English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I die

I die translate Turkish

27,569 parallel translation
So... what if I die?
ya... ölürsem?
I... at least this way, I die for something.
En azından bir şey uğruna ölmüş olurum.
If I can just do one thing, one... great thing for her before I die...
Eğer ölmeden onun için tek harika bir şey yapabileceksem...
He's my ex, and we live together'cause he's being nice, so I need to be a good houseguest even if it kills me, which it might, unless I die of lack of sleep first.
Eski kocam ve nazik olmaya çalıştığı için beraber yaşıyoruz. Beni öldürse bile iyi bir misafir olmak zorundayım. Uyku eksikliğinden ölmezsem öldürebilir de.
"When I die, you die."
"Ben öldüğümde, sen de ölürsün."
How if I die, there will be no one to take care of her.
Ölürsem ona bakacak kimse kalmayacak.
I was thinking about how if I die right now, I'll never have the chance to make up for all the stuff I've done to her.
Eğer şu an ölürsem ona yaptığım şeyleri asla telafi edemeyeceğimi düşündüm.
If I die, I'ma come back and haunt you.
Ölürsem, geri gelip hortlarım.
I die.
Ölüyorum.
I just wanna die right now.
Şu an ölmek istiyorum.
I don't want you to die.
Ölmeni istemiyorum.
Yo, dude, I thought he was gonna die.
Kanka herif ölecek sandım.
I expect you to die.
Ölmenizi bekliyorum.
So, I gotta die to please my father?
Babamı memnun etmek için ölmek zorunda mıyım?
I gotta die to please my father?
Babamı memnun etmek için ölmek zorunda mıyım?
People die every day. I just don't wanna know about it.
İnsanlar her gün ölürler, her gün bunları görmek istemiyorum.
You know, I always thought I'd die in a gun fight.
Biliyor musun, hep silahlı çatışmada öleceğimi düşünürdüm.
I refuse to die at the hands of a bureaucrat, and so should you.
Ben bürokrat birinin elinde ölmeyi reddediyorum ve bunu sana da öneririm.
Rather than dying here for nothing, I'd rather die trying to escape.
Burada bir hiç uğruna ölmektense, kaçarken ölmeyi tercih ederim.
I could die now with no regrets.
Bir hiç uğruna ölebilirdim bile.
I really don't wish to see a woman die in front of me.
Gerçekten bir kadının önümde öldüğünü görmek istemem.
I watched my husband die, and I've been through two bouts with cancer.
Kocamın ölüşünü izledim ve iki kez kanseri yendim.
Because if you think that after all we've been through, after all we've lost, that I'm not willing to die to stop you you're wrong.
Çünkü tüm yaşadıklarımızdan sonra, kaybettiklerimizden sonra seni durdurmak için ölmeyeceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun.
Am I gonna die?
Ölecek miyim?
I know he didn't die in the war.
Savaşta ölmediğini biliyorum.
Holyoke told me that if I didn't do what he told me to do, that someone else was going to die.
Holyoke bana, yapmamı söylediklerini yapmadığım takdirde, başka birinin öleceğini söyledi.
I don't want to die out here.
Burada ölmek istemiyorum.
And that if i didn't do it everyone was going to die.
Bunu yapmadığım takdirde de herkesin öleceğini...
- I'm just gonna die of dehydration. - Shh, shh.
Dehidrasyon yüzünden öleceğim.
I suppose seeing yourself die might do that to you.
Sanırım kendi ölümünü görmek buna neden olabilir.
I knew I'd die in some... oh, some weird way, eventually.
Kesinlikle garip bir şekilde öleceğimi biliyordum.
You should know, when they come back, either you're gonna die, or I'm gonna kill all them.
Bilmen gerek. Geri geldiklerinde ya öleceksin ya da ben hepsini öldüreceğim.
Or you're gonna die, and then I'm gonna kill all them.
Ya da sen öleceksin ve sonra ben hepsini öldüreceğim.
I think the message is, "You're going to die."
Sanırım mesaj "Öleceksiniz."
If I'm supposed to die, I will!
Ölmem gerekiyorsa öleceğim.
Even if I whre to die my dad would not give out a single penny..
Ölecek olsam bile babam tek bir kuruş vermezdi.
It's one thing to go, "Oh, I wonder how I'm gonna die." It's another thing to be told, "You're gonna die."
İnsanın "Acaba nasıl öleceğim?" demesi bir şey... kendisine "Öleceksin" denmesi bambaşka bir şey.
"I'm just gonna die."
"Öleceğim" dedim.
I'm not gonna let anyone else die because of me.
Benim yüzümden başka birinin ölmesine izin vermeyeceğim.
I get to choose how you're gonna die.
Nasıl öleceğini seçebilirim.
I saw myself die, here in the Library.
Kütüphane'de öldüğümü gördüm ben!
- I'm gonna die here. - You're not gonna die.
- Ölmeyeceksin, tamam mı?
And I still am bathing, technically. As long as I remain wet, I don't die till bath time's over. But by then,
Islak kaldığım sürece, yani banyo vakti bitene kadr ölmeyeceğim.
But instead, she will die here, so that I might live.
Ama bunun yerine burada can verecek. Böylece ben yaşamıma devam edeceğim.
I have to die here in the Library.
Benim Kütüphane'de ölmem gerek!
If he found one hair or one set of footprints, I'd die.
Eğer bir saç veya pençe bulursa, ben öldüm.
I'm gonna die here.
Burada öleceğim.
Thought you might. How did I die?
Nasıl öldüm?
I can't eat, can't dream, can't bear a child, can't die.
Yiyemiyorum, hayal kuramiyorum, çocuk doguramiyorum,... ölemiyorum.
But when I get my hands on whoever killed her, I promise you, before they die, they're going to suffer.
Ama onu öldüren kişiyi elime geçirdiğim zaman söz veriyorum, ölmeden önce acı çekmesini sağlayacağım.
And what was I supposed to do? Die?
Ne yapacaktım, ölecek miydim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]