English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Believe you

Believe you translate Turkish

77,055 parallel translation
♪ Make believe you care
♪ İlgine inandır beni
♪ Make believe you need me
♪ Bana ihtiyacın olduğuna inandır
♪ And I'll make believe you're there... ♪.. with the cross of Jesus, going on before...
♪ Ve seni inandıracağım orada ♪ İsa'nın önünden geçerken
♪ Make believe you love me, darling
♪ beni sevdiğine inandır, sevgilim
♪ Make believe you care
♪ ilgine inandır beni
♪ Make believe you need me
♪ bana ihtiyacın olduğuna inandır
♪ And I'll make believe you're there
♪ ve seni inandıracağım orada
♪ Make believe you'll love me one day
♪ Bir gün beni seveceğine inandır beni
♪ Make believe you love me, darling
♪ Beni sevdiğine inandır beni, aşkım
♪ Make believe you need me
♪ Bana ihtiyacın olduğuna inandır beni
♪ And I'll make believe you're there
♪ Ve seni orada olduğun inandıracağım
I believe you have Detective Constable Morse with you.
Dedektif Memur Morse'un sizinle olduğuna inanıyorum.
I might drop this whole "I don't believe you" thing if you can tell me a few things.
Bana birkaç şey söyleyebilirsen "Sana inanmıyorum" havalarını bırakırım.
Okay, if I tell you, this whole "I don't believe you are who you say you are" bullshit stops?
Tamam. Bunu sana anlatırsam "senin o olduğuna inanmıyorum" saçmalıkları sona erecek mi?
I believe you know of whom I speak.
Bence kimden bahsettiğimden haberdarsın.
- I believe you know my son.
- Sanıyorum oğlumla tanışmıştınız.
I can't believe you can read a book at a time like this.
Böyle bir zamanda kitap okuyabildiğine inanamıyorum.
Hard to believe you're the future.
Geleceğin sen olduğuna inanamıyorum.
I just... don't believe you.
Sadece... Sana inanmıyorum.
How can I believe you?
Sana nasıl inanabilirim?
In a place I believe you're quite familiar with.
Senin bildiğine inandığım bir yerde.
Now, I just want you to know I take this as seriously as you do, but believe me, there is not one iota of truth in it.
Şimdi bu durumu sizin kadar ciddiye aldığımı bilmenizi isterim. Ama inanın bana, bunda bir damla bile gerçeklik payı yok.
You wouldn't believe some of my correspondence.
.. aldığım mektupların bazılarına inanamazsınız..
- You expect me to believe that?
- Buna inanmamı mı bekliyorsun?
If you answer my question, I'll believe anything you say.
Sorumu cevaplarsan anlattığın her şeye inanacağım.
Do you really believe that?
Buna gerçekten inanıyor musun?
You said you were going to believe me.
Artık bana inanacaktınız.
I just watched hit you, and I can tell you... you really believe what you're saying, and that...
Söylediğin şeylere gerçekten inandığını görebiliyorum. Ve bu...
You would not believe what you see in Soviet Union.
Sovyetler Birliği'ndeki vaziyeti görseniz inanamazsınız.
You don't believe him.
Ona inanmıyorsunuz.
All those things you don't believe in, he faced those things.
Sizin inanmadığınız o şeyler var ya hepsini gördü.
You probably don't believe me.
Bana inanmıyorsun muhtemelen.
But a wise man once said that you should never believe a thing simply because you want to believe it.
Ancak zamanında bir bilge hiçbir zaman sırf inanmak istiyorsun diye bir şeye inanma demiş.
You don't have to believe him.
Ona inanmak zorunda değilsiniz.
So you believe me, then, about the Night King and the Army of the Dead?
İnanıyor musunuz yani bana? Gece Kralına ve Ölüler Ordusu'na?
I imagine you've seen things most men wouldn't believe.
Herhalde senin gördüğün şeylere birçok insan inanmaz bile.
Maybe that helps them believe that you can make other impossible things happen.
Belki bu sayede diğer imkânsızları da mümkün kılacağınıza inanıyorlardır.
You believe that?
İnanıyor musun buna?
If you tell people the threat is real, they'll believe it.
Halka tehdidin gerçek olduğunu siz söylerseniz, inanırlar.
You may not believe it, but I've missed you, Mormont.
Bana inanmayabilirsin ama özledim seni Mormont.
You too will believe in them. You were as stupid as you were.
Sen de onlara inanacak kadar aptaldın.
Because I believe in you.
Çünkü size inanıyorum.
I believe in the world you want to build.
Kurmak istediğiniz dünyaya inanıyorum.
I cannot believe how alike you two are.
Birbirinize bu kadar benzediğinize inanamıyorum.
You have the support of Chief and, believe it or not, Deputy Chief, S.E.
Başkanın ve ister inan ister inanma ama yardımcısının da desteği var.
And I know that you don't believe me.
Bana inanmadığını biliyorum.
You don't believe me.
Bana inanmıyorsun.
Dude, would you believe rescuing you?
Seni kurtarmaya geldik inanır mısın?
And nothing in your resume or work so far makes me believe that you will be useful in this endeavor.
Ve ne özgeçmişin, ne de şu ana kadar yaptıkların beni bu girişim için faydalı olduğuna inandıramadı.
Now, I know that Lindsey has taught you that what other people believe is bad.
Lindsay'in sana, diğer insanların inandıkları şeyin kötü olduğunu öğrettiğini biliyorum.
You don't believe in the greatest day, do you?
"Büyük Gün" e inanmıyorsun, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]