English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hold there

Hold there translate Turkish

3,802 parallel translation
Hold your fire down there!
Ateş etme!
Hold it right there.
Eller yukarı.
All right. Hold him right there.
Pekâlâ, onu öyle tut.
No, hold--think about it. Erica's been there from the beginning.
Bir düşünsene zaten Erica en başından beri yanındaydı.
Hold on there, pal.
Havaalanında onu karşılamaya gideceğim.
Thoughtful men believe that urban growth can be controlled by scientific method and careful planning, though there are those who hold that the plight of the poor is their own doing.
Hoş gerçi fukaranın durumundan faydalanmayanlar da yok değil.
Take her to the precipice of death and hold her there.
Onu ölümün kıyısına getirip orada tut.
Wait, I'll hold the balls, you just sit there and look pretty.
Sen sadece arkana yaslan ve güzel görünmeye devam et.
Hold just little longer, I'll be there soon.
Bekle, hemen geliyorum.
Freeze, it's police. Hold it there.
- Kımıldamayın polis!
There will be no one there to hold her hand. And no one will care a brown rat's ass for her in saratoga.
Elini tutacak kimse olmıyacak ve kahverengi farelerin kıçlarını onun için kimse önemsemeyecek.
To share, to hold your hand, to be there.
- Paylaşmak, senin elini tutmak, orada olmak.
I just wish there was some way I could... Put her on hold until after prom so I don't miss my shot.
Keşke bir yolu olsa da... balo bitene kadar onu beklemeye alsam ve böylece şansımı kaybetmesem.
You are probably sitting there, thinking, "Hold on! Why would I spend £ 228,000 " on a car with no airbags or anti-lock brakes, made in Leicester? "
Muhtemelen oturmuş, neden hava yastıkları,... ya da ABS sistemi olmayan Leicester'de yapılmış bir arabaya £ 228.000 para verdiğimi düşünüyorsunuzdur.
Hold it right there, boys!
Olduğunuz yerde kalın gençler!
- Hold up there.
- Durun bakalım.
Try to hold Morris off until all of us get there.
Morris'i biz gelene kadar oyalamaya çalış.
Well, there's no way I'm gonna hold you to that.
Bunu sağlamak için benim yapacağım bir şey yok.
Another thing that you might want to hold on to your ear hoops over there, but, uh...
Seni şaşırtacak bir şey daha söyleyeceğim.
It'll get very cold in there. You'll be able to hold off for a few hours, I imagine.
Çok çabuk bir şekilde ısısı düşebilir.
There isn't enough evidence to hold Julia Lindholm any longer.
Julia Lindholm'u tutmak için yeterli kanıt yoktur.
Hold on there!
- Orada dur!
Hold on there, now!
Orada dur, şimdi!
Hold it there.
Orada dur.
Actually, there has been a hold put on all notifications.
Aslına bakarsanız, bütün bildirimler askıya alındı.
But if you're ever gonna hold this job, there's something you need to understand.
Fakat bu işin peşine düşecekseniz, bir şeyi anlamanız gerek.
And hold it there, that's perfect.
Mükemmel.
It starts in childhood where there is abuse, and then every time something terrible happens, another alter forms to take hold of the memory and keep it from them.
Suiistimalin olduğu çocukluktan itibaren başlıyor ve ne zaman kötü bir olay gerçekleşirse diğer kişiliği devreye giriyor ve hatırayı kişiden uzak tutuyor.
- Look, just hold there.
Şurayı tut.
Mom, we're almost there, hold on.
Anne, neredeyse geldik, dayan.
That's it. Right there. Hold that.
Tamamdır, tam burası, öyle tut.
- Hold on. There's something interesting in its eyes.
Gözlerinde ilginç bir şey var.
I'm on hold with a repair guy for my mom, and there's nobody else in the bullpen.
Annem için tamirci yollamıştım eve başkası da yok şimdi.
All they know is to hold him until the FBI gets there.
- Tek bildikleri FBI gelene kadar onu orada tutmaları gerektiği.
Hey, whoa, whoa, whoa, whoa. Hold it right there.
Durun.
Hold it right there.
Olduğun yerde kal.
Okay, let's hold it right there and review the situation because when I said "you," what I meant was "we."
Tamam, burada ara verip durumu gözden geçirelim. Çünkü "sen" dediğimde, "biz" i kastetmiştim.
There's nothing to hold the lava back - - virtually no atmosphere and very little gravity.
Lavı, artık durduracak hiç bir şey yok. Neredeyse hiç atmosfer yok ve çok az bir yerçekimi var.
Yet there are volcanoes here - - volcanoes that may hold the secret of alien life.
Burada hala volkanlar bulunmakta. Bu volkanlar belki de yabancı yaşamın sırrını barındıyor olabilir.
Hold it right there, Grood.
Tam orada dur, Grood!
You know, I got to tell you, you strain to hold your own out there.
Orada durmak için kendini iyi zorladın.
Hold it right there! I'm armed.
Sakın kıpırdama!
Hold it there!
Durun!
We make a great team. Hold it right there!
Orada durun bakalım!
Hold it right there, Spray-candy Warhol!
Orada dur bakalım, sprey kullanan Andy Warhol!
Hold it right there!
Orada durun!
Hold it right there.
Dur orada.
Hold it right there.
Dur bakalım orada.
Yeah, hold up there, chip and Dale.
Tamam, siz orada durun, çip ve Dale.
Hold on. Mom, there is phone call from Korea.
Anne, Kore'den seni arıyorlar.
♪ there ain't no chains strong enough to hold me ♪
# Hiçbir yel beni yavaşlatacak kadar güçlü değil #

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]