From there translate Turkish
25,561 parallel translation
If they flew to Pearl, they could then sail from there to effect a search and rescue of our ships.
Pearl'e uçarlarsa,... orada geniz yoluyla gemiye ulaşıp kurtarma operasyonu gerçekleştirebilirler.
I just think you should hear the offer, if there is an offer, and we'll go from there.
Bence, sadece teklifi duymalıyız eğer düzgün bir teklifse, sonrasına bakarız.
Be the people's voice from there.
Orada, insanların sesi olursun.
Hold on, i-i came from there.
- Bir dakika, ben oradan geldim ama.
And from there?
Peki ya sonra?
I got a missed call from there last week.
Geçen hafta cevapsız bir çağrı aldım.
Then there's the list of text messages from other clients That we downloaded from her cellphone.
Sonra bir de kızınızın cep telefonundan indirdiğimiz, diğer müşterilerden gelen mesajların listesi var.
Um, in the items that Mike brought back from the print shed, there was a photo of Mark during recess at a public school.
Mike'ın inceleme hangarından getirdiği eşyaların arasında Mark'ın bir devlet okulunda teneffüste çekilmiş fotoğrafı vardı.
There are three signatures from you on this bag that contains Dwight's weapon.
- Tüm kâtipler? Dwight'ın silahını içeren bu poşette size ait üç imza var.
This needle has put dozens of people under a curse they can't wake from, and this... an entire village is frozen in there.
Bu iğne onlarca insanı uyanamayacakları bir lanetin etkisi altına soktu ve bu da... bütün bir köy bunun içinde dondu.
Also, there was a fair amount of real blood from two different blood types.
Ayrıca, iki farklı kan grubundan gelen az miktarda gerçek kan.
Is there a way to tell where the package is actually from?
Paketin gerçekten nereden geldiğini öğrenmenin bir yolu var mı?
Yes, and by my calculations, there's still 150ccs missing from the bag.
Evet ve hesaplarıma göre, hala 150 cc kayıp.
If somebody did go through the files from the early 1900s, there may be trace evidence.
Biri 1900'lerde ki bu dosyaları incelediyse bir delil olabilir.
Could they have gotten into the building from another room down there?
Başka bir odadan oraya gelmiş olabilirler mi?
But starting about a week ago, there's a series of calls between them from their business phones.
Ama bir hafta önce, iş telefonlarından ikisi arasında aramalar yapılmaya başlamış.
Shh, there's a guy from the NFLPA here.
NFLPA'den bir adam geldi.
There's no coming back from this point.
Bu noktadan sonra geri dönüş olmaz.
- Yeah, there's way too many photos of me wearing a robe in public from that time, but I can bowl a 230, so there's that.
Halkın arasında bornozla dolaşırken çekilmiş bir sürü resmim var ama bir 230 yapabilirim bovlingde.
The bed must have been wired after the apartment was already released from being a crime scene, which means the killer had about a two-hour window before Alan and Castle got there.
Hayır. Burası olay yeri olmaktan çıkınca Ve binayı polis terkettikten sonra, yatağa
There's no way to prove anything in there came from this child.
Bunların oraya bu çocuk tarafından konulduğunun ispatı mümkün değil.
From up there it looks great,
Yukarıdan güzel görünüyor.
There was an entry from last week that said things finally got physical between them.
Geçen haftadan bir yazı var mesela sonunda aralarındaki sürtüşme fiziksel müdahaleye dönüşmüş.
If you look at the log here, there are exactly 37 calls to the police, one from them.
Burdaki kayıtlara bakarsanız, polise yapılmış tam 37 tane arama var, biri polisten.
Before you shot Mike, there was a struggle, and he ripped this from your belt.
Mike'ı vurmadan önce, bir boğuşma oldu, ve o bunu kemerinizden kopardı.
I like the view from back there.
Arkadan manzara güzel.
If there is one thing I learned from watching Dolly Parton's life story on a loop every nine minutes, it's that you got to be all in!
Her dokuz dakikada bir Dolly Parton'ın hayat hikayesini izlerken öğrendiğim bir şey varsa o da kesin olmaktır!
Yeah, but there's no way she could have pulled this off from inside prison.
Evet, ama hapishaneden böyle bir şeyi ayarlamış olamaz.
Just from being in there all that time.
O kadar süre boyunca orada olmak.
There's been no comment from the Colombian government regarding whether or not the hostages are still alive.
Rehinelerin hâlâ hayatta olup olmadığı konusunda...
If we do this, there's no stepping back from it.
Bunu yaparsak, bundan geri dönüş yok.
Okay, so there's no way that you dropped ketchup from your hotdog or one of the hairs from your beard fell in there?
Tamam, acaba sosislinden bir damla ketçap düşmüş.. .. ya da bıyığından bir tel düşmüş olabilir mi?
Most of the witnesses in'89 and'62, they're all dead or they've moved away, but there does seem to be one holdout from the'89 case.
1989 ve 1962'deki görgü tanıklarını çoğu ölmüş veya taşınmış ama sanırım biri 1989'dan beri hala burada.
I'm sure I don't have to remind you that there are a lot of other people in this world who could use our help, and we are wasting our resources fighting what might be an unwinnable battle 10,000 miles away from home.
Eminim ki bu dünyada yardımımıza ihtiyacu olan bir sürü insan daha var ve biz, evimizden 10 bin mil uzakta kazanamayacağımız bir savaşta kaynaklarımızı harcıyoruz.
There was nothing on the CCTV from the shop downstairs.
Dükkan merdivenlerindeki güvenlik kamerasından bir şey çıkmadı.
The car he used was reported stolen this morning, and there's no facial shots from the cameras we know he passed.
Katilin kullandığı araç için bu sabah çalıntı ihbarı yapılmış geçtiği yollarda yüzünü çeken kamera olmamış.
And, as you can see, there's only two roots from the hair in Beth's hand and yet almost every single hair I pulled from Mark's head has a root.
Gördüğünüz gibi... Beth'in elindeki saçların yalnızca ikisinde kök var. Mark'ın başından aldığım saçın neredeyse tümü köklü.
If I were your Iris from over there, I'm sure I would know exactly what to say, but I don't.
Eğer oradaki Iris'in olsam eminim şu anda ne söylemem gerektiğini bilirdim ama bilmiyorum.
There's no recovering from that.
Bunu düzeltme şansı yok.
Is there something you need to hear from me that you don't already know?
Benden halihazırda bilmediğin bir şey duymana gerek var mı?
There have been desertions from the army already.
Daha şimdiden ordudan ayrılmalar oldu.
Away from whatever's gonna come out of there.
Şuradan ne çıkacaksa ondan uzakta bir yerde.
Not as many as if there's a viral outbreak from tainted blood.
Kusurlu kanın sebep olabileceği bir virüs salgını kadar değil.
Or from anyone else. There were no crimes reported on hank's street at all.
Ayrıca Hank'in caddesinde herhangi bir suç duyurusu da olmamış.
And many citizens also are feeling some sort of impact from this fog leads us to believe that there is some sort of...
Bir sürü vatandaş bu sisteki bir şeyden etkilenmişe benziyor. Bu bize bunun bir çeşit...
From my security feed, there's at least a mummy runnin'around.
Ödlek güvenliğimden kaçan en azından bir hayalet vardır.
Yo, man. You buying meth again from Shaggy over there?
Şu heriften metamfetamin almaya mı geldin yine?
He took care of me, and right now, he just became governor, if you haven't noticed, and you stop me from being there with him.
- Teşekkür ederim, Camila. - Hiçbir yere gitmeyeceğim. - Isabela, gitmek zorundayız.
There's a saying where I come from... whoever can't hear must feel.
Geldiğim yerde söylenen bir söz var... "Duyamıyorsan hissetmelisin".
You didn't hear it from me, but there's a half a candy bar stuffed down inside your mom's church shoes.
Benden duymuş olma ama annenin kilise ayakkabısının içinde yarım bir çikolata var.
There I was, picking up our one-millionth pizza, and I ran into this whole group of families from Brick's class... the Murphys, the Gelfands, the Trouts.
Orada on milyonuncu pizzamızı seçiyordum ve Brick'in sınıfından bir gruba denk geldim Murphyler, Gelfandler, Troutlar.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48