English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Z ] / Zamanın var mı

Zamanın var mı Çeviri Portekizce

918 parallel translation
Biraz zamanın var mı?
Tens um segundo?
Telsize bakacak zamanın var mı?
Tem tempo para atender o aparelho?
İçeri gelebilecek zamanın var mı?
Deu para ver. Tens tempo para entrar?
Bir mola verecek zamanın var mı?
Tens tempo para uma pausa?
Zamanın var mı?
Tens um minuto?
Bana zamanın var mı?
Tens tempo para mim?
Zamanın var mı?
Tens tempo?
Hey bayım, biraz zamanın var mı?
Tem meia hora livre?
Gilda, zamanın var mı?
Gilda, tens algum tempo?
Zamanın var mı?
- Tem horas?
Saklanacak zamanın var mı?
Tens tempo para te abaixar?
Dawson City'de sizden para konusunda bana yardım etmenizi rica ettiğim zaman... bildiğim bir yerde çok zengin bir altın madeni var dedim.
Quando lhe pedi em Dawson City para me financiar, disse que sabia o local de uma mina muito rica em ouro.
Bu durum, öğle yemeğimizin en önemli cazibelerinden birini götürse de sonuç itibariyle size toplantımızın amacı ve neden sizleri bugün burada topladığımızı anlatmak için daha fazla zamanımız var.
Ainda que isto afaste uma das nossas atracções do almoço... teremos mais tempo para vos dizer... internamente o que esta partido representa... e porque vos pedimos para estar aqui hoje.
Ben konuşmaya çalıştım, o zaman "Babanın uzun, kıvırcık sakalları var" diye bağırıp, kaçtılar.
Comecei a falar e eles gritaram : "O teu pai tem barba aos caracóis!", e puseram-se a correr.
Belki o zaman hayatın tadına varırdım.
Talvez voltasse a gozar a vida.
Sığırların var olmadığı bir zaman var mıydı ki?
Achas que houve tempos em que não havia vacas?
Şu fani dünyada çok az zamanımın var.
Temos tão pouco tempo na nossa breve existência mortal.
Ama benden bahsetmiyorduk. Bana kim olduğunu ne yaptığını, nasıl yaşadığını kiminle yaşadığını söylemen gerekiyordu. - Bunun için çok zamanımız var.
Mas acabamos a falar de mim e era de si... que tinha que contar quem é, o que faz, como vive...
Zamanınızı harcayacağınız daha iyi bir işiniz yok mu? Bol zamanımız var.
Não tem nada melhor para fazer com o seu tempo?
Gün içinde boş zamanınız var mı?
Tem tempo livre durante o dia?
Bay.Blaisdell, şu an her zamankinden çok yardımınıza ihtiyacım var, ama artık kasabanın ayakta durma zamanı geldi.
Apreciaria a tua ajuda mais do que qualquer coisa no mundo, mas está na altura desta vila resistir sozinha.
Ve zaman sınırımız var.
E tem mais. Temos um prazo.
Donanımınız güzel ve epey boş zamanınız var gibi.
Parece muito bem equipado e agradavelmente ocioso.
Marianas'a varmak için 16 günüm var ve hızın her zerresine ve zamanın her değerli anına ihtiyacım olacak.
Tenho 16 dias para chegar às Marianas, preciso da máxima rapidez e cada momento é precioso.
Ne benim, ne Mısır'ın ve Roma'nın ne de tanrıların sana verecek zamanı var.
Eu não. Nem o Egipto e Roma juntos. Nem sequer os deuses têm tempo para te dar.
Sir Charles'ın dışında, bu partilere her zaman katılan başka biri var mıydı?
Fora Sir Charles, havia mais alguém que estivesse em todas as festas?
Bernard bizim için çok önemli. O zaman... bir plânın var mı?
E então... tem um plano?
Her halükarda, bir sürü zamanınımız var.
Faça favor.
Ben zamanın doğuşundan beri var oldum ve sonsuzluğun da ötesinde var olacağım.
Existo desde o princípio dos tempos e viverei para lá do seu fim.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
considera-te em casa considera-te da família simpatizámos tanto contigo que se vê que nos vamos entender considera-te instalado como parte da mobília não temos muito p'ra dar mas o que temos partilhamos aqui ninguém é mais do que o outro mas há sempre chá p'ra todos e tem o rolo da massa à mão quando o senhorio aparecer considera-te um amigo não queremos confusão já pensámos e podemos afirmar considera-te... considera-te um de nós!
Ama hepsinden önemlisi, dünyaya ispatladığınız şey, yarım milyon çocuk, sizlere çocuk diyorum, çünkü sizden daha büyük çocuklarım var, bir araya geldiniz ve 3 gün boyunca, burada eğlence ve müzikle dolu bir zaman geçirdiniz.
Mas, acima de tudo, o mais importante que provaram ao mundo... é que meio milhão de miúdos... chamo-lhes miúdos, porque os meus filhos são mais velhos que vocês... meio milhão de jovens podem reunir-se... e ter três dias de música e diversão e nada mais que isso.
Keşke şu ülkemin idrarına bakabilseydin de hastalığını bulup, yeniden sağlığa kavuşturabilseydin. O zaman var gücümle alkışlardım seni.
Se pudésseis, doutor, analisar a água de minha terra descobrir do que padece e devolver-lhe a saúde original, aplaudir-vos-ia até que o eco voltasse a aplaudir-vos.
Daha çok zamanın var kızım.
Há muito tempo, filha.
Zamanınız var mı?
Tem um instante?
Eğer bir ev inşa etmek istersek, bir sürü tuğla ve çok zamanımız var ama orada, Tanrım, temelini nereye atacaksın binanın?
Para erigir um edifício, é uma questão de tijolos e de tempo, mas ali em cima, Santo Deus, onde se põem os alicerces?
İstediğim zaman adını söylemeye hakkım var. - Daisy!
Pronuncio o nome dela quando quiser!
İstediğin kadar kızabilirsin, ama bir içkiye daha ihtiyacım var, Jack... 0 halde anneye zamanının olmadığını söylerim.
Podes zangar-te à vontade, mas preciso de outra bebida. Jack... Então digo à Mamã que não pudeste ir.
- Biraz zamanın var mı? - Tabii.
Água Corrente, tens um minuto?
Bizim ne Nimitz adında bir uçak gemimiz var ne de Kaptan Yelland diye bir komutanımız Sana önerim, bok kafalı, başka bir bok kafalının rolüne bürünmeyi kes ve bu kanaldan ayrıl. Bizim zamanımızı harcıyorsun.
ja que nao ha um porta-avioes Nimitz, nem existe nenhum Capitao Yelland, sugiro, imbecil, que deixe de passar por outro e saia do ar.
Doğum kontrolü yüzünden tutuklanmanın da zamanı mı var?
Ah, há bom momento para ir para cadeia por isso?
bayım, onu çok fazla adı var diye tutukluyorsunuz o zaman beni bırakmalısınız, benim bir adım var.
Senhor, se o prende por ter demasiados nomes, isso significa que pode soltar-me, eu só tenho um.
Kafan için kullandıkların dışında ilaçlarla bir işin olamaz. Ne kadar zamanımız var?
A única coisa que devia fazer em Medicina é deixar que a usem para lhe melhorar a cabeça.
Haydi, sınırlı zamanım var.
- Vá, tenho pouco tempo!
Madalyonumu unuttuğum için... Oraya yaklaştığımda, dikkatlerini dağıtmana ihtiyacım var. Sadece zamanını söyle.
Quando lá chegar, preciso que o distraias.
Hiçbir zaman beni bekleyen başka bir dünyanın ve zamanın var olduğuna onu inandıramadım.
E eu nunca consegui fazê-lo perceber que eu tinha outra vida à minha espera, noutro mundo e noutra época.
Bunu sormak için çok salakça bir zaman olduğunu biliyorum ama, bir adın var mı?
Sei que a hora não é boa, mas você tem nome?
İşte bu yüzden sadece mahalli bir polis memuru olarak kalacaksın. Ve işte bu yüzden 28 kişiyi nakledebiliyorum, senin el ve ayak parmaklarından daha fazla ülkede kredili hesabım var... istediğim zaman senin şehrine elimi kolumu sallaya sallaya gelebiliyorum, hem de sizin federal bürolarınızın birinin koruması altında, ve bu konuda yapabileceğin hiçbir şey de yok.
É por isso que nunca passará de um polícia de giro e é por isso que consigo mover 28 pessoas, ter contas em mais países do que todos os seus dedos juntos e consigo entrar na sua cidade sempre que me apetece,
- David, yapma. Hala zamanın var. - Hayır, ne yapmayım...
Também você?
Varış zamanını ayarlayalım.
Vamos inserir o teu tempo de destino.
Gün batımına kadar zamanın var.
Tens até ao cair da noite.
Ne var ki bu olayların gerçekliğine ilişkin kanıtları toplamak çok zamanımı alıyor.
Contudo, preciso de muito tempo para recolher provas de que são verdadeiras.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]