And well translate Turkish
82,285 parallel translation
Alive and well, swiping his Amex.
Sağ salim orada yaşayıp kredi kartını kullanıyor.
- Well, you can start by finding the owner of this purple PT Cruiser and telling her to move her car.
Şu mor aracın sahibini bulup çekmesini söyleyerek başlayabilirsin. Alanı boşaltmalıyız.
Well, I thought we talked about the reading nook being a bit more about reading and less about... clutter.
Köşeyi ıvır zıvırdan çok okumakla ilgili şeylere ayıracağımızı sanıyordum.
Well, a lot of clichés are clichés for good reason, and one of them is, "You need money to make money,"
Birçok klişede haklılık payı vardır, kanımca bunlardan biri de "Para parayı çeker."
And, uh, well, I'm going to Mizzou in the fall.
Sonbaharda da Mizzou Üniversitesi'ne gidiyorum.
Well, I think that any business could benefit from a set of fresh eyes, and my research tells me that you have the only, um...
Yeni bir soluk getirerek her işletmeye kazanç sağlanabilir ve araştırmalarıma göre bu yörede bir tek sizin...
Well, they're little share plates, which is great,'cause then you can just get whatever you want, as much as you want, and we'll just
Ortak tabaklarda geliyor ve bu harika çünkü istediğin şeyi istediğin kadar yiyorsun ve sonunda hesabı bölüyoruz.
Well, open your eyes and get ready, because there's a bill coming, and none of you, none of you are ready for it.
Gözlerinizi açın ve hazır olun. Çünkü bir hesap geliyor ve hiçbiriniz hiçbiriniz buna hazır değilsiniz.
Ah, well, uh, the dog's head is there, you're there, and that's clearly the dog dick going into your mouth.
Köpeğin kafası şurada, senin kafan da orada ve köpeğin aletinin senin ağzına girdiği apaçık ortada.
Well, that being the case, I suggest we draw swords and kill'em all.
Şayet böyle bir durum olursa kılıçlarımızı çekip hepsini öldürmeyi öneririm.
Well,'cause then I'd run in and get that new television set you didn't get me.
Öyle olsaydı içeri girer ve... henüz almadığın televizyonu kurtarırdım.
And all those dead people, well, you know, they had friends and family, too, so...
Ve tüm bu ölü insanlar, yani, biliyorsun, bu kadar da arkadaşları ve ailesi vardı...
And French, well... pourquoi, sir?
Ve Fransızca, pourquoi, efendim?
You study for a year, well, you go to a zoo, you learn some French, and then you'll come back here and you'll retake the exam.
Bir yıl boyunca çalış, hayvanat bahçesine git, Fransızca öğren buraya dön ve sınava tekrar gir.
From a scientific perspective, what Marie said is very exciting... and-and, well, funny enough, "Very exciting."
Bilimsel açıdan Marie'nin söyeldiği şey çok heyecan verici. - V-Ve... - Çok heyecan vericiymiş.
And if we suppose that's true, well, then, we must conclude the universe isn't some mystical netherworld outside our grasp of understanding.
Bunun doğru olduğunu varsayarsak evreni kavrama kapasitemizin dışındaki gizemli bir alt Dünya olmadığı sonucuna varmamız gerekir.
And, well, I intend to find those answers.
Ve, ben o cevapları bulmaya niyetliyim.
Got it. And do you take a vow of celibacy, as well?
Kendini biraz fazla kaptırmışsın bakıyorum?
Well, since then, I've had a lot of time to just sit and think, and slowly, it dawned...
O zamandan beri oturup düşünmek için çok zamanım oldu. Yavaş yavaş taşlar yerine oturdu.
Well, if you must know, she's auditing classes in Heidelberg and will not be returning.
Çok merak ediyorsan Heidelberg'de derslere katılıyormuş ve geri dönmeyecekmiş.
And I thought if this went well, then we could make out later.
Ben de düşündüm ki bu yemek güzel geçerse, sonrasında işi pişirebiliriz.
Well, because I'm 25 and I haven't been completely broken by life yet.
Çünkü 25 yaşımdayım ve henüz hayatın tokadını tam olarak yemiş değilim.
Well, Carol and her husband are going to New York next month.
Carol ve kocası önümüzdeki ay New York'a gidiyormuş.
Absolute simultaneity is possible because, well, time is absolute. And this all works if we're sending a signal from Bern to Zurich, say.
Mutlak eş zamanlılık mümkün çünkü, zaman mutlaktır ve örneğin Bern'den Zürih'e bir sinyal gönderirken her şey iyi çalışır.
Well, I can prove that when a light ray is propagated from any point, it consists of a finite number of energy quanta which can be produced and absorbed only as complete units.
Bir ışık ışını herhangi bir noktadan yayıldığında sadece bütünleşik birimler hâlinde üretilip soğurulabilecek sınırlı sayıda enerji kuantumlarından oluştuğunu kanıtlayabilirim.
Well, I suppose we all fall short of expectations now and then.
Galiba hepimiz ara sıra beklentilerin altında kalıyoruz.
Well if it's a duel between Newton and Maxwell? I'm afraid poor Maxwell gets it between the eyes.
Newton ve Maxwell arasında bir düelloysa maalesef zavallı Maxwell iki gözünün ortasından vurulur.
Well, here I am, and, uh, dear Lucy, blah, blah, blah.
İşte buradayım sevgili Lucy. Falan, filan... Benimle evlenir misin?
Well, Mom and Tom are like blind worms, snaking their way through the muck, bellies dragging in the filth.
Tom'la annen kör solucan gibiler. Karınları pisliğe sürüne sürüne bokun içinde geziyorlar.
It's an outlandish idea, and you might very well be proven wrong.
Tuhaf bir fikir ve yanıldığını kanıtlamaları olası.
I told them all to jolly well behave themselves and go home to bed.
Onlara kendilerine gelip evlerine dönmelerini söyledim.
Um... well, why don't Annie and I have a quick walk?
Annie ile ben ufak bir yürüyüşe çıkalım mı?
But if you want to add a few more details to the record, and embarrass some once-public figures, well, you have added.
Ama birkaç detay daha eklemek istiyorsan ve eski politikacıları utandırmak istiyorsan bunu başardın.
'Well, I did win and Laura and I are in it together now for the long haul.
Kazandım ve Laura ile birlikte uzun vadeli düşünüyoruz.
And our newly discovered Vault should hold some valuable answers as well.
Ve şu yeni keşfettiğimiz Kasa mutlaka kıymetli cevapları barındırıyordur.
Well, once the case is closed, present your second and name the place.
O halde şu mesele kapandığında bir iki mekânın adını verirsin artık.
And general relativity is. Well, it's the most beautiful idea I've ever had.
Genel görelilik de aklıma gelen en güzel fikir.
What I believe Professor Einstein is trying to say is that his generalized theory of relativity merits investigation, and financial investment, as well.
Genelleştirilmiş görelilik kuramı araştırılmayı hak ediyor. Tabii finansal yatırımı da.
Well, let's clear up the misunderstanding and get them out of there.
Yanlış anlaşılmayı düzeltelim ve onları oradan çıkaralım.
- Well, maybe he's already dead... and we're already dead, and this is limbo.
- Belki çoktan ölmüştür, biz de ölmüşüzdür ve hepimiz Araf'tayızdır.
Well, my vision's 20-20, lady, and all I see is awesome.
Gözlerim şahin gibi hanımefendi ve karşımda müthiş bir şey görüyorum.
Well, if what's-her-face stopped using words like, "subtle" and "dewy," we could've finished yesterday.
Bu hatun "hafif" ve "buğulu" gibi laflar söylemeyi bıraksaydı çoktan bitirmiştik.
Yeah, well, you and me, both, okay?
Ben de öyle, tamam mı?
Well, if it wasn't for you soulless white crackers comin'over and taking land from us Hispanics... we never would've had coffee in the first place.
Siz taş kalpli, beyaz pislikler gelip de topraklarımızı almasaydınız kahvemiz olmayacaktı.
Well, I don't know how things go in your prison, but in my old prison, they did a count and then a search for contraband.
Senin cezaevinde işler nasıl yürüyor, bilmiyorum ama benim eski cezaevimde önce yoklama, sonra kaçak mal araması yapılırdı.
Well, it... it was awful. I was standing no more than two feet away when an inmate came up and shot one of the guards in cold blood. I...
Berbattı.
And we will continue digging into that... incredibly deep shit well of yours uh, as soon as I'm done getting laid, like, seven or eight more times. - Mmm-hmm. - Come on.
Ben yedi sekiz kere daha mala vurduktan sonra senin battığın şu bok çukurunu deşmeye devam ederiz.
Well, we got, uh, Zoloft and the Lexapro, and a whole bunch of stuff if you just wanna be unconscious.
Zoloft ve Lexapro var, bilinçsizce gezmek için de birkaç şey var.
Well, then I guess I want everyone to see that I'm a hot piece of ass with a big set of brass balls and a mouth to back them up.
O zaman herkesin beni seksi bir hatun olarak görmesini istiyorum, bunun yanında taşaklı ve ağzı laf yapan biri olarak tabii.
Well, it looks like I am down to 3 %, and I did not bring my charger.
Şarjım yüzde üçe düşmüş, şarj cihazım da yanımda değil. O yüzden...
Well, we also believe we can tie you to murder of 14 people, and after this search, that number's gonna go up by four.
14 kişinin cinayetiyle bağlantılı olduğunuzu da düşünüyoruz ve bu arama sonrası o sayıya dört kişi daha eklenecek.
and well done 16
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20
well in that case 21
well now 184
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well uh 21
well enough 63
well i never 20