An experiment translate Turkish
1,028 parallel translation
If this girl will put herself in your hands for six months for an experiment in teaching, she must understand thoroughly what she's doing.
Eğer bu kız bir eğitim deneyi için... kendini senin ellerine teslim edecekse,
Look, I propose we try an experiment.
Dinle bir fikrim var. Son bir şey daha deneyelim.
An experiment I've been dreaming of for a long time.
Uzun zamandan beri hayalini kurduğum bir deney.
I'd like to try an experiment.
Denemek istediğim bir şey var.
- lt was an experiment that went wrong.
- Yolunda gitmeyen bir deneydi.
I don't think anyone really knows yet. And I want to try an experiment.
Henüz bunun ne olduğunu pek bilen yok sanırım, ama bir deney yapmak istiyorum.
- you made in the briefing room. - And you shall have it. But first I need the cooperation of this court in conducting an experiment.
Bunu sunacağım ama bir deney için mahkemenin yardımı gerekiyor.
If you want to know the truth, it was an experiment.
Gerçeği merak ediyorsan, bu bir deneydi.
An experiment?
- Deney mi? - Evet!
It was an experiment in asceticism.
Bir çilecilik deneyimiydi.
We need volunteers for an experiment.
Bir deney için gönüllülere ihtiyacımız var.
It was an experiment.
Bu bir deneydi.
I'm gonna go around the side of the house here and I'm gonna conduct an experiment.
- Evin çevresini dolaşıp bir şey denemek istiyorum.
Let's do an experiment.
Çok ilginç bir deney yapacağız.
Nothing. An experiment.
Hiç, deney yapıyordum.
It's not an experiment of any importance in itself, although it happens that sulphur and mercury are the two elements of which the alchemists thought the universe is composed.
Kendi içinde o kadar çarpıcı bir deney olmasa da simyacılar,... sülfür ve cıvanın evrenin yapıtaşı olduğunu düşünüyorlardı.
Lavoisier repeated an experiment of Priestley's, which is almost a caricature of one of the classical experiments of alchemy.
Lavoisier, Priestley'in, klasik simya deneyinin neredeyse karikatürize bir kopyasını tekrarlamıştı.
- Consuella, this is an experiment.
- Consuella, bu bir deney.
A few short weeks ago, coming from a background, believe me, as conservative and traditionally grounded in scientific fact as any of you, I began an experiment in, incredulous as it may sound, the reanimation of dead tissue.
Birkaç hafta önce, kökü eskiye dayanan ama inanın bana bilimsel gerçeklere tamamen uygun duyunca inanmakta zorlanacağınız bir çalışmaya başladım "Ölü dokuların yeniden canlandırılması."
I want to do an experiment.
Bir deney yapmak istiyorum.
An experiment.
Bir deney.
We gave Proteus all the known data on leukemia, and in 91 hours of theory without performing an experiment, it gave us an antigen.
Proteus'a kan kanseriyle ilgili bildiğimiz her şeyi anlattık ve 91 saatlik teoriden sonra deneysiz bize antijeni verdi.
Is this an experiment...?
Bu bir deney mi? Bir şey mi? Bu evdeki bilincimi bodrumdaki terminali açarak arttırdım.
You are wondering how we could get anyone to agree to such an experiment voluntarily.
Böyle bir deneye bir insanın gönüllü olmasını nasıl sağladığımızı merak ediyorsundur.
- This is just an experiment.
- Ben sadece bir deneyim.
Mr. Daslow, you participated 3 months ago in an experiment... inn which you applied electrical discharges up to 405 volts to someone.
Bay Daslow, 3 ay önce bir deneyde görev almış ve birine 405 volta kadar elektrik şoku göndermiştiniz.
So we devised an experiment to determine how light moves.
Biz de ışığın nasıl hareket ettiğini belirlemek için bir deney hazırladık.
Why doesn't such an experiment work?
Bu deney neden başarısız olurdu?
An experiment like this was first performed by Stanley Miller and Harold Urey in the 1950s.
Bu deney ilk defa 1950'lerde Stanley Miller ve Harold Urey tarafından yapıldı.
Anaximander of Miletus, over there was a friend and colleague of Thales one of the first people that we know of to have actually done an experiment.
Miletli Anaximander Thales'in meslektaşı olarak bilinen ilk bilimsel deneyi uygulayan kişidir.
An experiment to answer this question was performed in 17th-century Holland by Christiaan Huygens and is very much in the Ionian tradition.
Bu soruyu cevaplamak için 17.y.y Hollanda'sında....... Christiaan Huygens tarafından İyon tarzında bir deney yapıldı.
He designed an experiment.
Bir deney tasarladı.
I'm an experiment, an android.
Bir deney, bir androidim ben.
I was an experiment, David.
Ben bir denektim David.
Here's Geri with news of an experiment that's taking people away from crime. In Illinois State Prison...
Usta gazeteci Geri, halkı Suçtan uzak durmaya davet ediyor Illinois Devlet Hapishanesi'nde...
Rachael is an experiment, nothing more.
Rachael bir deney, baska bir sey degil.
I'm sorry, but as I said the captain is involved in an experiment at the end of the floe.
Üzgünüm, ama kaptan kütlenin öteki ucunda bir deneyde.
- I set up an experiment.
- Bir deney başlattım.
The idea that a large animal could live entirely on mice will be greeted with skepticism, unless I can perform an experiment.
Büyük bir hayvanın sadece fareyle yaşayabilmesi fikri kuşkuyla karşılanabilir tabi ben bunu deneyerek onaylamazsam.
It's an experiment, really,
Aslında, bu bir deney.
Yours was an early experiment that failed.
Seninki başarısız olmuş bir deneydi.
- My dear Mrs. Sannerson... I am a scientist conducting an unusual experiment.
- Sevgili Bayan Sannerson... ben alışılmadık bir deney yapan bir bilim adamıyım.
The patient chosen for this experiment suffers in her sleep from visions that have an adverse effect on her state of mind.
Bu çalışma için seçilen deneğimiz rüyasında gördüklerinden dolayı, ruhsal durumun bozulmuş ve bundan rahatsızlık duymaktadır.
I doubt it would succeed, but it would make an interesting experiment.
Başarabileceğimden şüpheliyim. Ama ilginç bir deney olacak.
It ´ s an elementary experiment in courtesy.
Basit bir kibarlık deneyi.
Now, if you want, I'll tell them it was an unauthorized experiment.
İstersen, yetki almadan deneme yaptığımızı söylerim.
The boy burned his hand by touching an electric wire. A doctor who was anxious to experiment in skin grafting... asked to operate on the hand... guaranteeing that he would restore it 100 %. He took a piece of skin from the boy's chest... and grafted it onto the unfortunate boy's hand.
Çocuk, elektrik teline dokunarak elini yaktı... deri aşılama konusunda deneme yapmaya hevesli bir doktor... eli ameliyat etmek istedi... eli onaracağına % 100 garanti verdi... çocuğun göğsünden bir parça deri aldı... ve onu talihsiz çocuğun eline aşıladı...
He's only an old experiment maybe, but he feels.
Eski bir deney ama hissediyor.
Think of a world something like Jupiter with an atmosphere rich in hydrogen, helium, methane, water and ammonia in which organic molecules might be falling from the skies like manna from heaven like the products of the Miller-Urey experiment.
Atmosferi hidrojen, helyum, metan, su ve amonyaktan oluşan, Jüpiter gibi bir dünya düşünürsek, acaba orada hangi organik moleküller, cennetten manna gibi düşerek Miller-Urey deneyindeki ürünleri oluşturur?
Faraday immediately set about designing the experiment, devoting every moment of his spare time to the problem.
Faraday derhal deneyi tasarlamaya girişerek fazla zamanının her anını bu soruna ayırdı.
Because although Wakefield is admittedly an imperfect institution, much like America herself, she is nonetheless a grand experiment.
Çünkü aynı zamanda Wakefield herkesin... kabul edeceği gibi mükemmel olmayan bir enstitü... tıpkı Amerika gibi... mamafih mükemmel bir deneyim.
experiment 48
experimental 18
experiments 24
experimenting 17
an explosion 40
an extra 21
an explanation 25
an excellent idea 23
an ex 152
an expert 21
experimental 18
experiments 24
experimenting 17
an explosion 40
an extra 21
an explanation 25
an excellent idea 23
an ex 152
an expert 21