Go in there translate Turkish
8,776 parallel translation
I need you to go in there and feel the bullet.
Parmağını sokup mermiyi hissetmen gerek.
You want me to go in there?
Oraya inmemi mi istiyorsunuz?
You want me to go in there?
İçine girmemi mi istiyorsunuz?
You want me to go in there?
- Oraya girmemi mi istiyorsun?
Sure you wanna go in there with me?
Emin sen benimle oraya gitmek istiyorum?
- Well, you couldn't go in there without being noticed by a lot of people.
- İnsanlar seni fark etmeden içeri girmenin bir yolu yok.
I go in there, what they want me to do, I'm fucking dead.
Oraya gidip istedikleri şeyi yaparsam beni yaşatmazlar.
But we're not supposed to go in there.
Ama bizim oraya girme iznimiz yok.
I wouldn't go in there if I were you, guys.
- Yerinizde olsam oraya gitmezdim.
If you go in there, I'm not sure I can get you out.
Oraya girersen seni çıkarabileceğimden emin değilim.
I have to go in there.
- Gitmem gerek oraya.
- Don't go in there.
oraya girme
Kirsten, please don't go in there.
Kirsten, lütfen oraya gitme
Kirsten, don't go in there!
Kirsten, girme oraya
You're gonna go in there and you're gonna say something to him, and then you're gonna tell me what you said.
Oraya gireceksin... ve ona bir şeyler söyleyeceksin, sonra da bana ne anlattığını söyleyeceksin.
If you go in there, God will send you to hell!
Oraya girersen Tanrı seni cehenneme yollayacak!
- Art, do not go in there.
- Art, içeri girme.
You can't go in there.
İçeri giremezsin.
Ooh, I saw her go in there a while ago.
- İçeri girdiği bayağı oldu.
You don't wanna go in there.
- Dur! - Oraya girmek istemezsin.
Let me go in there.
İçeri gireyim.
If you want powers, your only chance is to go in there with me.
Güçlerini istiyorsan tek şansın benimle oraya girmek.
Go in there.
Hadi gir içeri.
I'm not going to go in there and have you hesitate.
Senin karsız olduğun yere girmeyeceğim.
No, Emily, we're not letting you go in there by yourself.
Hayır, Emily, oraya yalnız gitmene izin veremeyiz.
Go in there and ask the killer to raise his hand?
Oraya gidip katil elini kaldırsın mı diyeceksin?
You just go in there, you tell a good story with confidence.
Oraya git ve kendine güvenerek bir hikâye anlat.
It's like you can go there, also when you are Spanish like you! It's not in a club. Clubs are for shit.
Klüpte değil, klüpler boktan.
Go on. Get in there.
Hadi, git bakalım.
You go out there and get rolled up in their horseshit dragnet, then where are we?
Oralara kadar gidip, polis kuşatmasına takılacaksın o zaman halimiz ne olacak?
She said Boyd knows there's nothing in the truck and plans to go after the money by other means.
- Boyd'un kamyonda bir şey olmadığını bildiğini ve başka yollardan paranın peşine düşmeyi planladığını.
If things go to shit in Old Town, Westerlyns can shelter there, safe from the Company siege.
Old Torwn'da işler ters giderse, Westerlyn'ler orada saklanıp, Şirket'in göznünden kaçabilirler.
Oh, well, sometimes we, uh... we go lawn bowling over there at the Senior Citizens Center over in Tujunga.
Bazen de... Tujunga'daki Yaşlılar Merkezi'ne gidip çim bowlingi oynuyoruz.
Go tell Joe Friday out there that you want to wear a wire and get your brains blown out in Long Beach.
O zaman git kapıdaki dedektife söyle de üstüne kamera yerleştirip limanda kafanı uçurtsunlar.
Yeah, a lot of people interested in the stuff go there.
Birçok insan orada olanlarla ilgileniyor.
And you should probably go back in there... and make sure your parents don't need smelling salts or something.
Sen de oraya geri dön ve anne baban nişadır falan kullanmak istiyorsa vazgeçir. Tamam mı?
The body butter recipe is on... Is on the bulletin board over there, and please, please, could you go in today and make sure...
Vücut yağı tarifi şurada mantar panoda ve lütfen bugün gidip...
And if there complications, you don't want to be privy to the conversations that go on in the delivery room. It can be distressing.
Ayrıca bir komplikasyon oluşursa doğum odasındaki özel konuşmaları duyabilirsin.
- Go on, get in there.
Hadi. - Hadi, gir.
Walter, I believe in you absolutely, but you're just gonna have to go out there on your own.
Walter sana tamamen inanıyorum. Ama tek başına çıkmak zorundasın.
All right, once we detain Janssen and his men and get them out of there, then we go back in and we secure the hostages- - copy?
Tamam, önce Janssen'la adamlarını yakalayıp dışarı çıkaracağız sonra rehineleri kurtaracağız, anlaşıldı mı?
I'm just gonna go back in there...
Oraya geri döneceğim ve- -
Or you can go back in there with them.
Ya dan tekrar onların yanına gidebilirsin.
You can't go back in there.
Oraya geri dönemezsiniz.
I ought to go back in there right now and take him.
Şu anda oraya dönmeli ve onu almalıyım.
I think the Earth could be in danger. I need to go there.
Dünyanın başının dertte olduğunu sanıyorum.
Just mash Brian's pill in there and smear it on the grass, he's good to go.
- Hayır, şaka yapıyor.
I've got to go back in. There's a kid who needs stitches.
Bir çocuğa dikiş atılması gerekiyormuş.
Don't go in there.
İçeri girme.
We're lined up, ready to go, but given how he's set up in there, I don't like our chances.
Hazırız ve girmeye hazırız, ama içerideki düzeneğine bakılırsa ben şansımıza güvenmiyorum.
Sure you wanna go in there with me? This guy wants you dead.
Benimle içeri girmek istediğinden emin misin?
go inside 366
go in peace 51
go in 254
in there 594
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
go in peace 51
go in 254
in there 594
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30