English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / A case

A case translate Turkish

25,261 parallel translation
A case prosecuted by our dashing D.A., Conner Wallace.
Cesur bölge savcımız Conner Wallace'ın davalarından birine bakacağız.
Not if it potentially impacts your approach on a case.
Davaya olan yaklaşımımızı etkiliyorsa özel değil.
... Sure you want to file a case against them?
Onlara karşı şikayetçi olmaktan emin misiniz? Evet.
So... even he has a case.
Yani... onun da bir şikayeti olabilir.
Sir, this is clearly a case of'Attempt to Extort','Soliciting'... under Section 320 to be read with 324 and'Causing grievous injury'and under section 307'Attempt to Murder'.
Efendim, bu açıkça 320 ve 324. bölümlerde geçen bir 'Gasp Teşebbüsü','Zorlama've 307. bölümde yer alan'Ağır Yaralama've'Cinayete Teşebbüs'vakasıdır.
Sir, I was saying the police has no case, it's a case of vindictive litigation.
Efendim, diyorum ki polisin bu davayla alakası yoktur, bu bir intikam davasıdır.
Gang, this is John Pandova, retired Marine. He'd like to retain our services for a case of utmost importance.
Çok önemli bir vaka için hizmetimizden yararlanmak istiyor.
He just really wants to win a case.
Ayrıca, bu işi bedavaya yapar. Bir dava kazanmayı canı gönülden istiyor.
- May help me figure out a case I'm working on.
- Üzerinde çalıştığım bir vakayı çözmemi sağlayabilir.
I've been building a case against the dealer, Derek Sampson.
Satıcıya karşı deliller topluyordum, Derek Sampson.
It's a case.
Davadan dolayı.
Conveniently, they all came down with a case of amnesia.
Ne hikmetse, hepsi hafıza kaybına yakalanmış.
Definitely a case of the cure being worse than the disease.
Kesinlikle tedavi yöntemi Hastalığın kendisinden çok daha kötü.
As well as a huge careermaking case for Wallace.
İşte Wallace'ın kariyerindeki önemli davalardan biri.
- Well, minus the confessions, there's a really strong case against the three boys.
Sorgunun üzerini çizsek de, çocuklara karşı çok güçIü kanıtlar da varmış.
Which, in the case of Becky Langes, the bike girl, is that the Prospect 3 used her as a dress rehearsal for Zadie's attack.
Ki şu durumda Becky Langes, bisikletli kız, Prospect 3'Iüsü onu Zadie'nin saldırısını saklamak için kullanmışlar.
And we've uncovered a totally new timeline for the case.
Ve biz yeni bir zaman çizelgesi ortaya çıkardık.
He's why Wallace thought this case was a slam dunk.
Wallace'ın bu dava konusunda bu kadar emin olmasının sebebi buymuş.
We had five days to solve a 10-year-old case.
10 yıllık davayı çözmek için beş günümüz vardı.
Will this lead to a police case?
- Polislerin bundan haberi olacak mı? - Hayır, endişelenme.
- Have a heart - it's a hit-n-run case.
- İnsan ol.
Being a lady officer, and since this case involved women I chose to do a detailed investigation instead of taking direct action
Bir kadın memur olarak ve bu dava kadınları içerdiğinden hemen harekete geçmek yerine detaylı bir - soruşturma başlattım.
The court believes that a beginning has been made in this case.
Mahkeme bu davayla birlikte bir ilke imza atıldığını düşünmektedir.
Unless you'd like to call it a... a "joint social endeavor," in which case, we could go on one of those?
Tabii buna "ortak sosyalleşme çabası" demek istemediğin sürece ki o durumda da ne yapalım kısmet deriz herhalde?
This isn't a standard case for you.
- Söyledim ya, vaktimiz kısıtlı.
Yeah... I'm just a bit confused why taking on this case was a foregone conclusion to you.
Bu davanın alınmasının sana olağan gelmesine şaşırdım biraz.
Go commandeer the trucks. Pandova, download the data that we found and e-mail it to a U.S. server, so we can preserve your evidence in case we don't make it out of here.
Pandova, bulduğumuz verileri indir ve Amerikan sunucularına e-posta at ki buradan çıkamama ihtimalimize karşı kanıtlarını güvence altına alabilelim.
We case a joint, we go in with guns, we come out with cash.
Olmaz. Biz gözleriz, silahlarla gireriz, nakit parayla çıkarız.
In that case, why don't we talk about a time when we do know where you were.
O zaman neden nerede olduğunu bildiğimiz bir zaman hakkında konuşmuyoruz?
You were a suspect in the case.
Bu davada bir şüpheliydin.
This might be the biggest case that this team has ever had, and I'm worried that Walter might be a little... unfocused.
Bu ekibin aldığı en büyük vaka olabilir bu ve ben Walter'ın biraz dikkatinin dağınık olabileceğinden endişeliyim.
You really think a single case of'roid rage is gonna win you the war?
Sinirli bir yaratıkla savaşı kazanabileceğinizi mi sanıyorsun?
Now the IRS's case against Capone for tax evasion is completely dependent on that ledger.
Gelir Dairesi'nin Capone'a karşı vergi kaçakçılığı davasının sonucu tamamen bu deftere bağlı.
When you enter a new environment, you got to case every inch of it.
Yeni bir çevreye girdiğinde etrafı baştan uca analiz et.
There's a storeroom downstairs that I could convert, so if you let me follow you on this case, lab's yours.
Aşağı katta dönüştürebileceğim bir depo var bu davada seni izlememe izin verirsen laboratuvar senindir.
Such as looking for anagrams in case Prometheus was sending a message in the names of the victims he's been choosing.
Bir başka deyişle, Prometheus'un seçtiği kurbanların isimlerindeki harfleri kullanarak mesaj göndermeye çalışıp çalışmadığını araştırdık.
I mean, most human beings have potential to bring trouble and trauma, but I'm a rare case where I can't make another mistake.
Çoğu insanın dert ve tasa açma potansiyeli vardır. Ama ben bir hatayı daha kaldıramayacak nadir durumlardanım.
Act as a bouncer just in case.
Duruma göre bize fedailik yapacakmış.
Want a business card, just in case, uh... your wife goes out of town or something?
Bir kartvizit ister misin? ... hani karın şehir dışına falan çıkar diye.
She gave me the number a long time ago, in case of emergency.
Acil durumlar için bir süre önce bana numarasını vermişti.
In any case, chocolates are a lame gift.
Her hâlükârda, çikolatalar yavan bir hediye.
Your guy was a high-value asset in an important undercover case that went down back in'89.
Adamınız 89 yılına uzanan gizli bir soruşturmanın çok önemli bir parçası.
It's a key piece of evidence in the murder case against Luke Waiola ;
Luke Waiola'nın aleyhine açılan soruşturmada cinayet silahıymış. Davası şu günlerde görülüyor.
Whoever did this gave your client the opportunity to buy a mistrial, okay? Right. There's no gun, there's no case.
Silah yoksa, dava da olmaz.
He was cooperating in a federal RICO case targeting one of his former associates, uh, Anthony Palumbo.
Federal bir RICO davasında eski ortaklarından Anthony Palumbo'yu yakalamamıza yardım ediyor.
The government had a weak case ; I took a plea.
Savcılığın eli zayıftı, anlaşma yaptım.
Actually, because of him, we have a good shot of clearing the case we're working.
Aslında, şu an soruşturduğumuz olayda çok yardımı dokundu.
I worked a kidnapping case years ago- - a young daughter of a wealthy family.
Yıllar önce zengin bir ailenin kızının kaçırılmasını soruşturuyordum.
You don't have a murder case yet, do you?
- Henüz elinde cinayet dosyası yok, değil mi?
Turns out there's only one person in this case who has a gray Explorer.
Görünüşe göre bu dava ile ilgili tek bir kişinin Gri renkli Explorer aracı var
I'm not treating you like a charity case.
Yardıma muhtaçmışsın gibi davranmıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]