And we don't translate Turkish
17,180 parallel translation
You and I both don't have much longer til we go back.
Sevk süremizin dolmasına az kaldı.
Why don't we go upstairs and - -
Hadi yukarı çıkıp...
Sherlock and I do not run around with guns and we don't get into kung fu fights with criminals and we sure as hell do not sleep together.
Sherlock'la ortalıkta tabancalarla gezip suçlularla kung fu kavgalarına falan girmiyoruz ve kalıbımı basarım birlikte yatmıyorlar.
You challenged this giant army to a fight, and you told them you have the bearer of the sword of the one true king, which, I might add, we don't.
Onlara gerçek kılıcın sahibinin bizimle olduğunu söyledin ki yok öyle bir şey.
Our dad just had a massive heart attack and we don't know if he's gonna make it.
Babamız önemli bir kalp krizi geçirdi ve kurtulup kurtulamayacağını bilmiyoruz.
And if you don't tell us exactly what happened at the museum yesterday, we will be forced to give you another injection.
Biz aslında devletten geliyoruz. Bize dün gece müzede tam olarak neler olduğunu anlatmazsanız size bir enjeksiyon daha yapmak zorunda kalacağız.
I think that without the Ankh, and without a host body to inhabit, we don't have much to worry about there.
Hâlâ dışarıda! Bence ellerinde Ankh ve yerleşebileceği bir beden yokken bizim de fazla endişelenmemize gerek yok.
But since we don't even understand consciousness, I am hesitant to make any predictions and I think anyone who claims they know what's going to happen to the internet, is not worth listening to.
Ama bilinci anlamadığımız için tahmin yapmaya çekiniyorum ve internete ne olacağını bildiğini iddia eden kimse de dinlemeye değmeyecektir.
We don't even have a name for it but it's around the internet, it's around connectivity, it's around building machines to think for us and I think we're due for another shift in our morals, in our.... in our definition of what it means to be human.
Bunun için bir isim bile belirlemedik ama bu internette, bağlanabilirlikte, bizim için düşünen makineler üretmede. Ve bence ahlakımızda bir değişim daha yaşanacak insan olma tanımımız değişecek.
And we don't have to answer to anyone.
- Ve kimseye cevap vermemize gerek yok.
The sigil that appeared on your hand, brought you to Alice- - that was Jane trying to get the ball rolling, trying to get you all together, working fast, and we all know how well that particular great idea worked out, don't we?
Elinde beliren mühür, seni Alice'e götürdü- - topun dönmesini için çabalayan Jane'di hepinizin beraber daha hızlı ilerlemeniz için uğraşıyordu ve hepimiz bu çok özel fikrin ne kadar da işe yaradığını gördük, değil mi?
I don't know how to get back, and, um, my friends, we got separated, and I just--I can't let them fight The Beast on their own, and I have to find a way, um- -
Nasıl geri dönüceğimi bilmiyorum ve arkadaşlarımdan ayrı düştüm ve onları, kendi başlarına Canavar ile kavgalarında yalnız bırakamam, ve bir yolunu bulmam lazım- -
We don't want to fool ourselves into thinking that we don't have things that go on here, but we take a pretty proactive approach and... you know, we try to deal with things swiftly.
Hiçbir sorun yaşanmadığına inanıp kendimizi kandırmaya çalışmıyoruz ama her konuda proaktif davranıyor ve işleri hızlı bir şekilde halletmeye çalışıyoruz.
I think... yeah, uh, after New Zealand and that, I think it's safe to say that we don't...
Evet, Yeni Zelanda ve bu olaydan sonra bence şunu söyleyebiliriz...
Sherlock, I don't know why you're not returning my texts, but Sven Eklund is still out there, and we could use your help.
Sherlock, mesajlarıma neden cevap vermediğini bilmiyorum ama Sven Eklund hala yakalanamadı ve yardımına ihtiyacımız var.
We keep them under lock and key so they don't fall into the wrong hands.
Yanlış ellere düşmesinler diye kilit altında tutuyoruz.
I don't see a narrow pass to force the other drones through and we can't create one out of thin air.
Diğer dronları geçmeye zorlayacağımız bir dar geçit göremiyorum... -... ve yoktan bir tane de yaratamayız.
Most men don't like spending time with their mothers, but Tommy and I, we're different.
Erkeklerin çoğu anneleriye vakit geçirmeyi sevmezler ama Tommy ve ben farklıyız.
I don't want you to get hurt, Keisha, and I don't know how much time we have, so you got to take this bag.
Zarar görmeni istemiyorum, Keisha ve ne kadar zamanımız kaldığını da bimiyorum. O yüzden bu çantayı almalısın.
We don't tell them anything, and they're not monsters.
Onlara hiçbir şey söylemeyeceğiz, ve onlar canavar değil.
And if we don't stop those things now,
Ve eğer o şeyleri şimdi durduramazsak,
I-I don't know, but I'll look into it, and whatever the truth is, we'll deal with it.
Bilemiyorum, ama araştıracağım. Gerçek ne olursa olsun, bunun üstesinden geleceğiz.
Really, the only things we don't know, and-and this might offer you some small saving grace, is who's idea it was in the first place, and when the plan changed, leading to Detective Dunning's death.
Gerçekten bilmediğimiz tek şey ki bu sana durumu kurtaracak bir şey getirebilir en baştan bu fikir kime aitti? Ayrıca Dedektif Dunning'in ölümünü getiren plan ne zaman değişti?
But that's all right, because now I know that we're both not perfect and we don't need to be anymore.
Bu da sorun değil çünkü artık mükemmel olmadığımızı ve öyle olmak zorunda olmadığımızı biliyorum.
If I don't show up today, he will know that I am blown, and we will lose him.
Eğer bugün gitmezsem benim patladığımı anayacak ve onu kaybedeceğiz.
Uh, WFC promotes equality for all people. Everyone knows affirmative action takes jobs away from qualified men. You know what, why don't we just hold off here on the women's debate lecture thing, and you can tell us more about Leah Marino.
Uh, WFC herkes için eşitliği savunuyor yetenekli adamlardansa olumlu hareket edenler işi alır kadınların haklarıyla ilgili konuşmayı bıraklım da siz bize leah morino hakkında biraz daha bilgi verin ilk günden beri bizim düşmanımız olan bir kadın internette nahoş yorumlar yapar
And we're having dinner with Whitney tonight, don't forget.
Bu akşam Whitney ile yemek yiyeceğiz, unutma.
Why don't we get up and circulate.
Neden biz de katılmıyoruz.
So, why don't you let us in on the investigation and we can work this together?
O yüzden neden soruşturmaya bizi de dahil etmiyorsunuz? ve böylece birlikte bu işi çözeriz
We don't actively try and kill each other anymore.
Artık birbirimizi öldürmeye çalışmıyoruz.
We don't, but things are happening very fast and there is something you do need to know.
Bizim yok ama işler çok hızlı gelişiyor ve bilmen gereken bir şeyler var.
It's like your MIT. And I can tell you, we have the best scientists in the world, but we don't have the money, and it's... it's not a good combination.
Sizin MIT'niz gibi, söylemezsem olmaz dünyanın en iyi bilim insanları bizde ama gerekli para yok, bu pek de iyi bir kombinasyon değil.
We've never dealt away our right of first refusal in a deal like this, and we don't intend to.
Böyle bir anlaşmada rüçhan hakkımızdan hiç vazgeçmedik... şimdi de niyetimiz yok.
Everywhere we go we run into those guys, and I don't like it.
Nereye gitsek bu adamlarla karşılaşıyoruz ve bu hiç hoşuma gitmiyor.
I don't disagree. But the fact remains, we can't protect our friends from Vader and his Inquisitors.
Buna karşı çıkmıyorum fakat gerçekler de var arkadaşlarımızı Vader ve bu Cezacı'lardan koruyamayız.
And I don't think that we need to have these talks anymore.
Ve artık bu konuşmalara ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum.
Why don't we get out of here and go up to my room...
Buradan çıkıp odama gitmeye ne dersin...
Why don't we just go in there and take care of'im?
- Neden içeri girip onu halletmiyoruz?
He's smart, and he's sweet, and we laugh all the time, and he cares about me, and you don't know what that's like.
O akıllı, tatlı birisi. Ve sürekli eğleniyoruz. Beni düşünüyor.
Even if they don't tell me anything, at least it'll get them talking about it, and that's all we need right now.
- Ne? Bana bir şey anlatmasalar bile aralarında bunu konuşmak zorunda kalacaklar. - Şimdi tam olarak buna ihtiyacımız var.
You don't have to make love to her, just get the calf out of there so we can raise it and slaughter it.
Sevişmenize gerek yok sadece buzağıyı dışarı çıkar ki, büyütüp katledebilelim.
If we don't have a heart and lung machine, we'll make one...
Kalp ve akciğer makinemiz yoksa yenisini yaparız.
Normally, your blood would travel through a heart and lung machine, but since we don't have one your blood would travel through Gloria's heart and lungs to get the oxygen that it needs.
Normal şartlarda kanın kalp ve akciğer makinesinde dolaşacaktı. Elimizde makine olmadığından kanın ihtiyacı olan oksijeni almak için Gloria'nın kalp ve akciğerinde dolaşacak.
If for any reason we get separated, go to the Johnsons'house... and tell them what's going on, but don't come back in this house.
Bir şey olur da ayrı düşersek, Johnsonların evine git ve her şeyi anlat. Sakın eve dönme.
- Why don't we call that "three and a half"?
- Neden üç buçuk saniye yapmıyoruz?
And we don't think that's the shooter?
- Katilimiz o değil miymiş?
And Diana's asking constantly, "Why don't we go do what we were created to do and protect man?"
Diana hep "Neden yaratıldığımız şeyi insanları korumuyoruz?" diye soruyor.
We don't want anyone woken up and proven correct.
Kimseyi uyandırıp haklı olduğunu kanıtlamak istemeyiz.
If we don't play, we won't get paid, and we don't have enough money to get home.
Sahneye çıkmazsak ücret alamayız ve eve dönmeye de paramız yetmez.
Me dealing with animals who don't care that we are air-conditioning the outside and insist on rotting their brains by watching vapid housewives spit wine on each other.
Klimanın havasının dışarı gittiğini umursamayan ve birbirlerine şarap tüküren ruhsuz ev kadınlarını izleyerek beyinlerini çürütmekte ısrar eden hayvanlarla uğraşıyorum. Ve sen.
You don't have equity in me, and we're...
Benim üzerimde hissen yok, ve biz...
and welcome back 16
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we 335
and we're running out of time 21
and we're back 55
and well 178
and we're done 73
and we'll talk 51
and welcome 74
and well done 16
and we're off 44
and we 335
and we're running out of time 21
and we're back 55
and well 178
and we're done 73
and we'll talk 51