He was very handsome translate Turkish
57 parallel translation
- Would you say he was very handsome?
- Çok yakışıklı biriydi diyebilir misiniz?
When I married Frank, he was very handsome.
Frank'le evlendiğimde o, çok yakışıklıydı.
I didn't understand him very well, but I thought he was very handsome.
Onu pek iyi anlayamıyordum. Ama çok yakışıklı olduğunu düşündüm.
I hardly saw him, but surely he was very handsome.
Onu neredeyse hiç görmedim, ama çok yakışıklı biri olduğu kesin.
He was very handsome, and cultivated.
Çok yakışıklı ve eğitimli biriydi.
He was very handsome.
Çok yakışıklıydı.
And he was... he was very handsome, with all the arrogance of wealth and youth.
Ve o... çok yakışıklıydı. Zenginliğin ve gençliğin verdiği bir kibiri vardı.
No, but I did hear he was very handsome.
Hayır, ama çok yakışıklı olduğunu duydum.
Well, when he was very young, he was very handsome and an excellent skater.
Babam gençken çok yakışıklıymış ve çok iyi bir patenciymiş.
I thought he was very handsome.
Onun çok yakışıklı olduğunu düşünmüştüm.
What was his name now? He was very handsome, but a drunk.
Adını hatırlamıyorum, çok yakışıklı ama ayyaş biriydi.
He was very handsome, he had a smile that lit up the whole room.
Çok yakışıklıydı. Gülümsediğinde tüm oda aydınlanırdı.
He was very handsome like a moviestar.
Film yıldızları gibi yakışıklıydı.
He was very handsome in an odd sort of way.
Sıra dışı bir yakışıklılığı varmış.
He was very handsome, wasn't he, Marianne?
Çok yakışıklıydı, değil mi Marianne?
He was very handsome. Very polite.
Çok yakışıklı ve kibar biriydi.
He was very handsome.
Çok yakışıklıymış.
I got a little gaggy. It's only'cause he made me nervous. - But he was very handsome.
Biraz öğürüyordum yanındayken çok gergindim çünkü çok yakışıklıydı.
He was very handsome back then.
O zamanlar çok yakışıklıydı.
He was very handsome.
O da çok yakışıklıydı.
- That he was very handsome.
- Çok yakışıklıymış dedi.
He was very handsome, very charming.
Çok yakışıklı ve çekiciydi.
He was very handsome and after a while, I could do nothing but by his permission.
Çok yakışıklıydı ve bir süre sonra onun izni olmadan bir şey yapamaz hale geldim.
Wow. He was very handsome.
Vay, çok yakışıklıymış.
I thought he was very handsome.
Bence çok yakışıklı birisiydi.
Tall, dark, he was very handsome.
Uzun, esmer, çok yakışıklıydı.
Lee didn't make much of an impression. He wasn't very handsome. He didn't look like he had any money, and he was in a bad mood.
Nasıl olur da buradaki 12 kişi bile sır tutamazken... mafya, ClA, FBl, Ordu İstihbaratı ve daha allah bilir kimlerin... bir komplo kurmasının mümkün olduğunu iddia edersiniz?
I think that, when he was a young man, he must have been very handsome.
Sanırım gençken oldukça yakışıklı biriydi,
I think that, when he was a young man, he must have been very handsome.
Sanırım, gençken oldukça yakışıklı biriymiş.
He was a very handsome man, a Casanova, really.
Çok yakışıklı bir adamdı, bir Casanova'ydı, gerçekten.
He was. Very handsome.
Çok yakışıklıydı.
He was a very handsome young man, always smiling.
O, çok yakışıklı ve genç bir adamdı. Ve her zaman gülümsüyordu.
He was a very handsome man.
Yakışıklıydı.
He was handsome, and a very good criminal...
Çok yakışıklıydı ve çok iyi bir hırsızdı.
He was Russian, very handsome.
Kendisi çok yakışıklı bir Rus'tu.
He was very handsome.
- Çok yakışıklıydı
Well, Tom was just running a very successful restaurant, and he just sold it at a handsome profit.
Tom oldukça işlek bir restoran yönetiyordu, fakat orayı, henüz, iyi bir fiyata sattı.
A very handsome lad, he was only 17 y.o.
Çok yakışıklı bir gençti, daha 17 yaşındaydı.
He did have his yacht, the Reynard, which was a 72-foot, very handsome yacht, which he often would cruise down from his house in Palisades, commuting by boat, if you will, down to Hudson River to Wall Street, and then walk up to the bank.
Sık sık Palisades'deki evinden teknesiyle ayrılır, Hudson Nehri'ni geçerek Wall Street'e ulaşır ve oradan da bankaya kadar yürürdü.
He was so young, and very handsome.
Çok genç ve çok yakışıklıydı.
Rex was very handsome when he didn't have a bottle in his face.
Rex yüzünde şişe olmadığı zaman oldukça yakışıklıydı.
Oh, he's very handsome, and I noticed that he was looking at my chest while I was talking, and the next thing I know, my hand is on his pants.
Çok yakışıklı biri ve konuşurken göğsüme baktığını fark ettim sonra bir baktım ki elim onun pantolonunun içerisinde.
He was handsome, he had a job, he was exactly 7 inches taller than me, which you know is very important to me.
Yakışıklıydı, bir işi vardı. Benden tam 18 cm uzundu. Bu benim için çok önemli, biliyorsun.
Before he met me, he was a bit of a slut, which I found very sexy, and I shouldn't have, because now my young, handsome, slutty husband is cheating on me, and I am going to grow old alone.
Benimle tanışmadan önce bayağı aşüfteydi. Ben de aşüfte olmasını seksi bulmuştum. Bulmakla hata etmişim çünkü genç, yakışıklı ve aşüfte kocam şimdi beni aldatıyor ve tek başıma yaşlanacağım.
He was a very handsome boy.
Çok yakışıklı bir çocuktu.
Not very handsome, but he came from the highest liro and he was a man of great honour.
Ama Liro'nun en yüksek sınıfından geliyordu. Çok onurlu bir adamdı.
He was a very handsome dashing young boy.
Çok yakışıklı ve genç bir çocuktu.
He was very tall and dark and handsome.
Çok uzun, esmer ve yakışıklıydı.
- And, Morty, - he was so very handsome.
- Ayrıca, Morty çok yakışıklıydı.
And he was handsome and I was alone... very alone... and I...
Ve o yakışıklıydı ve ben de yalnızdım çok yalnız ve ben...
No, but I remember he was very tall, very handsome.
Hayır ama hatırladığıma göre yakışıklı ve uzun boyluydu
he was 2419
he wasn't 318
he was a good man 245
he was my father 53
he was amazing 28
he was alive 33
he was scared 75
he wasn't there 132
he was right 258
he was wrong 76
he wasn't 318
he was a good man 245
he was my father 53
he was amazing 28
he was alive 33
he was scared 75
he wasn't there 132
he was right 258
he was wrong 76
he was arrested 41
he was afraid 36
he was my brother 71
he was a 123
he was a jerk 20
he was like 112
he was here 335
he was dead 174
he was a nice guy 31
he was angry 46
he was afraid 36
he was my brother 71
he was a 123
he was a jerk 20
he was like 112
he was here 335
he was dead 174
he was a nice guy 31
he was angry 46