His place translate Turkish
5,767 parallel translation
Castle and I will go to his place of work and see what they know there.
- Castle ve ben de iş yerine gidip, bu konu hakkında ne biliyorlar ona bakalım.
So, you went to his place.
Sen de evine gittin.
So I assume you'll take his place.
O zaman onun yerini sen alacaksın sanırım.
Patrick's letting me stay at his place, but I promised I wouldn't drag him around to all the touristy things.
Patrick evinde kalmama izin verdi ama onu turistik yerlere sürüklemeyeceğime söz verdim.
Now the last batsman is taking his place.
Şimdi son vurucu yerini alıyor.
I have to go over to his place tomorrow, and tell him face to face.
Yarın evine gidip yüz yüze söylemeliyim.
Because the second Harold sets foot in this place, it will burst his little'70s bubble.
Çünkü Harold buraya ikinci kez ayak basarsa yaşadığı 70'ler büyüsü uçup gider.
A blue boy who now takes his place in our story.
Bir polis tarihimizdeki yerini alacak.
And so Abberline insists I now take his place.
Bu yüzden Abberline onun yerini almam için ısrar ediyor.
Take his place or copper no more.
Ya onun işini yapacağım ya da polislik yapmayacağım.
Lina : I feel like this place is gonna make a killer Margarita.
Burada harika Margarita yapıyorlarmış gibi bir his var içimde.
And yet let us say that the hard lesson of imprisonment also taught him to respect his place in the larger scheme of things.
Ve de hapiste çektiği ceza ona bulunduğu konuma saygı duymayı öğretti diyelim.
At his place.
Chazz'in evinde.
You I.D.ing Joe helped us get his address and led us straight to his place.
Joe'yu teşhis etmen adresini almamızı ve doğruca mekânına yönelmemizi sağladı.
Puts me in the car, takes me to his place.
Beni arabasına atıp, evine götürdü.
Then what are you doing in his place?
- O halde onun evinde ne işiniz var?
They're on a laptop... at his place.
Evindeki bilgisayarda.
I will liberate one of the bikes from the rack outside and follow the delivery man to his place of origin.
Dışardaki bisikletlerden birini kamulaştırıp kuryeyi asıl yerine kadar takip edeceğim.
But it ain't his place. Right?
- Ama orası onun için doğru yer değil.
Crime scene is at his place doing a full workup.
Olay yeri ayrıntılı incelemeyi yapıyor.
Also this Jeffrey Dahmer dude : he's a guy, met a bunch of women, knew everything about them, took them back to his place and... he ate them, I guess.
Ayrıca Jeffrey Dahmer'a bakarsak bir sürü kadınla tanışıp her şeylerini bilen bir adamdı.
Kill one Hardwick and another will take his place.
Bir tane Hardwick'i öldürsen, yerini başka bir tanesi alır.
He was trying to get me back to his place.
Beni evine geri götürmeye çalışıyor.
The officers who cleared this place found this stuff under his bed, but no drugs.
İlk gelen memurlar bunları yatağının altında bulmuş ama uyuşturucu yok.
This fucker doesn't know his place.
Bu piç yerini bilmiyor.
If he goes, he loses his place and has to start over.
Giderse, yerini kaybeder ve baştan başlamak zorunda kalır.
Haven't seen him in a week. I'm afraid to go by his place.
Evine gitmeye de korkuyorum.
I'm heading to his place now.
Şu an onun evine gidiyorum.
JT's gone to Boston, so, the cops have pulled the stake-out from his place.
JT Boston'a gitti. Polisler de evini gözetlemeyi bıraktı.
He's gonna get a job and his own place.
Bir işi ve kendi evi olacak.
This is from the street to his pharmacy, then he called this check-cashing place in the Tenderloin.
Bu, sokaktan eczaneye, Daha sonra da çek bozdurmak için burayı aramış. Tenderloin'de bir yer.
So, I bet Trav and his buddies won't think my place is lame now.
Bahse girerim, Trav ve arkadaşları artık barımın ezik olduğunu düşünmeyecekler.
He talked his way past me and impressed the shit out of Harvey, whose main requirement was somebody who had the balls to do something like that in the first place.
Geçerken benle konuştu, başta gerekli niteliklere sahip, taşşaklı biriydi ve Harvey'i etkilemeyi başardı.
What backstreet amateur intent on filling his purse cares to create such a place?
Hangi arka sokak amatörü kesesini doldurmak için böyle bir yer yaratmak ister?
Not wishing to have to explain his role in this... the burglar sought a place to hide.
Adamın rolünü her ne kadar açıklamak istemesem de hırsız... saklanacak bir yer aramaya başladı.
If you believe him, Gary Korlov said that he was blindfolded on trips to and from "Eater's" place, but he was permitted to watch "Eater" dine on his flesh.
Eğer O'na inanırsanız Gary Korlov Yiyicinin evine giderken gözlerinin bağlı olduğunu Ama Yiyici etini yerken izlemesine izin verdiğini söylüyor.
Nah, got his own place now, with his name on it.
Kendi yerini açtı şimdi, kendi adı altında.
That was his whole impetus for pleading guilty in the first place!
En başından beri her şeyi itiraf etme nedeni buydu!
Hallelujah. Don't forget the place will be swarming with his personal guards.
Mekânın şahsi korumalarıyla dolu olduğunu unutmayın.
The murderer pursues the dead man to this outcropping ; he tries to hide, it does him little good, and yet there are shotgun pellets on either side of his hiding place.
Katil, bu ölü adamı ortaya çıksın diye kovalıyor, adam saklanmaya çalışıyor, ki biraz da başarıyor, ama yine de sakladığı yerinin iki tarafında da pompalı saçmaları var.
This man was sitting at a corner table in his restaurant, the very same place he was sitting the last time I was there.
Restoranda köşede oturan şu adam, son gidişimde yine tam aynı yerde oturuyordu.
Yes. And I was thinking that if I have my own place, and... Sherlock isn't hovering around me 18 hours a day, that spending time with his brother might not be so overwhelming.
Evet, ve düşündüm ki eğer kendi evim olsaydı, bu sayede de, Sherlock günün 18 saati başımda gezinip durmaz, kardeşiyle geçirdiğim zamanlar da bu kadar ağır geçmezdi.
But it did happen in his house, where the shooting took place.
Ama olay onun evinde gerçekleşmiş. Keza vurulma olayı da.
I mean, what are the chances Afkhami used his business line to place calls to the mole?
Afkhami'nin bu hattı köstebekle konuşmak için kullanma olasılığı nedir?
Father used to say a women her place, and a enemy his stature should be shown soon.
Babam derdi bir kadın, bir düşmanla bir boy... yakında görülmelidir.
Same place he is every Tuesday night while his wife plays bridge.
Her salı gecesi karısı briç oynarken gittiği aynı yerde.
It ties in with his idea of fate, that these 4 were in the wrong place at the wrong time.
Kader fikriyle bağlantılı. Dördü de yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
You'll still see his heart cut out in the market place.
Pazar yerinde kalbinin çıkarıldığını göreceksin yine de.
It's his death which created this mess in the first place!
Zaten o öldü diye karıştı ortalık.
And you're the one that sheds his yellow locks all over the place.
Ve sen de her yere sarı saçlarını dökensin.
Maybe Roe stuck his nose or his camera in the wrong place.
Belki, Roe, burnunu ya da fotoğraf makinesini yanlış yere soktu.
place 132
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
his parents 45
his phone 30
his people 20
his partner 35
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
his parents 45
his phone 30
his people 20
his partner 35