Here's your bag translate Turkish
108 parallel translation
Lady, here's your bag.
Hanımefendi, işte çantanız.
- Here's your bag.
- İşte çantan.
Here's your bag, honey.
Çantanı al, tatlım.
Oh, Mr. Graham, will you leave your bag here, please?
Bay Graham, çantanızı buraya bırakır mısınız, lütfen?
Here's your paper bag, mayor.
- Buyurun yarışma belgeleriniz.... - 54.Yarışmacı. Parju, 54.
It's in your bag, under here.
Çantanda, burada altta.
Here's your bag.
Al çantan burada.
Half of your guts blown out and you're back in here?
Bağırsaklarının yarısı patlakken, buraya geri mi döndün?
Maybe it's the way you slouch in here with your shopworn bag of tricks.
Belki de beylik oyunlarınızla buraya çıkıp gelmenizden hoşlanıyorumdur.
You know, between his howling and your blasting everything in sight it's a wonder the whole station doesn't know we're here.
Onun bağırışları, senin silah seslerin derken nasıl oldu da bütün istasyon buraya toplanmadı anlamadım.
Here's your bag.
- Çantanı getirmiştim.
Your friends, they come here for free food, free booze... and to suck up to you for donations.
Arkadaşların bedava yemek, bedava içki ve bağış için yağ çekmeye geliyorlar.
Here, here's a nice chunk of change to loosen your lips a little.
Dilinin bağının çözülmesi için küçük bir şey.
- Here's your bag.
Buyrun çantanız.
Here's your bag.
İşte çantan da burada.
- So here's your bag.
- İşte çantan.
I whisper to her, "Your man Ain't here to protect you, baby"
Ağzını kapattım bağırtısı kesilsin diye.
Lady Eve, on behalf of my luckless buddy right here we will gladly accept your contribution.
Lady Eve, buradaki talihsiz dostum adına bağışınızı memnuniyetle kabul ediyoruz.
So I will be thanking yor for giving me Thanksgiving a little bit of your time for this charity event here tomorrow.
Bana şükranlarını sunmak adına yarın ki bağış partisine vaktini ayırdığın için teşekkür ederim.
Daphne, please, Donny's not here. Will you just take your hand out of the bag?
Lütfen Daphne, Donny burada değil Elini poşetten çıkarır mısın?
Here's your bag.
İşte çantan.
This is thesituation, Wilson : Your f ather thinks you're an addict and brought you here for treatment. - It's amistake, I'll call him to...
Durum şu Wilson : Baban, senin bir bağımlı olduğunu düşünüyor.
- Here's your bag, Rosemary.
- İşte çantan Rosemary.
Here's your bag.
Çantan.
Here's your bag. I'll leave it on the floor.
Çantanızı buraya, yere bırakıyorum.
Here's your bag.
Çantan burada.
AH, LOOK WHO'S HERE GUS, YOUR SPERM DONOR.
Aa, bak Gus, kim burda. - Senin sperm bağışlayıcın.
You want to kick and scream, that's fine, but if you ever yell at my friend again over nothing, then I will wipe that scary smile off your face, and keep it in my purse until no one around here is any more scared of you than I am.
Eğer öğrencilerinin canına okumak istiyorsan benim için sorun yok, ama eğer bir daha arkadaşıma boş yere bağırırsan ; o korkunç gülümsemeyi yüzünden bizzat kendim söker, çantama koyar, ta ki herkes seni, benim bulduğumdan bile daha az korkunç bulana dek saklarım.
- Here. Here's your bag.
- Al, çantan.
If you choose, in your limited wisdom, to fuck around with me... force my hand, then you're both going out of here in a bag.
Eğer sınırlı beyinlerinizle bana oyun oynamaya kalkarsanız ikiniz de buradan birer torbada çıkarsınız.
she called your name and you stood up and shouted Here!
Bayan Zhang, sınıftaki yeni öğrencileri tanımaya çalışıyordu senin adını söylediğinde kalkıp "Buradayım!" diye bağırmıştın!
Several rebel factions here are working to overthrow their government, a corrupt government that has very close ties to your peace-loving, logical friends.
Bazı isyan grupları burada devletlerini devirmek için çalışıyorlar... Barış sever ve mantıklı dostlarınızla sıkı bağı olan hatalı bir devlet.
You shouldn't be yelling at me. You should be carrying me out of here on your shoulders.
Bana bağırmak yerine omuzlarında taşımalısın!
Take your bag. Here's your ticket.
Çantanı al, bu da biletin.
Here's your fuckin'bag and...
Al şimdi torbanı...
Here's your Bag.
İşte bavulun.
Um... total hypothetical here ; say you had a friend living in your room and she was going through your closet looking for her favourite pair of Jimmy Choo's but all she found... was this freaky bag of shredded paper that you said was a puzzle?
Hm... varsayımlara göre ; odanda bir kız arkadaşın kalıyormuş... ve senin eşya dolabına çok sevdiği Jimmy Choo'su için giyecek birşeyler bulmak amacıyla bakmış... ama bulduğu şey... senin yapboz olduğunu söylediğin, kağıtlarla dolu bir çantamıymış?
- Here's your doggy bag.
- Bunu da sonra yersiniz.
- Here's your bag.
- Eşyaların.
See, if you want to bag up in here... with your ugly ass, you got to come a lot stronger than that. - Oh, well, let's do it. - Well, let's do it!
Hep derim, gerçek olamayacak kadar güzelse mutlaka eşcinseldir.
Here's your bag.
Al çantanı bakalım.
Here's your new to-go bag.
Al. - Yeni paket çantan.
Here you are trying so hard to kill the bag, but you forget to breathe, so your kick has no power.
Kum torbasını döveyim derken nefes almayı ihmal ediyorsun ve tekmelerin güçsüz kalmış oluyor.
I hope your ass rot up in here, you criminal-bound motherfucker, you.
Umarım sonsuza kadar burada çürürsün suç bağımlısı orospu çocuğu.
Here's your bag.
Çantanı unutma.
Now, why don't you just stick to your restraining order and get out of here before I turn your guts into a hula skirt!
Şimdi bağırsaklarını yere dökmeden önce neden kanuni sınırlarına dönmüyorsun?
Here's your overnight bag. Thank you.
İşte senin bir gecelik çantan.
Everybody's yelling, "Phelps, get your ass back in here, man! Take cover!"
Herkes ona bağırıyordu, "Phelps kaldır kıçını da buraya gel, siper al"
Here's your bag.
Adamların yanına geçebilirsin.
Here's your ketchup, you deep-fried bag of grease!
Al bu da ketçabın, seni kızarmış yağ tulumu!
Here's your bag.
Çantanı getirdim.
here's your mail 22
here's your ticket 24
here's your change 33
here's your coffee 53
here's your chance 81
here's yours 26
here's your money 51
here's your key 21
here's your lunch 22
here's your phone 19
here's your ticket 24
here's your change 33
here's your coffee 53
here's your chance 81
here's yours 26
here's your money 51
here's your key 21
here's your lunch 22
here's your phone 19