Has a translate Turkish
104,257 parallel translation
Power... is meaningless if you can't apply it judiciously... when it has a purpose.
Güç bir amaç uğruna akıllıca kullanılmadıktan sonra hiçbir anlam ifade etmez.
No, I had to tell a six-year-old that she has a tumor in her stomach and needs surgery.
Hayır, altı yaşındaki bir çocuğa midesindeki tümörü ameliyat edeceğimi söyledim.
He's bought up 47 % of your shares and has a lead on another five.
Hisselerinin yüzde 47'sini aldı ve yüzde beşini daha almak üzere.
She has a boyfriend, her pimp.
Bir erkek arkadaşı var, onun pezevengi.
She has a son, Yves.
Onun bir oğlu var, Yves.
I said Reggie has a meeting with the dean today.
Reggie'nin bugün dekanla görüşmesi var.
And since this time he has a ready-made shop, Jomon will also give his share.
Jomon artık dükkan işlettiğine göre o da elini cebine atacak.
Now he has a textile exporting business in Tiruppur.
Şimdi Tiruppur tekstil ihracatında.
No. My son has a factory here.
Hayır, oğlumun işi burada.
- But my daughter has a job.
- Ama kızım çalışıyor.
He has a standing appointment every morning.
Her sabaha randevu alıyor.
I find out he has a pile of money offshore.
Şimdi ise yurtdışı hesabında parası olduğunu öğrendim.
She has a role to play, but not the mother.
Onunla biraz işimiz var ama annesi gereksiz.
They are a canker that must be cut out before it has a chance to spread.
Onlar yayılmadan önlenmesi gereken bir kanser.
My spies tell me Henry has a son.
Casuslarım Henry'nin baba olduğunu söyledi.
When he has a goal he does not waiver.
Kararlılıkla hedeflerine yürüyor, bu yüzden.
Oh, this place has a special character, doesn't it?
Buranın kendine has bir yapısı var değil mi?
What if Su-bin found out that he had moved on to Lauren, a blonde with naturally Caucasian features, like the one Geonwoo has pressed so many of his ex-girlfriends to have, including probably Su-bin?
Ya Su-bin Lauren'la birlikte olduğunu öğrendiyse? Doğal beyaz ırk özelliklerine sahip bir sarışın, Geonwoo'nun Su-bin gibi sevgililerini dönüştürmeye çalıştığı tipte.
And I want you to go on home and say a prayer... for our sister who has gone on home much too early.
Evlerinize gidip, aramızdan çok erken ayrılan kız kardeşimiz için dua etmenizi rica ediyorum.
Nobody has to be worried about getting locked in a closet.
Kimse dolaplara kilitlenecek diye endişe etmek zorunda kalmaz.
Keeping you safe... has been more than a job to me.
Sizleri korumak benim için bir işten öte olmuştur.
It's a fact that the best man has his pick of the single ladies at the wedding.
Düğünde bekâr kızlardan birini sağdıcın götürdüğü bilinen bir gerçektir.
But I have been to a doctor since then, and it has cleared up significantly, hardly detectable.
Ama ondan sonra doktora gittim ve ciddi oranda azaldı. Fark edilmiyor bile.
And if any of the three of us has what it takes to... to raise a family, it's Carson.
Ve üçümüzden herhangi biri aileyi sürdürmek için uğraşıyorsa, bu Carson'dur.
I know a lot has been said about... about a very tragic event.
Çok trajik bir olay hakkında bir sürü şey söylendiğini biliyorum.
Well,... surely, someone has snuck into your office and dramatically stabbed a knife into a map to make a point, no?
Şey, elbette, biri var Ofisine sokmak Ve dramatik bir bıçak bıçakladı Bir nokta haline getirmek için bir haritaya, hayır?
What do you expect from a school that still has buildings named after slave owners?
Bina isimlerini köle sahiplerinden alan okuldan ne beklersin ki?
Since he has bought a bike for 18 Iakhs, I'll take his car, dad.
Bisiklete verdiğiniz o parayla ben ona araba alırım baba.
A girl in the bus, took a selfie with him has posted it on Facebook already!
Kızın biri otobüste selfi çekip Facebook'a koymuş.
He has come across a treasure trove!
Karşısına hazine çıktı.
Sir, a Malayalam star has your exact same face-cut.
Efendim, size çok benzeyen bir yıldız var.
Did you notice that the company has moved towards a profit?
Şirketin kâr oranını arttırdığını fark ettin mi?
Dude, no one has become anything without struggling at a grass root level.
Dişinden tırnağından arttırmadığın sürece bir yere gelemezsin.
She has to come to India for the first time from France.
Fransa'dan Hindistan'a ilk gelişi.
When you made a lot of money by doing business on your own, my son's heart has become tougher, is it?
Kendi başına çalışarak çok para kazanınca oğlumun kalbi katılaşmış.
Land value has increased a lot.
Arazinin değeri çok arttı.
There are a few mid-level guys my compliance department has flagged.
Uyum departmanının işaretlediği birkaç orta seviye çalışanlar var.
Particular attention is being paid to typical battleground states, Ohio and Pennsylvania, where voter turnout has become a central issue that could make all the difference in this historic election.
Seçmen katılımının bu tarihî seçimde fark yaratabilecek önemli bir sorun haline geldiği çekişmeli eyaletler Ohio ve Pennsylvania'da özellikle daha dikkatli davranılıyor.
I know you're disappointed that the change you were hoping for that you voted for, has to wait a little longer.
Umduğunuz, uğruna oy verdiğiniz değişimin biraz daha beklemesi gerektiği için hayal kırıklığına uğradığınızı biliyorum.
And, finally, a night of electoral indecision, with lawsuits being filed in nearly every state, has ended with the mayor of Honolulu, in the last state to close its polls, refusing to honor the results of the election and filing a lawsuit.
Son olarak, neredeyse her yerde davaların açıldığı, neticesiz kalan bu seçim gecesi, oylamayı bitiren son eyalette, Honolulu belediye başkanının seçim sonuçlarını tanımayı reddedip dava açmasıyla son buldu.
I am a fool to them, that has no love from any man.
Onlara göre hiçkimsenin sevmediği aptal bir adamım.
My life has been a full one, Margaret, but it has been lonely.
Ömrüm boşa geçmedi, Margaret. Ama yalnız geçti.
And the York woman who has plotted against me since I won the crown.
Ve Taht'a geçtiğimden bu yana bana karşı iş çeviren Yorklu kadın.
And be thankful that he has no need to return to a father - who would sell him for a keg of ale. - Henry...
Ayrıca artık kendisini bir fıçı biraya satan bir babaya da muhtaç değil, buna sevinmeli.
And if I have to hear about his years in exile one more time I think that I will choke him with the pheasant legs he has such a taste for.
Bir daha sürgünde geçen yıllarını dinlemek zorunda kalırsam onu kuş bacağı gibi bacaklarıyla boğmak zorunda kalacağım sanırım.
Burgundy has become a rebel stronghold.
Burgonya, asiler için bir kale olmaya başladı.
The time has come to be a York, and take a stand.
Vakit, bir Yorklu gibi olup safını belli etme vakti.
It's his wife Mary who has the lineage's daughter to the late Charles the Bold, but as you would expect when there's a York around it's the step-mother who really holds the power.
Şu da, soyu Dazlak Karl'a dayanan karısı Mary. Tahmin edebileceğin üzere ortalıkta bir York varsa gücü elde tutan üvey annedir.
Surely she has nothing she can offer them, while I now have a son to bargain with.
Şu anda taht için ileri sürebileceğim bir evladım olduğuna göre bir şey yapamaz artık.
She has paid a monk to let me in.
Bir rahip'e, beni içeri sokması için para verdi.
There has to be a way to get this done without destroying the place.
Bölgeyi yerle bir etmeden bu işi çözmenin bir yolu olmalı.
has a nice ring to it 23
has a name 16
has anything happened 16
adios 283
all right 154529
angela 1455
alla 16
angel 1665
actually 30667
are you okay 10556
has a name 16
has anything happened 16
adios 283
all right 154529
angela 1455
alla 16
angel 1665
actually 30667
are you okay 10556
andale 45
anyway 21649
agua 21
adele 237
allo 105
andre 702
agnes 524
apparently 5721
america 556
are you all right 6257
anyway 21649
agua 21
adele 237
allo 105
andre 702
agnes 524
apparently 5721
america 556
are you all right 6257