fazer amigos.
Zaman geçtikçe daha da kötüleşecek.
Quanto mais tempo passar, pior fica.
Ve bunu söylemekten ne kadar nefret etsem de zaman geçtikçe muhtemelen birbirimizden daha da uzaklara savrulacağız.
Por muito que me desagrade dizer, à medida que o tempo passa vamos afastar-nos cada vez mais.
Nefret öyle bir şeydir ki,... zaman geçtikçe güçlenir, büyür.
O ódio é algo que o pode alimentar, mas não por muito tempo.
Zaman geçti ve Iris gün geçtikçe güzelleşti.
O tempo passou, e Iris cresceu, mais bonita a cada dia. Ela era a imagem da minha mãe.
Şu lanet demiryolu zaman geçtikce daha kolaylaşmıyor.
Esse maldito caminho de ferro do qual fala não vai ser mais fácil.
Yıllar geçtikçe, kariyerinin sonlarına doğru Tourneur, doğaüstü olaylara her zaman çok fazla ilgi duyduğunu itiraf etti.
A quinta dimensão de Tourneur era um labirinto.
Zaman geçtikce sevdiğimi anladım.
Ela está me cativando.
Düşündüğüm zaman yıllar geçtikçe, günün içinde Ben ve benim göz teması kurduğumuz anlar giderek azaldı.
Quando penso nisso, com o passar dos anos havia cada vez menos tempo durante o dia, para eu e o Ben nos olharmos nos olhos a sério.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamanın var mı 17