Believable translate Turkish
628 parallel translation
It's brilliant, and it's believable, isn't it, Victor?
Parlak bir buluştu ve inandırıcıydı. - Değil mi, Victor? - Ne değil mi?
That suddenly makes the whole thing believable.
Bir anda herşey inandırıcı oldu.
Out of these three, whose story is believable?
Bu üç hikayeden, kimin hikayesi inandırıcı?
- It doesn't sound believable.
- Pek inandırıcı gelmiyor.
And since bourgeois without dough are not believable, I need to pull a last caper.
Parasız burjuva olunmayacağına göre son vurgunumu yapmam lazım.
The Irisher told me a believable story after he had his knuckles rapped.
İrlandalı, eklemlerine hafif çalışınca inanılabilecek bir hikaye anlattı.
Oh, that is so phony, it's almost believable.
O kadar uyduruk ki... Zorlasan inanırsın.
I'm sure when Nancy lets- - when you see her again... she'll be a believable age.
Eminim Nancy izin verirse- - Onu tekrar gördüğünüzde,... daha inanılır bir yaşta olacaktır.
The purest, the most honest, the most believable thing...
En saf, en dürüst, en inanılası şey...
Is the story of life-entity transfer believable?
Yaşam-varlık transferi hikayesi inanılır mı?
It would be more believable.
Bu daha inandırıcı olur.
It is simply not believable that so many people are killed because of such a ludicrous stone.
Böyle saçma sapan bir taş yüzünden onca insanın öldürülmesi inanılmaz bir şey.
Un-fucking-believable!
İnanılmaz!
We try to make it believable for them, of course.
Konuklar her zaman kazanır mı?
- Un-fuckin'- believable.
İnanılmaz!
It'll be a very believable funeral.
Çok inandırıcı bir cenaze töreni olacak.
Really un-fucking-believable, you know?
Gerçekten inanılmaz, biliyor musun?
Unnnn Believable
İnanılmaz!
A whole lot more believable, don't you think?
Daha inandırıcı olduğunu düşünmüyor musun?
About as believable as Superman.
Bu Süpermen kadar inandırıcı.
Well, I thought it would be a little more believable.
Daha inandırıcı olacağını düşündüm.
Captain, how believable do you find that crystal thing?
Kaptan, bu kristal şeyi ne kadar inanılır buluyorsunuz?
She also told me that she had tried to call the D.A. During the trial... and give this evidence that this woman was not believable. If their case hinged on this testimony, this was not believable testimony.
Kadın ayrıca duruşma devam ederken Bölge Savcısı'na ulaşmaya ve bu kadının güvenilir olmadığını söylemeye çalıştığını, eğer bu davanın dayanak noktasını bu ifade oluşturacaksa, bu ifadenin güvenilir olmadığını söylemişti.
Un-fucking believable.
İnanılır gibi değil.
To play bridge for over one hour with only 51 cards, that is not very believable, madame.
Sadece 51 kartla, bir saatin üzerinde briç oynamak çok inandırıcı değil, Madam.
It wasn't easy to be believable doing that.
İnandırıcı bir şekilde yapmak zordu.
I thought you were very believable.
Bence çok inandırıcıydın.
Un-fuckin'- believable.
İnanamıyorum.
Un-fuckin'- believable.
İnanmıyorum.
Un-fuckin'- believable, heh?
İnanılmaz!
Un-fucking-believable.
İnanamıyorum amına koyum.
- Un-by-God-believable.
- İnanılmaz.
Is an argument over a phone bill a believable explanation to you?
Eğer bu bir intiharsa, daha tuhaflarını da gördüm.
You'd be a believable hero, Mitch.
Akıllara kazınan kahraman olursun, Mitch.
It's not believable.
Bu inanılmaz.
Now, that's believable testimony.
İşte bu inandırıcı bir ifade.
Lady E, she was a man-eater-upper. Un-fuckin'- believable.
Lady E, resmen büyüleyiciydi.
But you wouldn't have been as believable. If I didn't fuck you?
Seninle sevişmemiş olsaydım bu denli... inandırıcı olabilir miydin?
- This is real believable.
- Aman ne inandırıcı.
Un-fuckin'- believable.
İnanılmazsın.
Un-freaking-believable!
Benim kuponum var. - Hadi canım!
It's not believable that the wife would get a settlement that fast.
Ve bu inandırıcı değil, karısı o kadar hızlı olamaz.
- And yet believable.
- Yine de inanılabilir.
You're hardly a believable Kelly.
Kafan çok yavaş çalışıyor Kelly.
Yeah, that'd make it more believable. Hmm.
Evet, böylesi daha inandırıcı olurdu.
Also believable.
- İnandırıcı da?
therehasto be an explanation - a legitimate, valid, believable, understandable explanation. There must be...
Geç kaldım, üzgünüm.
Then it is believable?
O zaman gerçeklik payı var.
You make up believable stuff.
Hikaye inandırıcı olmalı.
Quite believable, Tommy.
- Oldukça inandırıcı Tommy.
Un-fucking-believable.
İnanılmaz, inanılır gibi değil.