Ölmuş Çeviri Portekizce
40,644 parallel translation
- Öyle olmuş olabilir.
- Pode ser o caso.
Annesinin Başpiskopos Kurtwell ile kısa bir ilişkisi olmuş. İkisi de Washington'daki Katolik Üniversitesi'ndeymiş.
A mãe dele teve um breve caso com o Arcebispo Kurtwell... quando ambos estudavam na Universidade Católica de Washington D.C.
Bana ailesinin ondan alındığını söylemişti... nasıl olmuş?
Ele disse-me que lhe levaram a família, como?
Kuduz olmuş insansın sen.
E apanhaste raiva uma vez.
Ağzın yüzün çikolata olmuş.
Tens chocolate na cara toda.
Nükleer felaket kurbanı olmuş, şimdi de kendi sebep olmak istiyor.
Ele foi vítima duma fusão nuclear, agora quer causar uma.
Çocuklara evden ayrılınca ne olmuş?
- há 1 ano atrás. - O que aconteceu aos rapazes
Dört yıl sonra kardeşi Cormac 18 olmuş ve Luray'e taşınmış.
4 anos depois, o irmão Cormac fez 18 anos e mudou-se para Luray.
Memur Carson, büyürken evcil hayvanınız olmuş muydu?
Agente Carson, teve algum animal de estimação - durante a sua infância?
Ne olmuş?
- O que aconteceu?
Nasıl olmuş peki?
Então... o que é que acham?
Ne olmuş ona?
- O que tem?
Ne olmuş?
E então?
Sence içmiş olman ve annesinden kaçmış olman sebep olmuş olabilir mi?
Será que não teve a ver por teres bebido e tentado atropelar a mãe dele?
14 ay oldu. Tekrar bakire olmuş olabilirim.
Acho que sou virgem outra vez.
- Sadece mono olmuş.
- É só mono.
Evet, hızlı gidiyordum, ama kızım Tahoe gölünde ve mono olmuş.
Estava em alta velocidade, mas a minha filha está em Lake Tahoe com mono.
Kilo alıp, kel olmuş mu diye baktım.
Fui ver se ele tinha ganhado peso ou perdido cabelo.
Happy'nin kendine has gariplikleri var senin de öyle... ne olmuş yani?
A Happy tem as suas peculiaridades, assim como tu, e daí?
Saçın çok güzel olmuş.
Gostei do teu novo corte de cabelo.
Steve'in dün gece mesaj attığını söyledi. bir şey olmuş ve şehir dışına çıkması gerekiyormuş.
- Porque falei com o Danny e... ele disse-me que o Steve lhe deixou uma mensagem ontem à noite, dizendo que algo estava a acontecer e que precisava de sair da cidade.
Sanki kaderim olmuş gibiydi.
Como se fosse o destino, como se isso existisse.
Kumandan Clarkson iki çocuğa bedeniyle kalkan olmuş. O sırada komandolar ateşe karşıIık verip teröristleri öldürmüşler.
O Comandante Clarkson usou o corpo para proteger duas crianças, enquanto os outros SEALs retaliavam e matavam os terroristas.
Reade'e ne olmuş?
E sobre o Reade?
Bir şey olmuş.
Isto não é nada.
Geçen yıl orada bir soygun olmuş.
Houve um roubo no ano passado.
Kandırılmadan önce onaylı CIA operasyonlarının parçası olmuş olurdu.
Ela deveria ter feito parte de operações da CIA antes de ser queimada.
- Karışıklık olmuş.
- Foi tudo uma confusão.
Ne olmuş ki?
O que queres dizer?
Vay canina, pastirma çocuk olmus.
Meu Deus, temos um rapaz vestido de bacon.
- Kötü olmus.
- Que chato.
Süper olmus.
Isto é fenomenal.
Yeni baba olmuş biri olarak kızımın sağlıklı yemesini nasıl sağlayabilirdim? Bazen herhangi bir şey yedirmek bile sorun olabiliyor.
Como pai recente, perguntei-me como podia fazer com que a minha filha comesse saudavelmente, já que fazê-la comer o que quer que fosse, às vezes, era um problema.
- Ne olmuş?
- O que foi?
Eğitimle profil uzmanı olmuş olabilirsin, ama ben devamlı onlarlayım ve yalan ve yalancı görünce anlarım.
Podes ser um analista em treino, mas eu sou analista por associação. E sei ver uma mentira quando ouça uma, mentiroso!
Scott birkaç yıl önce kayak kazası sonrası Vicodin bağımlısı olmuş.
Mas quem não tem? O Scott ficou viciado em vicodin há uns anos após um acidente de esqui.
Okuldaki basketbol sahalarında olmuş. - Burası labirent gibi.
Aconteceu ai no campo de basquetebol da escola.
Nesiller boyunca ailesindeki erkeklerin ölmesine sebep olmuş. Ribowski virüsü bulaşan... uzaktan bir amcası hariç.
Tem sido uma sentença de morte por gerações, dos homens na família dele, excepto num tio distante, que contraiu o vírus Ribowski.
Omuzlarını silkele ayrıca, her tarafın kepek olmuş.
E limpa os ombros. Tens caspa em todo o lado.
Yerinde ben olmuş olsam ve benden kaynaklanmayan bir sebeple kızımız kayıp olsa- -
Olha, se fosse a ti, e a nossa filha estivesse desaparecida devido a algo que não tem nada a ver comigo...
- N'olmuş?
E o que tem isto?
İsabet olmuş çünkü bir ajan ya da casus değilim.
Bem, isso é bom porque não sou um agente... ou um espião.
İkna olmuş gibi gelmiyor sesin.
Não estás muito convencido.
Kıza oraya gitmesini söylemen zekice bir hamle olmuş.
Sabes, isso foi... Quase uma jogada de mestre, dizeres-lhe para o levar lá.
Neler olmuş?
O que é que aconteceu?
Artık Mandalorianlar'la karşı karşıyasın evlat Akademi'den yeni mezun olmuş bir İmparatorluk subayıyla değil.
Estás a lidar com Mandalorianos, rapaz, e não oficiais Imperiais recém formados.
Şimdi Cumhuriyet İmparatorluk olmuş.
Agora a República tornou-se o Império.
Sonra ne olmuş?
Ele queria que ela o servisse apenas como uma espécie de escrava sexual. O que aconteceu?
Kuduz olmuş adama sormak yerine teçhizat kamerasındaki filme baksak nasıl olur?
E se em vez de perguntar ao raivoso, - virmos o filme na câmara?
# Bay Kurt adam, git Frenkenstein'e söyle... # Sly bir vampir olmuş. Mantıklı.
O Sly de vampiro, faz sentido.
Sikin çalışmıyorsa ne olmuş?
Por causa da tua pila não funcionar.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20