Can't do what translate Turkish
5,185 parallel translation
What? You can't do that.
Bunu yapamazsın.
And I got an idea- - why don't I get some tickets to a golden state warriors game, and you can invite him to go with us--what do you say?
Bir fikrim var. Golden State Warriors maçına bilet alayım sen de onu bizimle gelmesi için davet edersin, ne dersin?
What if I can't do it?
Ya yapamazsam?
You can't imagine what I'll do when I get out!
Çıktığımda neler yapacağımı tahmin edemezsin!
What you can do, what you can't do.
Yapabileceklerini ve yapamayacaklarını.
I can't admit what I didn't do, Father.
Yapmadığım şeyi itiraf edemem, Peder.
If you told her the truth... about what you can do, told her everything, didn't hold back, what would she do?
Onadoğruyu söyledim... sen neler yapabileceğiniz hakkında, ona her şeyi anlattı, geri tutun vermedi, o ne yapardı?
I don't know. But doctors said you could never have children, so what do they know? Is there anything we can do?
Bilmiyorum ama doktorlar asla çocuk sahibi olamazsın demişlerdi.
I told you what to do. I can't sit at home with my thumb up my arse.
Evde kıçımı yaydırıp bekleyemem.
Can't you understand what I am trying to do?
Ne yapmaya çalıştığımı anlamıyor musun?
- Number's listed to a Henderson Diagnostics, and I can't find any info on what they do, exactly.
- Numara Henderson Diagnostics adına kayıtlı ve ne yaptıkları hakkında bir bilgi edinemedim
And no matter what I did, I just can't. Do anything to help him.
Ne yaparsam yapayım acılarını dindirmek için hiçbir şey yapamadım.
That's what your bloodline is begging you to do, and yet you can't do it.
Kan bağın bunu yapman için sana yalvarıyor ama yine de yapamıyorsun.
For the first time I can remember, I didn't know what to do.
İlk defa ne yapacağımı bilmiyorum.
They won't do what it takes to find out what really happened, and I can't live with that.
Gerçekte neler olduğunu öğrenmek için ellerinden geleni yapmayacaklar ben de bunu bilerek yaşayamam.
It's like, what can't I do?
Sanki hiçbir şey yapamamak gibi!
What do you mean, you can't?
Ne demek yapamazsınız?
I can't worry about you with what I have to do.
Yapmam gereken onca şeyin yanında bir de seni düşünemem.
All you can offer me is my life - what you can't do is threaten it.
Bana teklif edebileceğiniz tek şey, hayatım. Ancak onu da tehdit edemiyorsunuz.
If it won't let us help it, what can we do?
Yapacak bir şeyler olmalı.
We're working on this case, and I don't think I can do what needs to be done.
Bir iş üzerinde çalışıyoruz ve yapılması gerekeni yapabileceğimi sanmıyorum.
You know, the truth of the matter is, I'm not the one that gets to tell Maggie what she can and can't do, anyway, so...
Aslına bakarsan Maggie'ye ne yapıp yapamayacağını söyleyecek biri değilim, yine de...
At least she can't get into the building. Okay, what am I gonna do here?
Peki, ne yapacağım şimdi?
You know what's going on out there, so you need to believe that I can put you in a hole, and then I can forget where that hole is, so tell me what Buddy has to do with those Ballard kids.
Neler olup bittiğini biliyorsun. Şunu da biliyor olmalısın ki seni öyle bir deliğe tıkarım ki, nerede olduğunu ben bile unuturum. Şimdi bana Buddy'nin Ballard öğrencileri ile ne ilgisi olduğunu söyle.
Well, what do you say we see how you can handle a land vessel?
Bir kara taşıtıyla nasıl başa çıkabileceğini görmeye ne dersin?
What do you mean you can't have the baby?
Doğuramam demekle neyi kastediyorsun?
And I don't know what else I can do to stop it from happening either.
Durdurmak için daha ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum.
- I understand but if this munchkin doctor doesn't know how to heal him what can I do?
Anlıyorum, ama eğer o ufaklık doktor onu nasıl iyileştireceğini bilmiyorsa, ben ne yapabilirim?
Listen I can't begin to understand what you've been through but I do know that you belong here.
Dinle neler yaşadığın anlamanın yanından bile geçemem ama buraya ait olduğu biliyorum.
I'll have to do it by feel'cause I can't see what I'm doing.
El yordamıyla bulmam gerek çünkü bir şey göremiyorum.
What do you mean, you can't?
Ne demek alamam? Al işte.
Yeah, I don't really know what we can do.
- Ne yapacağımı tam olarak bilmiyorum.
I don't know what it is with this guy, but no matter what I do, I just can't win with him.
Bu adamda ne var bilmiyorum ama ne yaparsam yapayım ona üstün gelemiyorum.
What kind of tyrant has such utter disregard for human life? I can't do this.
Nasıl bir zalim, insan hayatını böylesine ayaklar altına alabilir?
- Don't be so dour. What I need to do can be done from any land.
Yapmam gereken şeyi herhangi bir diyarda da yapabilirim.
I don't know who you are or what you did to me, but you can't make me do anything I don't want to do.
Kim olduğunu ya da bana ne yaptığını bilmiyorum ama bana istemediğim bir şeyi yaptıramazsın.
I can't let you do what you're thinking, Vibert.
Düşündüğün şeyi yapmana izin veremem, Vibert.
How can we rely on you if you don't do what we ask?
Eğer bizim dediğimizi yapmayacaksan sana nasıl bel bağlayabiliriz?
Why don't you tell me what I can do about it.
Elimden ne gelir, söylesene?
Marcus doesn't complain about what he can't do!
- Marcus hiçbir şeyden şikâyet etmiyor.
You're right, I can't, but what I do know is that if you don't dispose of this doll properly, whatever happens to that doll will happen to your daughter.
Haklısın bilemem ama bildiğim şey bu bebekten doğru dürüst kurtulamazsan o bebeğe olanların aynısı çocuğuna da olacak.
- No, what I can't do, Sara, is nothing.
Hayır Sara bir şey yapmadan duramam!
What should we do if we can't overcome it?
Üstesinden gelemezsek ne yapmalıyız?
What? ! Sue, you can't do this!
Sue bunu yapamazsın.
I mean, what can't that butt do?
O kıçın yapamayacağı bir şey var mı?
What-what do you mean I can't?
- Ne demek çalamazsın?
You can't tell me what to do! I am my own man!
Sen bana ne yapacağımı söyleyemezsin.
They can't tell us what to do or what to feel.
Neyi nasıl yapmamız gerektiğini bize söyleyemezler.
What do you mean you can't find her?
Onu bulamıyorum derken ne demek istiyorsun?
I can't ask for their blessing on a phone call. [scoffs ] [ scoffs] What are you gonna do?
Ne yapacaksın o halde? Çünkü bir yolunu bulman lazım.
Well, I'm sorry to interrupt your eloquent presentation, Richard. But, rather than say anything more, why don't we just give you a file and we'll see whether this thing can do what you say it does.
Şık sunumunu böldüğüm için kusura bakma Richard ama konuşmak yerine sana bir dosya versek ve bu şey dediklerini yapıyor mu diye baksak?
can't do it 201
can't do this 23
can't do that 138
do whatever it takes 49
do what you like 59
do whatever you like 19
do whatever you want 222
do what you want 223
do what you're told 18
do what 1003
can't do this 23
can't do that 138
do whatever it takes 49
do what you like 59
do whatever you like 19
do whatever you want 222
do what you want 223
do what you're told 18
do what 1003