Difference translate Turkish
19,468 parallel translation
The difference between murder and execution is only a matter of authority.
Hepsi acımasız cinayetlerden ibaret. Cinayet ve idam arasındaki tek fark yetkinin kimde olduğudur.
All my life I've wanted to make a difference.
Hayatım boyunca bir fark yaratmak istemiştim zaten.
You took this job to make a difference.
Bu işe farklılık yaratabilmek için girdin.
God, grant me the serenity to accept the things I cannot change, the courage to change the things I can, and the wisdom to know the difference.
Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmem için sükunet ver. Değiştirebileceğim şeyler için cesaret farkı ayırt edebilmem için bilgelik.
This can make a real difference in some of these women's lives.
Bu birçok kadının hayatında gerçek bir fark yaratabilir.
Are you sure it would have made a difference?
Konuşmanızın bir fark yaratacağından emin misiniz?
As much as the difference between you and me and every person in that auditorium.
İkimiz ve salondaki herkes arasındaki fark gibi.
I don't imagine jockeys would put up much of a fight, given the size difference.
Jokeylerin bu cüsse farkıyla mücadele edebileceklerini hiç düşünemiyorum.
There is no difference between a murderer and a person that steals a girl's innocence and kills her soul.
Küçük bir kızın masumiyetini çalan ve onun ruhunu öldüren biri ile katil arasında hiçbir fark yoktur.
If you wanna stand out, you wanna make a difference, you gotta think outside the box.
Eğer fark yaratmak ve öne çıkmak istiyorsan, farklı açıdan düşünmelisin.
And I'm trying to make a difference here, but it's just so crazy with the studying for the testing of the B.L.A.A.R.
Ve burada fark yaratmaya çalışıyorum ama salak B.L.A.A.R. testine çalışıyorum.
But what happened to making a difference?
Ama fark yaratmaya ne oldu?
And I'm not trying to make a difference.
Ve fark yaratmaya çalışmıyorum.
But there's a big difference between thinking outside the box and totally demolishing it.
Ama farklı bir açıdan bakmak ile tamamen bozmak arasında büyük bir fark var.
Are you saying that, in your opinion, there is no notable difference between a person and a bag of sand?
Bir insan ve kum torbası arasında belirgin bir farklılık olmadığını mı söylüyorsun yani?
- You see the difference now? - Argh!
Şimdi farkı görüyor musun?
What a difference a day makes, huh?
Bir günde ne kadar değişmiş, ha?
Not that it makes a damn difference, but, um, if you had to guess... how much money would you say your pops is worth?
Pek bir şey fark etmez ama, eğer bir fikir yürütmem gerekirse babanın ne kadar parası vardır dersin?
What difference does it make anyway?
- Ne fark eder şimdi?
My Lord, battered or not, it would make no difference.
Lordum, bana ne yaparsanız yapın, bir şey değişmez.
But it makes no difference, either to you or me.
Ama ne senin için ne de benim için bir farkı olmayacak.
Your Grace, you are the difference between failure and triumph.
Majesteleri... Başarısızlık ve zafer arasındaki fark sizsiniz.
What difference does it make to you?
Bu senin için neyi değiştirir ki?
It makes every difference.
Her şeyi değiştirir.
What's the difference?
Ne fark eder?
I don't see a difference.
Ben bir fark göremiyorum.
You know, there's a difference between good and bad energies and... their balance has to do with... you know, the bodies'inner energies and all the energies that surrounds us and you know...
İyi ve kötü enerjiler arasında fark var ve onların dengesi ile vücudun iç enerjisi ilişkili olmak zorunda ve etrafımızı saran bütün enerjiler bildiğiniz gibi...
- What's the difference?
- Aradaki fark ne?
The difference seems negligible.
Aradaki fark önemsiz bence.
Don't know if it's for true, but maybe ain't no difference.
Doğru mu bilmiyorum ama fark eden ne olacak?
It's the asking'him to help us makes the difference.
Belki odan yardım istemek bizi farklı kılacak.
That's the difference between me and you, Mr. Greene.
Sizinle benim aramdaki fark bu işte, Bay Greene.
Is there any way to make up the difference?
Bu farkı telafi etmenin bir yolu var mı?
Okay, there's a difference between...
Aralarında fark...
No, there's a difference between being sensitive and being annoyed.
Hayır, hassas olmak ve gıcık olmak arasında bir fark var.
I'm not gonna know the difference.
Farketmem bile.
You see, it's the attention to detail that makes all the difference.
Goruyorsun, farkliligi yaratan dikkat ceken kucuk ayrintilar.
Chi-caw! No one will know the difference.
- Kimse farkı anlamayacak.
You think that would make a difference, huh?
- Sence bu onları vazgeçirir mi?
The only difference is I've been through this before.
Tek fark, ben daha önce de böyle durumlar gördüm.
- you could make the difference.
-... bir fark oluşturabilirsiniz.
Do you think this makes any difference at all?
Bunun bir şeyi değiştireceğini düşünüyor musun?
All right, well, I got to make up that difference somehow.
Peki, tamam, o aradaki farkı bir şekilde kapatmam lazım.
What difference does it make?
Ne fark eder?
You really think that's gonna make any difference?
Bunun bir şeyi değiştireceğini düşünüyor musun cidden?
In the end, missing the forensics made no difference to the inquiry whatsoever.
Sonuç olarak adli tıp incelemesini kaçırmak soruşturmada hiç değişiklik yaratmamıştır.
When you find the people who did it, what difference will it make?
Her halükarda... kazayı yapanları bulursan, bu neyi değiştirecek?
- What's the time difference in Arizona?
Arizona'daki saat farkı nedir?
There's a big difference between being right with Jesus and good with the law.
İsa'nın yolunda olmakla kanunlara uymak arasında büyük fark vardır.
No, there's no particular difference, sir.
Hayır, belirgin bir farklılık yok efendim.
What difference does it make?
Ne farkeder? Zaten ilgini çekmiyor.