Don't go there translate Turkish

I don't want to go in there now.

Şimdi oraya girmek istemiyorum.

I don't wanna go in there.

Oraya girmek istemiyorum.

Why don't you go there?

Orada kalmanız daha iyi.

Hey, don't make me go back in there, okay?

Beni geri gönderme şimdi.

You don't want to go out there.

Oraya gitmek istemezsin.

But you don't wanna go there.

Ama oraya gitmek istemezsin.

Either you go there or you don't.

Ya gidersin ya gitmezsin.

Don't go there...

Oraya gitme...

I don't really want to go back there tonight.

Oraya bu gece dönmek istemiyorum.

- You don't want to go up there interviewing him, bud...

- Başka? - Bara gidip onu sorgulamayacaksın değil mi?

Pastor Veal, if you don't mind, please go up into the cave and assure everyone that there's no way to escape :

Rahip Veal, sizin için bir mahzuru yoksa mağaraya girin ve hiçbir kaçış yolunun olmadığını herkese söyleyin.

I don't see any reason why I shouldn't go up there to tell him.

Oraya gidip bunları anlatmamam için bir sebep göremiyorum.

You don't like it, you go out there and eat the snow.

Hoşuna gitmediyse çık dışarı kar ye.

Don't go out there.

Çıkma dışarı.

That is none of your business, so don't fucking go there, Lieutenant.

Bu seni ilgilendirmez,... o yüzden girme oralara, teğmen.

- Don't go there.

- Oralara girme.

Don't go there.

Hiç o konuya girme.

You don't wanna go in there and pitch it to Krayton, look like an asshole.

Orada Krayton'a sunum yaparken geri zekâlı gibi görünmek istemezsin, değil mi?

"Go here, go there. Don't sit here."

'Oraya geç, buraya çekil Oraya oturma.'

I don't wanna go back there.

Oraya dönmek istemiyorum.

So I don't want you feeling all secure when you go up there and you close it... and you push that little button on the handle.

Yukarı çıkıp kapıyı kapattığında güvensiz hissetmeni istemem kolun üzerindeki küçük düğmeyi itersin.

I don't want to go up there in this Yankee car.

Oraya gitmek istemiyorum bu Yankee arabada.

Why don't you go ahead and, uh, lie down there.

Neden devam yok ve, ah, orada yalan.

You want to go out there, don't you?

Oraya gitmek istiyorsun, değil mi?

I don't want to go there...

O konuya girmek istemiyorum. Berbat.

Don't go out there!

Sakın dışarı çıkma!

And if we don't fall asleep... because there's a good chance it's too uncomfortable to fall asleep... we'll put the fire out, and we'll go to bed.

Eğer uyumazsak, ki uyunmayacak kadar rahatsız olması ihtimali yüksek, - ateşi söndürür yatarız.

I don't wanna just go up there with nothing.

Öyle elimi kolumu sallaya sallaya gitmek istemiyorum.

Karen, you don't want to go out there.

Karen, dışarı çıkamazsınız.

A hundred times I warned her, "Don't go there..."

Kaç kere dedim ona "Gitme oraya..." diye...

Why don't you tell me what you fucking know and we'll go from there?

Sen bildiklerinden işimize yarayacak şeyleri anlatsana onun yerine.

Don't go there, babe. I'm not doing that with you.

Oraya çekme bebeğim.

Ryan, don't go there.

Ryan yapma.

I don't want to go in there.

Oraya gitmek istemiyorum.

What I'm saying is I don't want you to go in there.

Oraya gitmeni istemediğimi söylüyorum.

Don't go in there, Jack.

Oraya gitme, Jack..

Oh, my God. Please just don't go back in there with my password.

- Aman Tanrim, lütfen benim sifremle gitme oraya.

Why don't you just march on down there and tell them all to go to hell?

Neden koşup onlara cehenneme kadar yolunuz var demiyorsun?

Don't go out there.

Oraya gitme.

Don't go in there. Just..

Oraya girme.

Don't make me go out there.

Beni oraya çıkartmayın.

Don't tell me, mom can't go there?

Ne demek oraya gidemezmişim?

Why don't you go out there and prove yourself?

O zaman çık dışarı ve kendini ispatla.

You don't go to Padua, you've never been there.

Hiç Padua'ya gitmedin. Orada hiç bulunmadın.

And if I don't go to this event tonight, then Dr. Young... There's gonna be serious fallout with her.

Ve eğer bu akşam gitmezsem, o zaman Dr. Youngla ciddi sorunlarım olacaktır.

- I don't. Don't go in there head first. Tell the truth about them drips he had, man, about that penicillin shot.

Penisilin iğnesini daldırmasıyla ilgili gerçeği anlatsana...

Don't go in there.

Girme içeri. Yapma.

Don't! Don't you go in there!

Girme içeri!

You could pull this off. I thought maybe I could work at "Interview" instead of the law firm the one day a week I go there, but I don't know.

Manhattan'a gittiğim gün hukuk bürosu yerine Interview'da çalışabilirim diye düşündüm ama bilemiyorum.

Don't go there, Alex.

Hiç o konuya girme, Alex.

Trust me, don't go there.

İnan bana, damarıma basma.