And well done translate Turkish
863 parallel translation
Well said and well done.
İyi iş.
Be that as it may, ladies and gentlemen... ... in order to prove that he is well able to do anything he claims to have done... ... the management makes this standing offer at each and every exhibition :
Her ne olursa olsun, bayanlar baylar iddia ettiği her şeyi yapabildiğini kanıtlamak için idaremiz her gösteride geçerli olan bu teklifi yapmaktadır :
Rare, medium, well-done, and overdone.
Az pişmiş, iyi pişmiş, çok pişmiş.
Having done this, you take a deep breath, keep the throat well open... and out comes...
Bunu yaptıktan sonra, derin bir nefes alırsın ve ortaya şu çıkar...
I've been well paid and I've done dirty work for it... but this was murder and she is an English woman.
İyi para alıyor ve karşılığında kötü iş yapıyordum ama bu cinayetti ve o bir İngiliz kadını.
Well, if you'd done your duty by him as a mother should, he'd know better than to spoil a poor girl's flowers and run away without payin'.
Annelik görevini adam gibi yapsaydın zavallı bir kızın çiçeklerini mahfedip parasını ödemeden sıvışmazdı.
Well, why try my client at all? Why not just hang him and be done with it?
Peki niçin benim müvekkilimin üstüne gidiliyor, niçin onu yalnızca asmakla yetinmiyorsunuz?
Still, you did your best... and as Harry has made you two young rascals take your feathers back... well, he'd better marry the girl and have done with it, eh, Doc, hmm?
Yine de elinizden gelenin en iyisini yaptınız... ve Harry siz iki genç serserinin tüylerini geri almasını sağladığına göre... belki o da kızımla evlenip bu işe bir nokta koysa iyi olur, değil mi doktor?
I could have picked anyone off the street and they'd have done as well.
Sokaktan birini seçseydim de aynı işi yapardı.
Well, I was, and what's more, I ain't got no idea who done it.
Evet buradaydım, ve dahası kimin yaptığı hakkında da fikrim yok.
Well, Tom ain't more than a hair off, but Alvin's done cut dead center, fair and square.
Evet, Tom bir kıl boyu aşmış ama Alvin tam ortadan vurmuş.
Well, I'll learn'em fellows to shoot the best I can, like I already done Pusher and Bert.
Elimden geldiğince herkese ateş etmeyi en iyi şekilde öğretirim, tıpkı İstifçi ve Bert'e yaptığım gibi.
Well, the man's done been here and put us off and if he comes back and finds us still here he's liable to send us to the chain gang.
Adam geldi, bizi kovdu. Dönüp bizi hala bulursa bize pranga taktırtır.
But he's done well of late years and I doubt if he needs anybody else's money to back his carriage.
Ama son yıllarda durumu epey düzelmiş. Atsız arabası için başkasının parasına ihtiyacı yok sanırım.
Yes, and I must say I've done quite well with it.
Doğrusunu söylemem gerekirse, işlerim gayet iyi.
Well he just asked me if I'd take it to Driercliff for a half a pound and I wouldn't have done it for a penny less.
Bu notu sana verdiğinde ne dedi? Yarım sterline onu Driercliff'e götürmemi istedi. Bu işi bir peni eksiğine yapmazdım.
May I make so bold as to ask how you've done well since you and me was out on those lone, shivering marshes?
İkimiz de o soğuk bataklıkta yalnızken... bunun nasıl mümkün olduğunu sorabilir miyim acaba?
Well, let's away, and say how much is done.
Ne yapalım... Gidip söyleyelim, ne yapabildiğimizi.
And he never stopped his working Well, until his work was done
İşini bitirene kadar hiç pes etmiyordu
And when stuff you ate last week comes up when you vomit, well, then you're done for.
Kustuğunda bir önceki hafta yediklerin de gelmeye başlarsa işte o zaman işin bitmiş demektir.
It was well done, and thou shalt sleep again.
İyi etmişsin, yine uyursun şimdi.
Cease present exercises and return to base. Well done.
Tatbikat alanını terk edin ve derhal üsse dönün.
As far as I can see, we might just as well shoot ourselves now and have done with it.
Görebildiğim kadar kendimizi öldürüp gitsek iyi olur.
Well, they've gone and done it again.
Her seferinde aynı terane.
Well, then you come along, and you shoot him... and heaven's will is done and destiny fulfilled.
Sen geldin. Onu vurdun. Tanrı'nın iradesi yerine geldi ; kaderi gerçekleşti.
Well, it's been done, and in a single day.
Ama çıkılmış, hem de tek bir günde.
Well, it's done and I hope you're satisfied.
Ya, umarım memnun olmuşsundur.
Any man with unlimited courage and a genius for flying could have done as well.
Cesareti ve uçma yeteneği olan herkes bunu yapabilirdi.
And then you expect me to say, "Congratulations, brother, well done"?
Ve sonra da şöyle söylememi bekliyorsun, "Tekrikler, kardeşim, aferin"?
And my body is very well done, remember?
Vücudum da çok iyi çizilmişti, hatırladın mı?
You've done well. Go home to mom and be received as heroes!
Evinde bekleyen annesine kahramanca çarpışıp öldü demeyeceksiniz, değil mi?
He gives it back to the widow, and it's well done... it's well done.
* Parayı geri verir dul kadına ve işi bağlar tatlıya. * * İşi bağlar tatlıya. *
If he steals our harvest again, we might as well cut our throats and be done with it!
Tekrar hasatımızı çalarsa, biz de boğazlarımızı keseriz ve bu iş biter.
Well, I guess I see why we done give up horseback riding and play-acting and cameras and commenced to get so interested in Africa.
Haklısın, sanırım neden biniciliği, oyunculuğu ve fotoğrafçılığı bırakıp, Afrika ile bu kadar ilgilenmeye başladığımızı anlamış bulunuyorum.
And well-done this time.
Bu sefer iyi pişsin.
Bruno stops it and he say's well done!
Bruno saati durdurdu ; "iyi ettin" dedi.
And it seems you have done it extremely well.
Görünen o ki kusursuz yapmışsın.
Well, I suggest you just give him the photos... and have done with it.
Tavsiyem ona fotoğrafları vermeniz ve bu işi bitirmeniz.
And... well, it's done it for years.
Zaten... yıllardır akıyormuş.
You have done well and proved yourself worthy.
Şanına yakışır bir şekilde kendini kanıtladın.
- Well, let's get it over and done with.
Bunu da hemen bitirelim.
- it was a vital task and a job well done.
- Çok önemli bir görevdi ve başarıyla yerine getirildi.
Well, if they came here knowing that, and they must have done, it can only be to see the Moroks.
Eğer bunu bilerek buraya geldilerse, öyle olmak zorunda, amaçları sadece Morok'ları görmek olabilir.
Well, find shade for the wounded and see that everything's done that can be done.
Yaralılar için gölgelik bulup yapılabilecek ne varsa yapılmasını sağla.
At the Hilton, where the luncheon in honor of Glenn and his astronaut associates will be held a thousand notables are seated to supplement the public tribute as Boston toasts another "well done" for Al Shepard and Johnny Glenn.
New England'daki Hilton'da, Glenn ve astronotların şerefine düzenlenecek yemekte bin kişilik, şehrin ileri gelenleriyle Boston Al Shepard ve Johnny Glenn'e bir kez daha "Bravo size!" diyor.
What, yeah... yeah... well I said I'd do it, and I've done it!
.. tamam. evet... iyi, bunu yapacağımı söyledim, ve ben de yaptım!
And so it's come time for us to pay the debt we all owe to this courageous man and to show our appreciation for a job well done.
Ve sonunda bu cesur adama vefa borcumuzu ödeme ve verdiği özverili hizmetler için minnettarlığımızı gösterme zamanı geldi.
And make it well done.
Çok pişmiş olsun.
You said I was to do the thinking for both of us. Well, I've done a lot of it since then and it all adds up to one thing : You're getting on that plane with Victor where you belong.
İkimiz için benim karar vereceğimi söyledin ve Victor'la o uçağa biniyorsun.
Would he say unto you, " Well done, thou good and faithful servant ;
O da size diyecek mi, " İyi amel işledin, iyi ve inançlı kulum, :
And he didn't want us refusing to play on the first night... which we well might have done had we been assigned our own secrets.
Ve ilk gece oynamayı reddetmemizi istemedi... Kendi sırlarımız düşünülmüştü.
and well 178
well done 4465
done 2605
done deal 48
done it 42
done and done 93
done that 156
done for 16
done with what 16
done what 44
well done 4465
done 2605
done deal 48
done it 42
done and done 93
done that 156
done for 16
done with what 16
done what 44
and welcome back 16
and what are you doing 48
and welcome 74
and what are you doing here 62
and what about you 352
and what 818
and what are you going to do 22
and whatever you do 86
and what's more 117
and why 465
and what are you doing 48
and welcome 74
and what are you doing here 62
and what about you 352
and what 818
and what are you going to do 22
and whatever you do 86
and what's more 117
and why 465