Your bag translate Turkish
9,459 parallel translation
I'm following what you got in your bag there.
Ben çantandaki şeyi takip ediyorum.
I brought your bag and clothes from the house, so come and take them.
Evden çantanı ve kıyafetlerini getirdim. Gelip al.
I mean, when you're auditioning for "Cabaret" with only one character shoe'cause your mom forgot to put the other shoe in your bag, who do you think's gonna get the part?
Kabare seçmelerine bir tek karakter ayakkabısıyla giriyorsun çünkü annen diğer ayakabını çantana koymayı unutmuş.
Put it in your bag.
Çantana koy.
We found pictures of her in your bag.
Çantanda onun resimlerini bulduk.
It's been more than one of them fucking weeks, Kel, you've got a bag full of your clothes there, love.
O haftalardan birinden daha fazlası var, Kel. Kıyafetlerini toplayıp gelmişsin, tatlım.
Your punching bag.
Yumruk torbanız oluyorlar.
Your father lost his tether on reality.
Baban, gerçekle olan bağını yitirdi.
You spend your Sundays having cupcake parties at your beautiful house with your cute little half-Asian kid and your daddy diaper bag...
Pazar günlerini güzel evinde yarı Asyalı çocuğun ve bebek çantanla top kek partileri yaparak geçiriyorsun.
Not some out-of-a-bag get-up your mom bought you.
Annenin sana aldıklarını çantasından çıkartmak değil.
You shout... in your sleep.
Bağırıyordun.. Uykunda.
You need to reassure voters that you are independent, that you make your own decisions, that the two of you don't work together, even though you live together.
Bağımsız olduğunuza dair seçmenlerinize güvence vermelisiniz. Kararı onlara bırakmalısınız. İkinizin beraber çalıştığını değil beraber yaşadığını hissetirmelisiniz.
Riding on the back of that truck, wind in your hair, hooting and hollering.
Kamyonun arkasında gezmeler saçının dalgalanması, bağırıp çağırmalar.
Last night, you were puking out your lower intestine.
Dün bağırsaklarını kusuyordun.
Well, perhaps you'd care to donate some of your father's estate to help pay for the cost of building larger and more sanitary holding cells for accused witches.
Belki de suçlanan cadılar için daha büyük ve hijyenik hüclerin maliyetine yardım etmek için babanızın mal varlığından... birazını bağışlarsıınız.
And all over your brand-new Asaf Ganot suit, which costs more than the donation I made to your foundation earlier today.
Yepyeni Asaf-Ganot takımını berbat ettim. Bugün vakfına yaptığım bağıştan daha fazla ederi vardır.
Your foundation wasn't the sole beneficiary of my ex-husband's charity.
Demek eski kocamın bağışından faydalanan tek dernek sizinki değil mi yoksa?
I know you helped her steal that drive back, and I know that this charade of an event is your alibi.
Flaş belleği çalmasına yardım ettiğini ve sözde bağışla kanıt hazırladığını biliyorum.
I hosted the worst fundraiser ever and ruined your relationship with...
En berbat bağış kampanyasını yürüttüm... -... ve işvereninle ilişkini...
Forgive me, captain, I must confirm your identity.
Beni bağışlayın Yüzbaşım kimliğinizi doğrulamam gerekiyor.
Your forgiveness, your protection, your mercy... forever.
Senin bağışlamanı, korumanı ve merhametini... sonsuza dek.
And I'm gonna scream it from the center of town if you don't get your ass in my car right now.
Derhal arabama binmezsen kasabanın merkezinde bunu bağıracağım.
You got to put your gut into it. Indy!
Adam gibi bağırman lazım.
If you can get your hands on that cord,
Eğer o göbek bağını buraya getirebilirseniz...
It has nothin'to do with your immune system.
Bağışıklık sisteminle bunun bir alakası yok. Ha?
Your family will be spared, and your death will be quick.
Ailenin canını bağışlanacak ve ölümün hızlı olacak.
Any other immunes on your network?
Ağı dinleyen başka bağışık var mı?
And thanks to your gaming addiction we know it wasn't you, and it wasn't me our Kirsten either, so...
Oyun bağımlılığın sağ olsun, senin yapmadığını biliyoruz. Kirsten'la ben de sızdırmadık. O yüzden...
One will put a black bag over your head, and the other will zip-tie your wrists.
Birisi başınıza siyah bir çuval geçirecek. Diğer de bileklerinizi bağlayacak.
That you wish to be cleaning intestines off the autopsy floor for the remainder of your tenure at NCIS?
NCIS'de kalan günlerini otopsi odasında bağırsak temizleyerek geçirmek istiyorsun galiba.
Of course, your immune system is learning too.
Tabii ki de, bağışıklık sistemin de öğrenme aşamasındaydı.
So you... you embellished your research data to get more grant money.
Araştırma verini daha fazla bağış almak için süsledin.
- Shh, lower your voice.
- Bağırmayın.
Do you want to come to the fundraiser with us or go with your dad?
Bizimle bağış toplamaya mı gelirsin yoksa babanla mı kalırsın?
Maybe sparing Claire, Vega, your unborn baby was too much to offer.
Belki de Claire'yi, Vega'yı, doğmamış çocuğunu bağışlamak, teklif için gayet yeterli.
The only thing that spared your life is your service to this city over the past 25 years.
Senin hayatını bağışlayan tek şey geçmiş 25 senede bu şehre hizmetlerindir.
Can you take my bag to your mom's?
- Valizimi annen gile götürür müsün?
Maybe sparing Claire, Vega, your unborn baby was too much to offer.
Belki de Claire'yi, Vegayı doğmamış çocuğunu bağışlamak teklif için gayet yeterli.
I'll just stay out of your way.
Ben size ayak bağı olmam.
It keeps your brother's power in check and offers a direct connection to England.
Kardeşinizin gücünü kontrol altında tutup, İngiltere ile bağımızı sağlıyor.
Specifically, your recent donations to Medics International.
Özellikle de, Medics Hastanesi Vakfı'na yaptığın bağışlar hakkında.
You don't think Ava might think twice about accepting your charity if she knew what you believed about her son?
Sence zavallı Ava gerçekleri bilseydi, senin masum bağışını bu kadar da masum bulur muydu?
You're an addict, I'm your sponsor- - that's it.
Sen bir bağımlısın, ben de senin sponsorunum, o kadar.
Well, your food's already in a bag, so why not join the stakeout?
Av yemi yuttu, neden operasyona katılmıyorsun?
You let me take him back to New York, I kick back a portion of that to your local widows and orphans'fund.
Onu New York'a götürmeme izin verirseniz yerel dul ve yetim fonunuza bir miktar bağışta bulunurum.
Your personal connection to Agent Dorneget was unknown inside NCIS.
Ajan Dorneget'le olan kişisel bağın NCIS'de bilinmiyordu.
DiNozzo, grab your go bag.
DiNozzo, çantanı hazırla.
The last time I saw that gate your mother was tossing my duffle bag through it.
O kapıyı son gördüğümde annen kamp çantamı fırlatıyordu.
I know, but I'm not asking for your forgiveness.
- Biliyorum, ve senden bağışlanma beklemiyorum.
Remember when you had that birthday party and we locked you in your bedroom'cause you were yelling at your guests and threatening suicide by cop?
Doğum günü partinde konuklara bağırıp çağırdığın ve polis eliyle intihar edeceğim diye tehdit ettiğin için odana kilitlemiştik seni, hatırladın mı?
Then he'll chew through your intestines until he goddamn chews his way out of your asshole so all of your bloody, gory, chewed-out intestines flop out of your body onto the floor like a shitty garden hose! Oh, no, Jimmy!
Kıçından çıkana kadar bağırsaklarını kemirecek böylece o kanlar içindeki, kemirilmiş iç organların boklu bir bahçe hortumu gibi yere dökülecek!
bag him 29
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your name 485
your sister 409
your tea 43
your majesty 3240
your mum 57
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your tea 43
your majesty 3240
your mum 57
your mother 885
your old man 28
your mom 327
your dad 423
your highness 1544
your point being 45
your brother 593
your mind 60
your mother is dead 28
your call 269
your heart 112
your face 246
your father called 16
your friend 527
your voice 78
your lunch 18
your mind 60
your mother is dead 28
your call 269
your heart 112
your face 246
your father called 16
your friend 527
your voice 78
your lunch 18