English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Die hard

Die hard translate Turkish

584 parallel translation
I shouldn't even bother changing the sheets, but old habits die hard.
Örtüleri değiştirmemem gerekir ama alışkanlıklar zor bırakılır. Hatırladım da...
Well, as you say, old habits die hard.
Dediğiniz gibi alışkanlık zor bırakılır.
Alas, habits die hard. "Sieg! Heil!" and the same oath.
Ancak alışkanlıklar etkisini sürdürmeye devam ediyor.
Habits die hard.
Alışkanlıklar kolay bırakılmaz.
You see, my dear Isobel, the way these old superstitions die hard.
Gördüğün üzere sevgili Isobel, batıl inançları kolayca yok edemiyorsun.
Old habits die hard.
Eski alışkanlıklar zor bırakılıyor.
The habits of a lifetime die hard.
Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değildi.
Old habits die hard.
Eski alışkanlıklar zor yok olur.
- There are eight patrols... checking the villages for die hard snipers.
- Sekiz devriye var köylerde inatçı keskin nişancı arıyorlar.
I suppose stories of the Thuggee die hard.
Sanırım Thugee öyküleri kolay yok olmuyor.
- old habits die hard. - oh....
Eski alışkanlıkları bırakmak zor.
Old habits die hard, huh, baby?
Can çıkar huy çıkmaz, ha bebeğim?
- Bruce, old habits die hard, you know.
- Bruce, eski alışkanlıklar zor kaybolur, biliyorsun.
These planets live fast, die hard.
Bu gezegenler hızlı yaşayıp, zor ölüyorlar.
Just a reminder, fans, about Die Hard Night coming up here at the stadium.
Bara en påminnelse till er fans om en "Die Hard" kväll som kommer här på stadion.
I know, don't tell me, it's hard on the arteries. But Old habits die hard.
Damarlara zararlı ama eski alışkanlıkları bırakmak zor.
They call that a Die Hard?
Onlar bir Die Zor diyorsun?
Here, Die Hard jumps through the window.
İşte, Zor Ölüm pencereden aşağıya atlıyor
Die hard, will you! ?
Zor ölüyorsun, değil mi!
I guess old habits die hard?
Eski alışkanlıklar ölmüyor, değil mi?
Old habits die hard.
Eski alışkanlıklar kolay kaybolmaz.
No, I think he's gonna make the choice... to die hard.
Bir seçim yapacak. Mücadele ederek ölme seçimi.
Dreams die hard... and you hold them in your hands long after they've turned to dust.
Hayaller kandırılmaz... ve sen, hayaller öldükten çok sonra bile onları elinde tutuyorsun.
And then to abandone Richard who she loved. How hard it must be not to die...
Ve o, hayatının aşkını da ardında bırakmak zorunda kaldı...
It can't be so hard to die.
Ölmek o kadar da zor olamaz.
It's hard to die... when Mr. Tarzan is around.
Bay Tarzan varken... ölmek zor iş.
It's not hard to die well.
Ölmek zor şey değil.
Pearl, who was herself a wild flower... sprung from the hard clay, quick to blossom... and early to die.
Kendisi de vahşi bir çiçek olan Pearl. O, sert kil kadar gururlu, çiçek vermekte hızlı davranan... Ölmek içinse çok genç olan Pearl.
You know I'd die for you, only sometimes it's hard living with you.
Bilirsin, senin için ölürüm, ama bazen senle yaşaması zor geliyor.
And nobody would die from hard work anymore, while others stay idle and watch them.
Ve kime aşırı çalışma saatlerinden dolayı ölmez. Hiçkimse şimdiki gibi öylece durup izleyemez.
It's hard to imagine that they're on their way to die.
Birazdan öleceklerini hayal etmek öyle zor!
Way I look at it, it ain't near as hard for a man if he knows why he's gonna die.
Bana göre insan niçin öleceğini bilirse işi kolaylaşır.
All but one die-hard Reb.
Sadece bir asi dışında.
When one is willing to die for national honor, it is hard to remember that other people have equally important values to live for.
Bir kişi, ülkesinin onuru için ölmeyi göze almışken diğer insanların yaşamak için aynı derecede sebepleri olduğunu hatırlayamıyor.
It's hard to believe that a man could die of loneliness.
Bir adamın yalnızlıktan ölebileceğine inanması zor.
It was so hard for me to see him die again.
Onu tekrar görmek benim için zor anlardı.
You're right, we respect the law but to die is hard.
Haklısın bizim de boynumuz kıldan ince kanuna karşı.
It's hard, it is very hard to die.
Zor, ölmek çok zor.
And all hard-working employees of McGowan until they die of dust poisoning in the mines.
Ve hepsi McGowan'ın çalışanlarıdır madenlerde tozdan zehirlenip ölünceye kadar.
You'll have a hard time fighting them alone if you don't have a partner like me you will die
Tek başına onlara karşı kazanamazsın. Eğer yanında benim gibi bir arkadaş olmazsa kesinlikle öleceksin.
It's hard not to burst out laughing, and die of laughter in the end.
Kahkahayla gülmemek ve sonunda gülmekten ölmemek çok zor.
Hey, life is hard, then you die.
Eh, hayat zordur ve ölürsün.
Well, you know, it's hard to die from Valium.
Bak bu haplardan içerek ölünmez.
She's a die-hard detective She'll find you anywhere
O inatçı bir dedektiftir. Seni her yerde bulabilir.
I slotted him as hard as I could with a big rock and left him out there to die.
Büyük bir taş aldım ve ona bir tane geçirdim. Sonra da ölüme terk ettim.
Whatever the hell they're wearing's made outta die-hard blue steel, Harley.
Giydikleri şey her ne ise, kesinlikle kurşun işlemiyor.
He could die if he's hit hard.
Sert yerse ölür.
Like in Die Hard.
"Zor Ölüm" de bir adam asılmıştı.
From now on, it's hard for you to die
Şu andan itibaren öldürülmen ve yaralanman senin için zor
At least you're not one of them die - hard baseball fans who...
Sorun değil. En azından şu beyzbol fanatiklerinden değilsin. Onlar...
- I'll hit you so hard, he'll die.
- Sana öyle sert vuracağım ki ölecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]