English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He was all right

He was all right translate Turkish

729 parallel translation
Well, I was just wondering if he was all right.
Terk edemeyeceğini biliyordum.
He was all right yesterday afternoon.
Dün öğleden sonra bir şeyi yoktu. Dinleyin.
He was all right up to 48 hours ago, but then...
48 saat öncesine kadar normaldi, Ama sonra...
He was all right, but not like he used to be when he danced with you.
İyiydi, ama sizinle dans ettiği zamanki gibi iyi değildi.
- I said he was all right, didn't I?
- İyi olduğunu söyledim, değil mi?
Well, he was all right when I left the place.
Ben buradan ayrıldığımda gayet iyiydi.
He was all right, I guess.
Fena biri değildi, sanırım.
He was all right, except his side seemed numb.
İyiydi ancak vücudunun bir tarafı hissiz gibiydi.
He was all right.
- Sıkıntı yoktu.
I think it's only fair to apologize to Dubois. After all, he was right.
Yapılacak en doğru şey Dubois'dan özür dilemek.
He isn't all right, he isn't in the pink and it was 1 : 44 instead of 1 : 36 and the only place he'll go is where the sheriff takes him.
Iyi degil, formunda degil... ... ve 1 : 44'te koºtu, 1 : 36 degil. Ve koºacagi tek yer, ºerif onu nereye götürürse orasi.
That rhino was mad, all right, wasn't he?
Gergedan çıldırmıştı, değil mi?
Are you trying to tell me because he comes and they see her with him, driving and all that they think that they were right in saying that she was in love with him before? Before my father died?
Yani sen onun buraya sık sık geldiğini, birlikte gezdiklerini insanların gördüğünü, ve babam ölmeden önce annemim Morgan'ı sevdiğini mi söylemeye çalışıyorsun?
He was perfectly all right and I don't know of any financial worries.
Oldukça iyiydi ve parasal sorunları olduğunu sanmıyorum.
He was there, all right.
Orada olduğuna şüphe yok.
All right then, how big was he this time?
Pekâlâ, bu seferkinin büyüklüğü ne kadardı?
Claims he was drunk and doesn't remember the details, but we remember the details, so that's all right.
Sarhoştum diyor, ayrıntıları da hatırlamıyormuş. Ama biz hatırlıyoruz, bu da yeterli.
There he was on his knees, I had all that dough right in my hand... - and she has to go and blow her top. - Then what happened?
Adam diz çökmüştü, bütün mangırlar avucumdaydı ama Molly bir öfke patlamasıyla kaçtı.
Before he was born, you said... ... he knew all the secrets of life and death. And then at his birth, an angel came and put his finger right here.
Ona, doğumundan önce yaşamın ve ölümün tüm sırlarını bildiğini ve bir meleğin gelip dudaklarını mühürlediğini söylediniz.
- He was there, all right.
- Evet, oradaydı.
He said it was all right.
Sorun olmaz dedi.
- He was handsome, all right.
- Yakışıklıydı.
I have no idea where he was or what he did but I'm perfectly sure it's all right.
Nerede ya da ne yaptığını bilemem..... ama eminim doğrudur.
Was he all right?
O nasıl, iyi mi?
He was gonna use all 26 letters right down to Zachariah but he looked at Gideon and went and chopped a tree on himself.
Alfabedeki tüm harfleri taa Zachariah'a kadar kullanacaktı ama Gideon'a bir baktı ve kendi üstüne baltayla bir ağacı indirdi.
He was up there all right, but he ain't now.
Oralardaydı ama şimdi değil.
All right, so he was wrong, dead wrong.
- Tamam, o yanlış yaptı, ölümcül bir hata yaptı.
THAT'S RIGHT. AND ALL THE TIME HE WAS TEACHING ME, I HATED GUNS.
Başından beri silahtan nefret ettim.
It was a tremendous relief when we telephoned the doctor next morning... and he told us you were simply in a state of shock... and would come out of it all right.
Doktordan sadece şokta olduğunuzu ve bunu sağ salim atlatacağınızı duymak çok rahatlatıcıydı.
Bob, call in that we picked him up right where the lady thought he was... and tell headquarters to notify all points.
Bob, merkeze her şeyin tamamlandığını ve adamın tam aradığımız yerde olduğunu söyle.
I remember because when I told him the Count was out, he gave me a funny look and said, "He's in, all right, he's just afraid to see me."
Anımsıyorum çünkü ona Kontun dışarıda olduğunu söylediğimde, bana tuhaf tuhaf baktı ve dedi ki, "içeride, tamam, sadece beni görmekten korkuyor."
And it looked like he was, all right, stretched out on the sofa, dead to the world.
Ve olduğu gibi görünüyordu, tamam, kanepeye boylu boyuna uzanmış, dünyaya duyarsızdı.
Look, what he did was wrong, but you going along with it, then shooting him down, that was all right?
Bak, hata yapmışsa bile, o senin planını uyguladı, ardından da onu öldürürdünüz, iyi mi oldu?
He was hit, but he got out all right.
- O vuruldu ama kurtuldu.
Well, if he wasn't hit and if his fall was good, he may be all right.
Vurulmadı ve inişi iyiydi, iyi olabilir.
He was wrong about Dude, all right.
Dude hakkında yanıldı, evet.
Dude was all right, wasn't he?
Dude iyiydi, değil mi?
He wasn't a family or a money snob, but he was a snob, all right.
Aile veya para züppesi değildi, ama o bir züppeydi, tamam.
He drew his gun first, all right. But he was the only brave one.
Pekala, silahı ilk o çekmiş olabilir çünkük tek cesur olan oydu.
Are you sure he's all right? I was in the hospital, too.
Evet ama senin durumun farklıydı.
But whatever it was, he must be all right now.
Ama her neyse iyile § mi § olmall.
He was making a break, all right.
Tabii bu arada onun da işi bitmiş.
He was a good man who started from scratch and belonged to all the right councils, and so on.
Çok iyi biri olduğunu, başta fakir olduğunu iyi bir katolik olduğunu falan. Cenazelerde söylenen şeyler.
Yes, he was there all right and up to his old tricks.
Evet, o da gelmişti ve eski numaralarını uyguluyordu.
Well, he didn't, uh, as a matter of fact, he drove in yesterday to see if everything was all right.
Hayır, satmadı aslında eve bakmak için dün buraya geldi.
- He was all right, though.
- İyi adamdı.
Suppose you knew someone in the Resistance... and suppose he checked up on me with London... when he found out I was all right, he could contact me.
Farzet ki, Direnişten birini tanıyorsun ve farz et ki o adam beni Londra'dan soruşturdu. Bir kez tamam derse, benimle bağlantı kurar.
He was perfectly all right yesterday.
Dün çok iyiydi.
But whatever it was he had, it worked out all right with women.
Ama onda ne varsa, kadınlar üzerinde çok etkiliydi.
He's never been in a big house before and I know I shouldn't have, but I told him it was all right to go upstairs for a minute.
Daha önce hiç büyük bir eve girmemiş yapmamam gerektiğini biliyorum fakat bir dakikalığına yukarı çıkabileceğini ben söyledim.
Oh, he was telling the truth, all right.
Evet, gerçeği söyledi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]