Hanging in there translate Turkish
501 parallel translation
- He's hanging in there.
- Aynı durum devam ediyor.
I wanna thank you all for hanging in there.
Gösterdiğiniz çabalar için hepinize teşekkür ediyorum.
I can never picture you just hanging in there with the workers and storming...
Seni öyle hayal edemiyorum. İşçilerle beraber, ortalığı...
CROSS : They're hanging in there.
Çünkü direniyorlar.
And the barometric pressure is 30-point... and in the central areas it is possible that they will be just hanging in there.
Atmosfer basıncı ise 1013... İç kesimlerde ise hava durumu muhtemelen değişmeyecek.
And I'm hanging in there.
Ve burada takılıyorum.
Hanging in there is part of what the American spirit is all about.
Ayakta kalmak Amerikan ruhunun bir parçasıdır.
I've been hanging in there since I was born.
Ben doğduğumdan beri o tarafa asılıydım.
I'm hanging in there.
İdare eder.
He`s hanging in there.
Hala yaşıyor.
For hanging in there.
Yanımda olduğun için.
Hanging in there.
İçeride bekliyor.
The hitting has picked up, but the Ducks are hanging in there.
Saldırı devam ediyor ancak ördekler dayanıyor.
Look at you, hanging there like a lamb in a butcher's shop.
Şu haline bak, kasap dükkanındaki bir kuzu gibi asılmışsın.
There's no point in you hanging around.
Vakit geçirebileceğiniz yer yok.
I have heard there is a tree at the end of the world with a fleece of gold hanging in its branches.
Bunu ben de duydum. Birçokları buna Dallarında altın post asılı bir ağaç olmalı.
He's down in the playroom hanging pictures. I do hope he isn't hanging the picture of Cousin Grisly facing the firing squad down there. Oh, dear.
Altın kalpli olmak eski bir Addams geleneğidir.
There's a copy of the rhyme hanging on the wall in my room upstairs.
Yukarıda benim odamın duvarında ninninin bir koyası var.
Was there just a word hanging about in space then?
Uzayda öylece duran bir söz müydü yani?
Those idiots in there are gonna get shot, and they're not even due for hanging.
İçerideki salaklar ölecek ´ oysa cezaları idam bile değil.
Sophie, I told you before, there's only one hanging I'm interested in.
Sophie, sana daha önce de söyledim, görmeyi istediğim sadece bir idam var.
Levine was hanging from that pulley in there... unconscious.
Buraya geldiğimde, Levine o sedyeye asılmış olarak duruyordu. Baygındı.
The Thorndyke car now seems to have a slight edge on the Douglas car, which is hanging right in there.
Thorndyke'ın arabası Douglas'ın arabasının, yanına hafifçe yanaşmış görünüyor.
There is a light fixture hanging directly in front of the vault.
Kasanın hemen önünde sabit bir lamba var.
There we are, right out there in the open... and there they come... ... a-whooping it, out of nowhere. They'll have us hanging feet high, and let the crows pluck out our eyes.
Gördüğünüz gibi, açık alanda yürüyeceğiz... ve orada aniden kızılderililer gelecek bizi kuş gibi avlayacaklar ve haça gerecekler...
Iff there's anything I enjoy more than hanging a sheep herder, it's hanging somebody who sticks his nose in my business.
Koyun çobanı asmaktan çok zevk aldığım başka bir şey de, işime burnunu sokan birini asmak.
There's no point in hanging around.
Buralarda takılmana neden yok!
Um, look, there's not really a... a great deal of point In your sort of hanging on at your end Because I'm afraid there aren't any more jokes or anything.
Bakın, izlemeye devam etmenizin pek anlamı yok çünkü korkarım artık komiklik filan olmayacak.
Yes, I'm in the Criminal Courts building, but it looks like there's going to be no hanging tomorrow.
Evet, Ceza Mahkemeleri binasındayım ama idam yarın gerçekleşmeyecek gibi görünüyor.
I was only in charge there 11 months, not one hanging or shooting at that time.
Orada sadece 11 ay boyunca komuta bendeydi, o sürede bir tek kişi asılmadı bile.
Bus for the Camp Mohawk basketball game leaving in 15 minutes, and there is a very fat pair of pants hanging on the flagpole this morning. Attention.
Dikkat.
There, hanging in the door, covered with blood, - was a stainless-steel hook.
Orada, kapıda asılı, kanlar içinde çelik bir kanca varmış.
Uh, that's ella Watson... and, uh, that's John DeCory hanging in the back there.
Bu Ella Watson ve arkada takılan ise John DeCory.
A week ago, just as when we were zeroing in what looked like a rich vein, we began to notice that they were there, hanging around in the bushes...
Geçen hafta tam da işleri bitirmek üzereyken zenigin biri olarak, etrafta olduklarını farkettik saklanıyorlardı çalıların arasında...
As I stood there kissing Juliet, I thought of nothing but hanging up my gun... and spending the rest of my days in that ivy-covered cottage.
Burada durmuş Juliet'i öperken, silahımı atıp, hayatımın geri kalanını. ... bu sarmaşık kaplı evde geçirmekten başka bir şey düşünmedim
My balls was hanging down there in the toilet. And that water was pullin'them too, real hard.
Hayalarım tuvaletin içindeydi ve su onları şiddetle çekiyordu.
You guys just hanging up there in the air.
Gökyüzünde asılıp kalıyorsunuz.
If I'm in school or hanging out or something there's all this pressure to act cool or do the right thing.
Okuldayken yada dışarıda gezerken hep kendimi baskı altında hissediyorum. Doğru şeyleri yapmak için yada iyi görünmek için.
I don't want to be stuck out there with my ass hanging in the breeze!
Kıçım açıkta ateş altında kalmak istemiyorum.
And the next day, Vernon went out to get in his car, and there, hanging on the rearview mirror, was the hook!
Ve ertesi gün Vernon arabasıyla dışarı çıktı, ve orada dikiz aynasında asılıydı, o kancaydı!
Oh, God, he was just hanging there through the window in his bow tie!
Oh, Tanrım, sadece pencereden dışarı bakıyordu!
And the first thing that was in the gallery... as you went in there was a white stepladder... and a painting on the ceiling and a spyglass hanging down.
Galeride, içeri girer girmez... gördüğünüz ilk şey beyaz bir merdiven... tavandaki bir tablo ve sallanan bir büyüteçti.
They were hanging there wrapped up in these cotton candy things these... cocoons.
Orada pamuk şekere sarılı asılı duruyorları şeylerin içinde şeylerr... kozalar.
One day there his daddy was, hanging in a tree.
Bir gün baktık ki babası bir ağaçtan sallanıyordu.
Lord, there he was, hanging up yonder in the tree.
Orada, bir ağaçtan sallanıyordu.
I come in, I see you and your brother's faces hanging there,
Buraya geldiğim gün sizin ve kardeşinizin resmini orada gördüm.
I think there's a dressing gown hanging up in there.
Bir sabahlık var, orada asılı.
Works of art, hanging in the galleries Just hanging there, waiting to be plucked.
Galerilerde öylece duran, sadece toplanmayı bekleyen sanat eserleri.
We got the mayor out there hanging in the breeze.
Vali şu an k.çından soluyor diyorum.
A lot of people were hanging around there, and in the evenings especially it was sort of a literary-political salon.
Eğer bazı şeyleri kısa kesmek zorundaysanız,... kanıt veremezsiniz, bu da yapısal sınırlamaların dahice yönüdür.
There I was, hanging naked from a goalpost, and everyone was laughing, and Coach Medwick just stood there going...
Küçük kardeşin direkte çıplak bir şekilde asılıydı. Koç Medwick'in de tek yaptığı şey durup böyle yapmaktı.
in there 594
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275