English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / By any means

By any means translate Turkish

388 parallel translation
We absolutely must fight, by any means necessary, the devious propaganda the Gaullists have begun.
Kesinlikle mücadele etmeliyiz, hem de her türlü yola başvurarak, Gaullcülerin sinsi propagandası başladı bile.
This wasn't a nervous breakdown by any means.
Kesinlikle sinir krizi değildi.
I am not giving up by any means.
" Ne pahasına olursa olsun vazgeçmiyorum.
She's not blameless by any means.
Hiçbir şekilde suçsuz değil.
For this is not an ordinary trial, by any means of the accepted parochial sense.
Çünkü bu mahkeme kabullenilmiş sınırların dışındadır. Olağanüstü koşullar mevcuttur.
I've killed by any means necessary.
Herhangi bir nedenle öldürdüm.
This quality cannot be changed by any means
Bu nitelik hiçbir şekilde değiştirilemez.
Yes, of course. It isn't the end, not by any means.
- Evet, hiçbir şekilde bir son değil.
By any means....
Birçok yoldaşımız hapiste öldü. Her türlü şekilde....
Mathilde is to be eliminated at once, by any means.
Ne pahasına olursa olsun, Mathilde ortadan kaldırılacak.
You are not ill by any means.
Herhangi bir hastalığınız yok.
You're an enemy to be fought by any means necessary.
Sizinle her türlü şekilde mücadele etmek gerekir.
I think, by the time I was in it, about 40 % of it came from overseas, mostly from New Zealand, Australia, Canada, but also from many other countries and not all, by any means, British.
Sanırım orada olduğum süre boyunca mensuplarının % 40'ı yurt dışından gelmeydi. Çoğu Yeni Zelanda'dan, Avustralya'dan, Kanada'dan ve diğer birçok ülkeden. Hiçbir şekilde İngiliz tabiyeti olmayanlar da dahil.
Not that by any means that everything that isn't communist is perfect - far from it.
Burada şu kastetmiyorum. Komünist olmayan her şey mükemmeldir, katiyen.
My orders are to take Your Honour to the frontier by any means necessary.
Bana verilen emir, Hazretlerini ne pahasına olursa olsun sınıra götürmek.
"who will be obliged to support her sister " in the event of her disability or mental illness, by any means possible. "
"kardeşinin sakat kalması ya da akıl sağlığının bozulması halinde... kız kardeşinin tüm bakımlarını karşılamak ve onun daima yanında olmak zorundadır"
No, not by any means.
Hayır, hiçbir şekilde.
We must avert the catastrophe by any means, including murder!
Cinayet dahil, her türlü felaketin önüne geçmek zorundayız!
It's not standard by any means.
Normal değil.
That deadly phrase uttered many times before by hundreds... of mothers was not surmountable... by any means known to kid-dom.
Daha önce de binlerce anne tarafından dillendirilmiş bu can alıcı cümleye karşı hiçbir çocuğun gıkı çıkamazdı.
Not an easy task by any means.
Ne olursa olsun, kolay bir iş değil.
It is not complete by any means, but as it is quite a cheap book... and seems to be a fairly scholarly job, I am sending it along by book post today.
Tamamını içermiyor, ama oldukça ucuz bir kitap... ve oldukça akademik bir iş gibi görünüyor. Bugün postaya veriyorum.
Man's sworn enemy that must be defeated by any means.
Bizim bu can düşmanımızla her yoldan mücadele etmemiz gerekir.
I don't want you to think it was casually, wantonly sexual by any means.
Demek istediğim, zevk içeren bir cinsel ilişki değil.
I am not a restaurateur by any means, but it occurred to me that perhaps you might serve some dishes from your native Pakistan as opposed to, say, the franks and beans, for example.
Hiçbir şekilde restorant işletmecisi değilim, ama bana öyle geliyor ki, belki de örneğin, dil sosis ve fasulye yerine, kendi ülken Pakistan'a has yemekler servis etmelisin.
This is not something we want to force on you by any means.
Bu bizim senin üzerinde bir baskı yaratarak yapmak istediğimiz birşey değil.
- -by any means necessary!
Mümkün olan her şekilde!
If you find one... Just keep him by any means
Ama buldun mu, elinden kaçırmaman gerek
I want him by any means necessary.
Ne pahasına olursa olsun onu istiyorum
We want to get Tse Shun by any means
Ne pahasına olursa olsun Tse-Shun'u istiyoruz.
By any means possible.
Olabilecek herhangi bir şekilde...
I was given authority to end the strike by any means necessary.
Bana grevi sona erdirmem konusunda her türlü yetki verildi.
But right now I intend to bring him in by any means necessary.
Ama şu andaki amacım onu yakalamak her ne gerekiyorsa gereksin.
Brothers, I gotta make it by any means necessary'cos my mind's playin'tricks on me.
Kardeşler, Yapmam gerek biri gerek duyarsa. Aklım benimle oyun oynuyor.
Owing to an unreasonable and one-sided judgment by the Tokugawa shogunate regarding the repairs being performed on Hiroshima Castle, in June of 1619, my master, Masanori Fukushima, was ordered into exile at Kawanakajima, leaving his 12,000 retainers without any means of livelihood... through no fault of their own.
Hiroshima Kalesi üzerinde yapılan tamirat çalışmaları sebep gösterilerek Tokugawa monokrasisinin verdiği mantıksız ve tek taraflı bir hüküm neticesinde 1619 yılının haziran ayında efendim Masanori Fukushima, hiç bir kabahatleri olmamasına rağmen açlığa ve sefalete terk edilen 12.000 hizmetlisini arkasında bırakarak Kawanakajima'ya sürgüne gönderildi.
If you are about to suggest that by some manner or means there's been any dereliction of duty aboard this vessel I will see to it that the culprit hangs from the highest yardarm on the ship.
Herhangi bir şekilde birinin görevini ihmal ettiğini ima ediyorsanız, suçlunun en yüksek direğe asılmasını sağlarım.
Dan, our experts consider Rogosh unbreakable by any known means.
Uzmanlarımıza göre Rogosh'un yapacaklarını engellemek imkansız.
Any breach of either of these conditions by any one of you... means you'll all be shipped back for immediate execution of sentence.
Bu koşulları biriniz bile ´ ihlal etseniz hepiniz geri gönderileceksiniz.
Hitler's general staff was striving to regain the strategic initiative at any price, to come to the aid of their encircled troops, and to maintain its position near Stalingrad by all means.
Hitler'in Genelkurmayının çabası, ne pahasına olursa olsun stratejik inisiyatifi ele almak, kendi çevrili askerlerinin yardımına koşmak, ve elbette Stalingrad'a yakın konumlarını korumaktı.
I feel stifled by my past, by my upbringing. None of it means anything to me any more.
Geçmişim ve yetişme tarzımın beni boğduğunu hissediyorum.
Therefore I have to warn you that any random attempt to stop the Voyager by other means could trigger off it's own destruct mechanism.
Bu nedenle sizi uyarmalıyım ki, Voyager'ı durdurmak için yapılacak başka bir çaba... onun kendini yok etme mekanizmasını devreye sokacaktır.
Did any of these people ever know they would die by violent means?
Bu insanlardan herhangi biri, şiddetli bir şekilde öleceklerini bilebilirler miydi?
I am not a man to cause any scandal, and matters will be carried on by gentle means.
Size zarar verecek birisi değilim. Her şey tatlılıkla hallolacak.
By means of these ratchets and these screws... you can place his body in any position that you want... for as long as you want and do anything to it that you want.
Bu çarklar ve burgular sayesinde mahkûmun vücudunu istediğiniz konumda ve dilediğiniz kadar sabitleyerek ona ne isterseniz yapabilirsiniz.
All were strangled by fingers of a strong man without any means.
bütün kurbanlar güçlü bir adamın parmaklarıyla ve iz bırakılmadan boğulmuş.
Those guys want to kidnap her by any illegal means.
O adamlar Sylvia'yı kaçırmaya çalışıyor.
When you take up a case, by all means, let me know if you do any good!
sen bu vakayı al ve sonuçlarından beni haberdar et.
And I thought that, if this will be made known, by any means, within Europe, and especially within Hungary,
Hiç kimsenin bilmediğini söylerdim. İşte o kadar.
... what we might call the fith freedom - the freedom to rob, exploit, and dominate and to curb mischief by any feasible means. It's "conclude", not "include". From the top.
Bir asker devletinde, feodal devlette veya bugün totaliter diyebileceğimiz devlet düzeninde insanların ne düşündüğü önemli değildir, zira insanların faaliyetlerini kontrol etmek amacıyla kafalarının üzerine doğrultulan bir sopa vardır.
She walked right by here, and she saw the face of Charlie Morris, which means that there weren't any ghosts flying around the precinct.
Buraya doğru yürüdü ve Charlie Morris'in yüzünü gördü. Başka bir deyişle, civarda uçuşan hayaletler yoktu.
I would by no means suspend any pleasure of yours.
Hiçbir surette sizi herhangi bir zevkinizden alıkoymak istemem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]