English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fact is

Fact is translate Turkish

9,695 parallel translation
Sheila I'm not defending him, but, um... the fact is...
Sheila... Onu savunduğum yok ama gerçek şu ki genç erkekler...
The fact is, We are after the same thing as you... the Author.
Gerçek şu ki,... seninle aynı şeyin peşindeyiz.
But the fact is, this was a successful transfer.
Ama gerçek şu, bu başarılı bir transferdi.
Fact is, I tore through Dickens when I was just about your age.
İşin doğrusu, tam senin yaşlarında ben de Dickens'a paralardım kendimi.
The fact is he was working for me.
İşin aslı, benim için çalışıyordu.
- The genetic fact is that women respond to male domination.
İnsanlığın doğasında erkek egemenliği vardır.
It's unclear, but the fact is that if you had met him and approved and decided to go ahead with this union, you'd have to reach out formally to Francis anyway.
Belli değil ancak onunla buluşursan onay verip ittifak kurmasına karar verirsen.. ... Francis'e resmi olarak öyle ya da böyle ulaşman gerekecek.
Things didn't go exactly like we planned. ... the fact is, before you get involved with someone else, make sure you can make a real connection.
... işin doğrusu, başka biriyle bir ilişkiye girmeden önce gerçek bir ilişki kurabiliyor olduğundan emin ol.
They're gonna give Roxy 12 grand in back pay, which will probably go straight up her nose, but the fact is we won.
Roxy'ye 12 bin geri ödeyecekler gerçi burunlarının dikine gidecekler yine ama önemli olan bizim kazanmamız.
The fact that you don't know each other is my fault.
Birbirinizi tanımamanız benim suçum.
Why is he so amused by the fact that I wear socks?
- Neden çorap giymemi bu kadar komik buluyor?
That charge is inconsistent with what in fact occurred.
Bu suçlama gerçekte olanla tutarsızdır.
The fact that you conspired to waste this court's time is not only personally offensive,
Mahkemenin zamanını boşa harcamak için yaptığınız bu işbirliği,... yalnızca şahsen gücendirici değil,
The fact that you are here in the flesh tells me that my son is still alive.
Sen burada olduğuna göre, oğlumun yaşadığını düşünüyorum.
In fact, there is something you can do.
Aslına bakarsanız, yapabileceğiniz bir şey var.
In fact, Dale Carnegie would be an excellent choice, since I'm inclined to believe that winning friends is not your strong suit.
Arkadaş kazanma konusunda o kadar yetenekli olmadığınızı anladığıma göre aslında Dale Carnegie mükemmel bir seçim olur.
In fact, I have a sense that the book is actually gaining momentum.
Aslında benim içimde ivmenin yükseleceğine dair bir his var.
Well... what's also real is the fact that most of the world is not nearly as open-minded as we are.
Bir başka gerçek de dünyanın çoğunluğunun bizim kadar açık fikirli olmaması.
They would never find an object in all the immensity of space called gravity, because, in point of fact, gravity is nothing but the shape of space itself.
Onlar uçsuz bucaksız uzay boşluğunda yerçekimi denilen objeyi asla bulamayacaklardı çünkü aslına bakarsanız yerçekimi uzayın kendisinden başka bir şey değildi.
In fact, there is. My wife, Marian.
Aslında bakarsan evet, karım, Marian.
But until we can establish for a fact that the Drainer is physically harmful, you don't have a prayer of getting in there to see Wolfe.
Ama Drainer'ın fiziksel olarak zararlı olduğunu ispatlayana kadar Wolfe'u görmek için oraya girme şansın olmayacak.
Part of his genius, pan of his magnificence, is the fact that he is so vulnerable.
Onun deha tarafı, ihtişamlı tarafı, savunmasız olduğu gerçeğidir.
Is that really what irks you, or is it the fact that she's been given a role you might have coveted?
Gerçekten canını sıkan bu mu? Yoksa senin isteyeceğin bir role bürünmesi mi?
The fact you are checking your text while you're doing it is already sad.
İşin aslı o işi yaparken mesajlarını kontrol etmen bile acıklı bir durum.
He's getting these women pregnant, which is, in fact, killing them.
O kadınları hamile bırakıyor, bu da onları öldürüyor.
No, what has me all kinds of pissed off is the fact that she gave you a second chance and you blew it.
Hayır, beni delirten şey sana ikinci bir şans vermesi ve senin de bunu batırman.
The fact that we're all standing here, that there is a path forward, we owe it to one man, and he isn't standing here with us.
Şuanda burada olduğumuz gerçeğini, ileride bir yol olmasını tek bir adama borçluyuz ve o şu an aramızda değil.
Death is still a fact of life, but free from disease, stress, and all the things that turned us grey.
Ölüm hâlen hayatın bir gerçeği ama hastalıktan, stresten, bizi bunaltan her şeyden uzak.
We have reason to believe they're looking to expand their operation into Prague, which as I understand it, is not in Hungary, but is, in fact, the, the capital of the Czech Republic as well as the historical seat of the Holy Roman Empire.
Operasyonlarını Prag'a taşımak istediklerine inanmak için bazı nedenlerimiz var ; ... ki anladığım kadarıyla Macaristan'da değil, aslına bakılırsa Çek Cumhuriyeti'nin başkenti, aynı zamanda,... Kutsal Roma İmparatorluğu'nun tarihsel merkezi olan Prag.
This is, in fact, about an unforgivable act of aggression.
Bu, aslında affedilemez bir saldırı hareketi.
In her statement, Mrs. Weschler claims that her child suffers trauma from the incident, but I think that the incident itself does not tell the whole story of what, in fact, is happening in the life of young Hugo Weschler.
Bayan Weschler açıklamasında çocuğunun olaydan dolayı travma geçirdiğini söylüyor ama bence genç Hugo Weschler'in hayatında yaşanan olayların tamamının hikayesini anlatmış olmuyor.
Your Honor, in the absence of any concrete evidence that my client was not protecting his own son, which is, in fact, the case, I am trying to create a picture of the conditions precedent to the event itself.
Sayın Yargıç, müvekkilimin kendi çocuğunu korumadığına dair ortada hiçbir delil yokken, bu davada yaratmaya çalıştığım şey kanıtları ortada olan emsal olayın resmidir.
Probably caused by the fact that today is Sweets'birthday.
Muhtemelen sebebi bugün Sweets'in doğum günü olması.
In fact, as a medical professional, my opinion is "wowza."
Aslında, bir doktor olarak fikrim "vay anasını."
In fact, nothing I do is any of your business!
Aslında, benim hiçbir şeyim seni ilgilendirmez.
Now, neither is the fact that it was used to fire a bullet through her window the other night.
Geçen gece onun camından içeri ateş ederken kullanıldığı da.
The episode does not defame Colin Sweeney because it is, in fact, true. Colin Sweeney killed his wife.
Bu bölüm Colin Sweeney için iftira ve karalama olamaz çünkü içerik aslında gerçeği yansıtıyor.
A tempting goal, made more so by the fact that your family is divided and thus weaker than you have ever been.
Ilgi çekici bir amaç. Bir de ailenizin bölünüp her zamankinden daha zayif oldugunuz gerçegi var.
In fact, the only way a hostage won't die is if you acquiesce to my final demand...
Aslında, bir rehinenin ölmemesinin tek yolu son isteğime razı gelmeniz...
Just keeping you from jumping off a cliff keeps my mind off of the fact that my girlfriend's magical coma is linked to a Bennett witch that has a knack for avoiding permanent death.
Senin bir uçurumdan atlamanı engellemeye çalışmak aklımı kız arkadaşımın büyülü bir komada olduğunu, ölümden kurtulmakta üstüne olmayan Bennett cadısıyla bağlandığını düşünmekten alıkoyuyor. Anladım.
I know for a fact that blonde is not her natural hair color.
Onun gerçek sarışın olmadığını kesin olarak biliyorum.
I have to do my job, And the fact of the matter is you lied.
İşimi yapmak zorundayım ve mesele yalan söylemiş olmanız.
In fact, Chaz Bonesteel is a champion swimmer.
Hatta Chaz Bonesteel şampiyon bir yüzücü.
Nor can I alter the fact that we live in a world where a queen's infidelity is considered an act of treason, because any child you had must be presumed illegitimate.
Kraliçenin aldatmasının vatana ihanet sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz, çünkü hiçbir çocuğun gayrimeşru olamaz.
But that doesn't change the fact that the virus is no longer present.
- Ancak bu virüsün bundan böyle değişmeyeceği anlamına gelmez.
In fact, I don't know how it is that I've gone this long in my life without experiencing such exotic flavors.
Hatta, böyle egzotik tatlar olmadan hayatımı nasıl geçirmişim bilemiyorum.
I'm gonna ask you again if you know where he is, because if you do, and you don't tell me, that makes you an accomplice after the fact.
Nerede olduğunu biliyor musun diye bir daha soruyorum. Çünkü biliyorsan ve söylemiyorsan bu seni suç ortağı yapar.
In fact, as coworkers, our relationship was only six days.
Aslında iş arkadaşı olarak, ilişkimiz sadece 6 günlüktü.
But the fact that you're not willing to give up in the face of adversity is inspiring.
Ama asıl olay senin sıkıntılı bir durumda pes etmeme olayın, işte o ilham verici.
The fact that you try to appeal to my better angels is adorably human. So you're staying?
Sen de bu yüzden iyiliksever insani yanıma oynamaya çalışıyorsun.
It is my belief that the Deer Hunter is, in fact, a very slight, rather weak man.
Bence "Geyik Avcısı" aslında zayıf, güçsüz bir adam.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]