Down there translate Turkish
29,494 parallel translation
Mr. Crowne's down there alone walking the site.
Mr. Crowne aşağıda, yalnız başına sahada geziyor.
Well, then I'm coming down there.
O zaman ben oraya geliyorum.
We can escape down there!
Aşağıdam kaçabiliriz!
A-anyway, big time blanks down there, like, extremely sterile.
Aşağıdakiler bayağı bir iş görmüyor, çok kısırım.
Army, Navy, Marines, there's even some Coast Guard down there.
Orada karacılar, donanma, deniz piyadeleri hatta Sahil Güvenlik'ten bile birkaç kişi var.
There's a kid down there scared to death he might have killed his friend.
Dışarıda arkadaşını öldürmüş olmaktan korkan bir çocuk var.
There is lots of noise down there.
Aşağıdan acayip gürültü geliyor.
There has been no-one down there for many years.
Yıllardır orada kimse yok ki.
I do not remember that I was down there.
Orada olduğumu hatırlamıyorum bile.
Who is it on camera? You walked around down there for an hour, and you can't remember?
Bir saat oralarda dolaştın da, hatırlayamıyor musun?
We go down there now.
- Hemen aşağı iniyoruz. - Ben diğerlerini bulayım.
You think I want to go down there?
Oraya gitmek istediğimi mi sanıyorsun?
I'm the last person that wants to go down there.
Bunu isteyecek en son kişi benim.
I'm not a "going down there" person. But this is important.
"Oraya gidip" de iş halleden biri değilim.
You're a little worked up, and we don't know exactly what happened here, so how about I go down there and try to straighten this thing out?
Biraz fazla yükseldin ve daha ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Oraya gidip bu şeyi düzeltmeye benim çalışmama ne dersin?
Some parent whose kid didn't get picked probably went down there and complained, and now the whole thing's off.
Muhtemelen çocuğu kurada çıkmayan bazı veliler okula gidip şikayette bulundu ve bu yüzden her şeyi iptal ettiler.
I told Ron I might go down there.
Ron'a okula gidebileceğimi söyledim.
I don't want you driving down there all by yourself.
Oraya kadar tek başına araba kullanmanı istemiyorum.
I'm guessing mostly blood goes down there.
Tahminimce çoğunlukla kan gidiyordur oradan.
- Hey, Cam, are you down there?
- Cam aşağıda mısın?
In the meantime, you get on a plane and get down there.
Bu arada sen de bir uçağa binip oraya git.
- Make fun, but White Tony is raking it in down there in South Bay.
Dalga geçin ama Beyaz Tony, Güney koyunda çok para kazanıyor.
It is down there, my friends.
O aşağıda bir yerde dostlarım.
Get a squad down there.
Aşağıya bir takım gönderin.
What in the dickens was he doing down there in the first place?
Orada ne işi vardı ki?
Please. It's a complete train wreck down there.
Lütfen orası kaza yeri gibi.
- Make fun, but White Tony is raking it in down there in the South Bay.
Dalga geçin ama Beyaz Tony Güney koyunda çok para kazanıyor.
Send six foot soldiers down there now.
Oraya altı asker gönder.
Because it sure seemed like something serious was gonna go down if someone was there.
Çünkü, biri orada olsa muhakkak ciddi bir şeyler olacakmış gibi göründü de.
It's really coming down out there.
Dışarıyı seller götürüyor gerçekten.
Anyway, eventually I gave up, and I sat down, and they put the robe over me, and burned this really foul incense, and I looked up and there was a sea of people just bowing, and chanting, and...
Neyse, sonunda vazgeçtim ve oturdum. Üzerime bornozu koydular ve o berbat tütsüyü yaktılar. Ve baktığımda orada selamlaşan ve ilahi okuyan bir insan denizi vardı.
When you want to take down a government from the inside, there's a pretty standard formula.
Bir hükümeti içeriden çökertmek istediğinde,... bunun belli bir usulü vardır.
And you were just sitting there all alone, drinking your whiskey, so I danced across that floor to you, and I leaned down and grabbed your hands and tried to pull you up, but you just sat there like a rock.
Orada tek başına oturmuş viskini yudumluyordun seninle dans etmek istedim. Yanına geldim, elini tuttum, seni ayağa kaldırmaya çalıştım ama taş gibi orada oturdun.
- Oh, keep... slow... it down there for a second.
- Yavaş... yürü.
There is no one here to tell me to quit or get me down the aisle or j... help me.
Beni sakinleştirecek benimle koridorda yürüyecek, bana yardım edecek kimse yok.
Drop an egg down there, laddie.
Oraya bir bomba at evlat.
There are people who are working very hard to make sure that people like you and me don't get a fair shot at bringing'them down.
Senin, benim gibi adamların, onları indirmek için... adil bir fırsatı olmasın diye çok uğraşıyorlar.
There was only one way down.
Aşağıya tek bir yol vardı. Bunu biliyorduk.
"down on my knees, and know he'd put me there, taught me that, enslaved me to him."
"dizlerimin üzerinde, ve beni oraya koymuştu, ve bunların hepsi beni ona köle yapmıştı."
There's a part of me that wants to tear it all down.
Bir parçam her şeyi paramparça etmek istiyor.
But there is nothing there ecept for a broken-down church.
Ama orada hiçbir şey yok, yıkık bir kilise dışında.
There's a DEA task force in the process of shutting down his entire operation.
Şu an narkotik büro adamın tüm operasyonu bitiriyor.
There's nothing investors like more than smacking down the competition. S.H.I.E.L.D. rockets, A.I.M. thrusters and are those Justin Hammer optics?
S.H.I.E.L.D. roketleri, A.I.M. iticileri ve onlar Justin Hammer'ın görüş aygıtları mı?
There's no way the virus could take down a cow in, like, six hours.
- Virüsün altı saat içinde bir ineği öldürmesinin imkanı yok.
Now go over there and sit down.
Şimdi git şuraya ve otur.
However, down the street there's a little boy.
Fakat aşağı sokakta da küçük bir çocuk var.
Down there.
Aşağısı.
I stood down because I thought there was no way to defeat them.
Onları yenmenin hiçbir yolu olmadığını düşündüğüm için geri adım attım.
I know that somewhere deep down, there's still some part of you left.
Derinlerde bir yerde hala senden bir parça kaldığını biliyorum bir parça kaldığını biliyorum.
But if she was there, she was witness to everything that went down that night.
Ama eğer oradaysa o gece olan her şeye tanık olmuş demektir.
Is he down there?
O da cehennemde mi?
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48