English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Believe what

Believe what translate Turkish

9,730 parallel translation
People will believe what you said when they hear it from you, Hyeong.
Baksana, bunu ciddiye alabilir. Endişe etme.
You're not gonna believe what did this to her.
Buna neyin sebep olduğuna inanamayacaksınız.
Rudy, you won't believe what I found.
Rudy, ne bulduğuma inanamazsın.
I could not believe what I was seeing.
Gördüklerime inanamadım.
You'll never believe what just happened.
Biraz önce ne olduğuna hayatta inanamazsınız.
But then he wouldn't stop asking about the accident, like he didn't believe what happened.
Ardından kaza hakkında sürekli soru sormaya başladı sanki olanlara inanmıyormuş gibi.
- I can't believe what I'm looking at.
- Neye baktığıma inanamıyorum.
Uh, no, I just can't believe what I'm looking at.
Gördüğüm şeye inanamadım.
He appears to genuinely believe what he's saying. Do you?
- Söylediğine gerçekten inanıyor görünüyor.
Believe what you want.
- İstediğine inan.
I can't believe what I'm hearing, Les.
Kulaklarıma inanamıyorum Les.
You won't believe what Condé's done.
Condé'nin ne yaptığına inanamazsın.
But if you provide people with the right lie, they'll believe what they want to.
Ama insanları doğru yalanla sağlarsan istediklerine inanırlar.
They believe what they're led to believe!
Neye isterlerse ona inanırlar!
I'm guilt-ridden for what I did to you, and I can be a better man if you would believe in me again.
Sana yaptıklarım için suçluluk duyuyorum. Daha iyi bir insan olabilirim eğer bana tekrar güvenirsen.
We believe that your delinquent inclinations are exactly what makes you invaluable.
Bizce, suç işlemeye meylin seni paha biçilmez kılan şey.
Did he, what, just expect you to believe him?
Sizden, ne yani, ona inanmanızı mı bekledi?
I believe that each case, each criminal is somehow part of a larger agenda. What agenda?
Her dosyanın, her suçlunun, bir şekilde daha büyük bir amacın parçası olduğuna inanıyorum.
That's what I've come to believe is the real reason he surrendered in the first place,
Ve, ilk seferde teslim, oluşunun beni isteyişinin gerçek sebebini...
Exactly what they wanted to hear, and I'll bet you every dollar I have they knew she was lying, they wanted her to lie... because people respect someone who's willing to lie for what they believe in.
Her iddiasına da varım, yalan söylediğini biliyorlardı. Yalan söylemesini istediler. Çünkü insanlar inandıkları uğruna yalan söyleyebilenleri sever.
That is what most folk believe a magician to look like.
Çoğu insan, bir büyücü böyle görünür diye düşünüyor.
I believe I have heard what you did in York and I am sure the housewives were very grateful.
York'ta yaptıklarınızı işittim ve eminim ki ev hanımları bundan çok memnun kalmıştır.
I believe that this is what you have achieved in their work.
Sizi böyle düşünmeye iten ne?
Anyways, it doesn't matter what I believe.
Neyse, benim neye inandığım önemli değil.
I'm trying to figure out what happened... Because I didn't believe there was a woman in my bathtub, but that's what I just saw.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum çünkü küvette bir kadın olacağına inanmadım ama ne görmüştüm ki?
When you only have a murderer's word for what happened, why believe anything that comes out of the man's mouth?
Elimizdeki tek şey Bir katilin anlattıkları ise Onun ağzından çıkan herşeye neden inanalım?
What I need to say to you is that I believe Bob, and I believed him from the very beginning.
Size söylemem gereken şu ki, Ben Bob'a inandım. Ona en başından beri inanıyordum.
Um, I will be able to tell it my way, and if somebody is reasonably open to a different story or a different, um, situation than what has been put in the media, then they'll have an opportunity to believe it.
Şimdi kendi istediğim gibi anlatabileceğim. ve eğer medyada yansıtılanların dışında bir hikayeye ya da duruma makul bir şekilde hazır olan birileri varsa artık buna inanmak için bir alternatifleri olacak.
I really believe that some way, somehow, somebody's going to come and tell me what happened to Kathie.
Gerçekten bir gün bir şekilde... birinin beni arayıp Kathie'ye ne olduğunu söyleyeceğine inanıyorum.
What is important is what the police might believe.
Önemli olan polisin neye inanabileceği.
- That's what I want to believe.
- Ben de ona inanmak istiyorum.
I believe that's what you would call classified.
Sanırım siz buna "gizli bilgi" diyorsunuz.
I mean, God damn, I can't believe you sitting up there and you can't appreciate what the hell I done gave you.
Orada oturup sana verdiklerim için teşekkür etmek yerine neler söylüyorsun.
What in the world are you even talking about? So you believe me too.
– Neden bahsediyorsun birdenbire?
This isn't about what I believe.
Bu neye inandığımız hakkında değil.
What I believe is that our daughters and our sons deserve better than the way the military treats them when they've been assaulted.
Ben ne bu kızlarımızın ne de oğullarımızın ordu tarafından onların bu şekilde saldırıya maruz bırakılmayı hakettiklerine inanmıyorum.
I hope this chronicle will one day provide you an understanding of what I believe happened to me.
Umarım bu günlük bir gün başıma geldiğini düşündüğüm şeyi anlamanı sağlar. "
Sir, from what Miller and O'Connor reported, the crew not only suspects Niels was murdered, they also believe senior leadership condoned it or even ordered it.
Efendim, Miller ve O'Connor'ın söylediğine göre personel Niels'in öldürüldüğünü düşünmekle kalmıyor üst rütbelilerin buna göz yumduğunu ve bizzat emir verdiğini düşünüyor.
But the police will believe you once they see what's on that drive.
O sürücüde kayıtlı olanları görünce polis sana inanacaktır.
- I believe that's what you would call classified.
Gizli bilgi dediğimiz orası işte.
Believe me, what I have to do, it... it breaks my heart.
İnan bana, yapmak üzere olduğum şey kalbimi, kalbimi acıtıyor.
But they can't take away what we believe.
Ama inandıklarımızı bizden alamazlar.
He began by victimizing prostitutes and their clients, and he's moved on to what we believe is a mugging situation.
Fahişeleri ve müşterilerini avlayarak başladı ve bir hırsızlığa müdahaleye geçiş yaptı.
Why doesn't anyone ever ask me what I believe?
Niye kimse benim neye inandığımı sormuyor?
Did he believe in crowbars? 'Cause I'm pretty sure that's what caved his skull in.
Çünkü kafatasını oyanın bir levye olduğuna oldukça eminim.
What do you believe is Love
Sen neye inanıyorsun,... aşka mı?
You're at Mutiny because you believe in what they're doing now.
İsyan'dasın çünkü yaptıkları işe inanıyorsun.
- Ah. - Oh, d... all right, fine... that is what I believe, but...
Ah, tamam peki ben buna inanıyorum, fakat...
It doesn't matter what I believe.
- Benim neye inandığımın önemi yok.
Since my sister disappeared when I was 12 years old... in what I believe was an alien abduction.
12 yaşımdayken kız kardeşimin kaçırılmasından beri. Onu uzaylıların kaçırdığına inanıyordum.
What if everything we've been led to believe in is a lie?
Ya inandırıldığımız her şey yalansa?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]