Back there translate Turkish
27,148 parallel translation
You can't just go back there!
Oraya geçemezsin.
Isn't the bathroom back there?
Banyo şu arkada değil miydi?
- Get back there.
- Oraya geri dön.
We need new wheels in case anyone made us back there.
Yeni bir araca ihtiyacımız var, belki bizi fark etmişlerdir geride.
That bar we passed back there.
- Demin yanından geçtiğimiz bar.
And I thought I was back there.
Yine orada olduğumu sandım.
Oh, also, when are we gonna talk about the fact that your boyfriend back there is related to the...
Madem gerçeklerden söz ediyoruz, kardeşiyle çıktığını ne zaman konuşalım?
Hey, is someone back there?
Merhaba. Orada biri mi var?
You were hit pretty hard back there.
Sana fena vurdular.
You did a thing back there with the thing.
Orada o şeye bir şeyler yaptın.
I had my struggle, and I don't want to go back there.
Mücadele verdim ve o günlere dönmek istemem.
- Get back there and stop this.
- Geri dön ve kes şunu.
How's it going back there?
Orada durum nasıl?
- Adam, are you still back there?
Adam hâlâ arkada mısın?
- How's it going back there, Adam?
Orada durum nasıl Adam?
Get back there, go see. Okay.
- Git bak bakalım ne oluyor orada.
Leave her back there.
Oraya bırak.
Poke the back out and hold it there.
Çevirin ve orada tutun.
You go in there, you're not coming back.
Oraya girersen bir daha geri dönemezsin.
Trevor got back from college, and, uh, he has a girlfriend over there, but he's still scamming on Lizzy.
Trevor üniversiteden döndü, okulda sevgilisi varmış ama hâlâ Lizzy'ye sulanıyor.
Tell me everything's fine... That there's no risk of a corporate war, and we'll get back on our ship, go on our merry way, and you'll never have to see us again.
Her şeyin yolunda olduğunu, şirketler arası bir savaş çıkma riski olmadığını söylersen, gemimize geri dönüp kendi yolumuza gideriz ve bizi bir daha görmezsin.
I'll take all the information back to Homeland, but there's nothing to worry about.
Bilgileri Ulusal Güvenlik'e ileteceğim.
- Just stick the needle in there and pull back on the plunger.
- İğineyi oraya sapla Ve şırıngayı çek
We have to go back down there!
Oraya geri gitmeliyiz!
All right, we got to get back in there.
Şimdi oraya dönmek zorundayız.
Sergeant, we are not gonna kill all of the world's animals if there's no hope of ever bringing them back.
Çavuş, geri getirmemiz için bir yol olmadan dünyadaki tüm hayvanları öldürmeyeceğiz.
With the acid diluted, there's nothing holding the mutation back.
Asit seyreldiği için artık mutasyon etkisinde.
You want to go back out there?
Oraya geri dönmek mi istiyorsun?
And if you reach her, maybe she'll be able to communicate back to you, let us know she's there. You ready? Yes.
Ona ulaşabilirsen, seninle iletişim kurabilirse orada olduğunu öğrenmiş olacağız.
All right, I don't like to leave my desk, let alone go in there or back then.
Masamı terk etmeyi sevmem, tek başıma oraya gitmem bırak geçmişe gitmeyi.
Yes, and then I'm riding it back to Europe for the coronation'cause there's nothing like a tight, enclosed space with a bunch of stuffed shirts.
Evet, sonra onunla taç giydirme töreni için... Avrupa'ya gideceğim çünkü bir avuç kibirli insanla... kapalı ve sıkışık bir yerde olmak gibisi yok.
And I thought if there was a chance that you would let me back in... if you would really forgive me... then I would forgive you.
Ve geri dönmeme izin vermenin bir şans olduğunu sanıyordum... Gerçekten beni affedebilseydin işte o zaman ben de seni affederdim.
This eclipse... There was, uh... One back in 1970.
Bu tutulma 1970'te de yaşanmıştı.
Back in the olden days, there was a large rock.
Geçmiş zamanlarda, irice bir kaya varmış.
Now, why don't you just put that knife back on the table there, friend?
Şimdi, neden o bıçağı koymuyorsun Masaya geri dönüyor musun dostum?
There's a back tunnel, leads to the canyon on the north side.
Arka tünel var. Kuzey tarafındaki kanyona götürür.
And then you have to say they're dead, and there's just no coming back from that.
Sen de mecburen öldüler, geri gelen de olmadı dersin.
There's a landfill on the way back to campus.
Kampüse dönerken çöp tenekesi var.
Hey, get right back up there.
Hemen oraya geri dön.
- What? I was afraid because I knew Amanda needed her meds, and I didn't think I'd be able to get an advance at the hotel, so I paid him in cash, I snuck around the back of his house when he wasn't there, and I stole it back.
Korkmuştum, Amanda'ya ilaç gerekiyordu ve otelden avans alamayacağımı düşündüm, ve kirayı nakit ödedim, gizlice evine girip parayı geri çaldım.
Anyone back there?
Orada kimse var mı?
I'll be right back to get you out of there.
Sizi çıkarmak için hemen döneceğim.
No, I literally can't see over there when I'm looking back here.
Hayır, buraya bakarken orayı göremiyorum.
We, uh, we get a SWAT team, and we get a tank, and we go back in there...
Biz özel tim ve tank alıp gideceğiz.
And way in the back, there was a little paragraph about this new restaurant that had just opened in Yountville called The French Laundry.
En arkada yeni bir restoran hakkında bir paragraf yazı vardı... Yountville'de açılmıştı, adı French Laundry idi.
Then I would come back to the restaurant, prep, go back down there for my second round... and then make my way up here for service.
Sonra hazırlıklar için restorana gidiyordum... ikinci doz için tekrar hastaneye... sonra da servis için restorana gidiyordum.
Just like its namesake, the legendary river in Italy that Julius Caesar crossed to invade Rome, the moment you cross this, there's no turning back... if you can make it.
Adını aldığı yer, Julius Caesar'ın Roma'yı istila etmek için geçtiği İtalya'daki efsane nehir. Bunu geçtiğiniz anda geri dönmek yok. Tabi geçebilirseniz.
- Is there a third seat back here?
Arkada üçüncü koltuk var mı?
I just wish there was a way to get the stuff back from Todd.
Keşke erzağı Todd'dan almak için bir yol olsaydı.
We can throw Todd in there until he gives us all of our stuff back.
Sonra erzağımızı verene kadar Todd'u orada tutarız.
We can throw Todd in there until he gives us all of our stuff back.
Todd'u oraya atarız ve erzağımızı geri verene kadar orada tutarız.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48