An explanation translate Turkish
2,114 parallel translation
- I know. I owe you an explanation.
Bana bi içki ver..
Well, there has to be an explanation.
Bir açiklamasi olmali.
Look, I know this is difficult for you and know left her without an explanation, but do not know what else to do.
Bak, bu senin için... zor ve açıklama yapmadan seni bıraktığımı bilmen zor.. ama ne yapacağımı bilmiyordum.
I'd like an explanation of what happened the night you and finn garrety were arrested.
Finn Garrety ile tutuklandığınız gece neler olduğuna dair bir açıklama istiyorum.
I suppose a coincidence. There's obvious an explanation?
"Tesadüf" kelimesinin bunun için uygun bir ifade olduğunu düşünüyorum.
You don't want an explanation.
Bir açıklama istemiyorsun.
I demand an explanation from the board regarding this.
Kuruldan bu konu hakkında bir açıklama talep ediyorum.
I want an explanation, Jack, and I want the truth.
Bir açıklama istiyorum Jack. Ve gerçekleri istiyorum.
Then, in an explanation I can give you accurate.
Yani bunun uygun açıklamasını size yapmam mümkün değil.
- You owe me an explanation.
- Bir açıklama borçlusun. - Sana bir borcum yok.
There is an explanation for all this and we'll find it.
Tüm bu olanlar için bir açıklama var ve biz onu bulacağız.
- You don't owe me an explanation. But these D'Harans are dangerous.
Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin ama D'Haranlar tehlikelidir.
- An explanation.
Bir açıklama.
But there is an explanation.
Ama bir açıklama var.
Now, if you have an explanation for what happened tonight,
Şimdi, bu gece ne olduğuna dair bir açıklaman varsa,
you guys pull me out of my house, drag me downtown, and read me my rights without an explanation. it's like guantanamo bay in this place.
Beni evimden çıkardınız şehir merkezine sürüklediniz, ve açıklama yapmadan haklarımı okudunuz Burası Guantanamo * gibi.
I'd like an explanation, please.
Bir açıklama bekliyorum lütfen.
I don't owe you an explanation.
Sana bir açıklama borcum yok.
But I had to come and see you for an explanation.
Ama bir açıklama için gelip seni görmek zorundaydım.
If you've got an explanation for this, now's the time.
Bunun için bir açıklaman varsa şimdi tam sırası.
There's always been an explanation.
Her zaman bir açıklaması vardı.
I want an explanation.
Bir açıklama istiyorum.
Well, there is an explanation that involves me not letting it happen, and I just don't...
İzin vermediğime dair bir bahanem var aslında. Ama işte bile...
When someone dies, you want an explanation.
Birisi öldüğünde bir açıklama istersin.
I'm not going anywhere without an explanation.
Açıklama olmadan bir yere gitmem.
Melinda, i just owe her an explanation, right?
Melinda, ona yalnızca bir açıklama borçluyum değil mi?
If you were in nicole's shoes, you'd want an explanation, too, right?
Eğer Nicole'ün yerinde olsaydın, sende bir açıklama isterdin değil mi?
I really owe you an explanation, but this is gonna sound completely crazy.
Sana gerçekten bir açıklama borçluyum, bu sana gerçekten çılgınca gelebilir ama.
I mean, one day I heard ghosts, I needed an explanation.
Bir gün hayaletleri duymaya başladım, bir açıklamaya ihtiyacım vardı.
Aggressive actions. Demand an explanation.
Saldırganca tavırların için bir açıklama istiyorum.
It'll give him time to come up with an explanation for all that blood.
O kanı açıklamak için zaman kazanacak.
Look, there's got to be an explanation, you know?
Bak, mutlaka bir açıklaması vardır, eminim.
No, I totally have an explanation for those.
Hayır, bunun için oldukça iyi bir açıklamam var.
A diagnosis that provides neither an explanation nor a cure is, by definition, not a diagnosis.
Bir teşhis açıklama ya da tedavi getirmiyorsa tanımsal olarak bir teşhis değildir.
I'm afraid I owe you an explanation as well as an apology.
Sanırım sana özür borçlu olduğum kadar, bir de açıklama borçluyum.
I don't need an explanation.
Açıklamaya ihtiyacım yok.
You owe him an explanation for all the things you said.
Anlattıklarının tümü için ona bir açıklama borçlusun.
My only explanation, and I promise it is an explanation it is not an excuse, is that I've been upset about Molly.
Tek açıklamam, bahane değil bak açıklamam, Molly konusunda üzgün olmam.
If you want to move someone to do something, you have to connect to it you can not throw in the face, with an explanation, or a joke about it, have to reach them in some way
Eğer birilerini bir yerden bir yere götürmek istiyorsanız, onlarla bir şekilde iletişim kurmalısınız. Bu suratlarına tokat gibi yapıştırmakla da olur, açıklama yaparak da, şaka yolu ile de.. Bir şekilde onlara ulaşmalısınız.
Dad, there is an explanation for all of this.
Baba, hepsinin bir açıklaması var.
You don't owe me an explanation.
Açıklamana gerek yok.
With an explanation.
- Açıklamasıyla beraber.
You left them without so much as an explanation.
Onları bir açıklama bile yapmadan terk ettin.
I need an explanation, a real-world explanation.
Gerçek, mantıklı bir açıklamaya ihtiyacım var.
- I'm not interested in an explanation.
- Açıklamana gerek yok.
You owe me an explanation.
Bana bir açıklama borçlusunuz.
No, no, wait. I think you owe me an explanation.
Sanırım bana bir açıklama borçlusun.
I need an explanation.
Bir açıklama bekliyorum.
Based on police headquarters explanation an illegal left organization took the responsibility of the attack.
Emniyet müdürlüğünden yapılan açıklamada saldırının yasa dışı sol bir örgüt tarafından üstlenildiği bildirildi.
i don't care what the explan- - i think you do care, billy! There's an explanation.
- Bir açıklaması var.
They're planning an attack on Naboo. It's the only explanation.
Naboo'ya bir saldırı planlıyorlar, Tek açıklaması bu.
explanation 33
an explosion 40
an extra 21
an experiment 29
an excellent idea 23
an ex 152
an expert 21
an exorcism 16
an explosion 40
an extra 21
an experiment 29
an excellent idea 23
an ex 152
an expert 21
an exorcism 16