I tell you this translate Turkish
10,449 parallel translation
He can say whatever he wants in the paper, but I tell you this. Any jury or judge will see it my way, and this case will be dropped, and I will be set free.
İstediği şeyi söyleyebilir ancak size şunu diyeceğim her jüri veya hakim, olayı benim gibi görecek ve bu dava düşecek, ben de serbest kalacağım.
First, you need to tell me why I should be doing you this kindness, when I could just push you right out that window, even things up.
Öncelikle seni şu camdan dışarı atıp durumu eşitlemek varken sana neden nazik davranmam gerektiğini söyle. Hadi ama.
I can't tell you how long I've waited to do this.
Bunu ne kadar zamandır beklediğimi sana anlatamam.
Oh, you know, I'll tell you what, Charlie, I'm gonna take this back to the kitchen, all right, and we're going to make you, like, a brand-spanking new one. Okay?
Bak ne diyeceğim Charlie, bunu mutfağa götüreyim sonra sana yepyeni bir tane yapalım, olur mu?
I don't need to tell you how serious this is.
Sana bunun ciddiyetini açıklamama gerek yok.
You do know I'm a doctor, not a puppeteer? And as a doctor, I was hoping that you could tell us what's so special about this dummy. Yes.
Bildiğiniz üzere ben doktorum, kukla ustası değil.
This may be your restaurant, but it's my culinary innovations that people come for, so don't you dare tell me what I can or cannot put on the menu.
Burası senin restoranın olabilir ama insanlar buraya benim aşçılıkla ilgili yeniliklerim için geliyor o yüzden sakın bana menüye ne koyup koyamayacağımı söylemeye kalkma.
Well, I don't give a fuck, mate! This is my gaff, you need to fucking tell me!
Burası benim evim, bana anlatmak zorundasın!
So, I'll tell you what, if I want to take something to get remotely rid of all this shit I have got on my back, then just be a mate and let me do it cos that's what I'd do for you cos I know what you're doing.
Bak sana ne diyeceğim, tüm bu pislikten kurtulmak için bir şeyler almak istersem arkam sağlam, yani dostum olun ve bana izin verin çünkü ben sizin için bunu yapardım çünkü ne yaptığını biliyorum.
This is what I'm trying to tell you :
Size söylemeye çalıştığım bu :
I'll tell you another thing, if this actually does work, we're gonna take some time off.
Eğer bu işe yararsa sana başka bir şey söylemek istiyorum. Bir süre izin yapacağız.
Hmm, well, I can tell you the best barbecue sauce I've ever tasted is this one.
Size şu ana kadar yediğim en iyi barbekü sosunu söyleyebilirim.
Mr. Anderson, I drove all the way up here to tell you that this is a package deal. Take it or leave it.
Bay Anderson buraya bizim bir bütün..... olduğumuzu söylemeye geldim.
Oh, and did I tell you about this new Beyoncé song?
Sana yeni Beyoncé şarkısını söylemiş miydim?
As a matter of fact, why don't you tell Donna I want her to have this?
Aslında neden Donna'ya bunu verdiğimi söylemiyorsun?
Tell me I'm alone in this, and I won't bother you again.
Sadece bunu söyle, seni bir daha rahatsız etmeyeceğim.
I tell you that leaving this place would be death itself.
Ben sana burayı terk etmenin ölümün kendisi olacağını söylüyorum.
I wish I could tell you this was all gonna be over soon, but bugging the Rezident is daunting.
Keşke sana bunun yakında biteceğini söyleyebilsem ama Rezident'i dinlemek korkutucu görünüyor.
Now I'm gonna count to 5, and then I'm gonna paint the floor with this little girl's brains if you don't tell me where the goddamn money is!
Beşten geriye sayacağım ve bana paranın yerini söylemezsen yerleri bu kadının beyni ile boyayacağım.
Tell me where that fuckin'money is, or I'll blow your goddamn balls off, and you can have this bitch.
Paranın yerini söyle yoksa taşaklarını havaya uçururum ve bu oropspuyla bir daha birlikte olamazsın.
I don't have to tell you the consequences of murdering children in this country, but you're in luck.
Bu ülkede çocuk öldürmenin cezasından bahsetmeme gerek yok sanırım.
And I really don't want you to tell Janet about this, okay?
Ve gerçekten bunu Janet'a söylemeni istemiyorum, tamam mı?
I want you to call this detective and tell him he's got the wrong Bonnie Plunkett.
Dedektifi arayacaksın ve yanlış Bonnie Plunkett'i bulduğunu söyleyeceksin.
You know this is the part where I tell you it gets better with time.
Şu an zamanla daha iyi olacağını söylemem gereken andayız.
I'm sending you this message to tell you that I'm ending your game of revenge.
İntikam oyununu bitiriyor olduğumu söylemek için bu mesajı gönderiyorum.
This is what I can tell you.
Tek bir şey söyleyebilirim.
But I got to tell you guys, my conspiracy radar's picking up some bad juju on this one.
Ama söylemek zorundayım komplo algılayıcım kötü şeyler döndüğünü anlamıştı. Gerçekten.
I called this meeting to personally tell you about our intentions for the future.
Bu toplantı çağrısını, gelecekteki niyetlerimizi anlatmak için yaptım.
I was just- - I was hoping you might be able to tell me this man's name.
Ben sadece bana bu adamın adını söyleyebileceğinizi umuyorum.
And I don't want to tell you how personally on the hook you are for this.
Bunun için sana kancayı taktıklarını şahsen nasıl söylerim bilemiyordum.
I think you didn't tell him'cause you're not ready to give up on this.
Bana kalırsa, vazgeçmeye hazır olmadığın için ona anlatmadın.
And looking at this, there is something I can tell you about who that person is.
- Tam da buna bakarak bunu yapan kişiyle ilgili bir şeyler söyleyebilirim.
I can tell you what you want, but I've been doing this long enough to know that no matter what I say, you're gonna be disappointed because it's not gonna fix what's broke inside.
Sana istediğini anlatabilirim ama, ama bunu o kadar uzun zamandır yapıyorum ki ne söylersem söyleyeyim, hayal kırıklığına uğrayacaksın. çünkü kırgınlığın hiçbir zaman geçmeyecek.
Keep this key with you at all times..... and, Ravi, tell no-one what I'm about to say to you.
Anahtarı yanından hiç eksik etme ve Ravi, sana söyleyecek olduğum şeyleri kimseye anlatma.
I gotta tell you, I could not have made it without the support of the men and women in this room.
Belirtmeliyim ki bu odada bulunan kadın ve erkeklerin desteği olmasaydı başaramazdım.
You can tell Ivan that I will be choosing our cases from now on because this one is a complete and total waste of time.
Bundan böyle dosyalarımızı benim seçeceğimi Ivan'a söyleyebilirsin. Çünkü bu tam bir vakit kaydı.
If this is some type of a loyalty test From bishop, you tell him I said to kiss my ass.
Bu Bishop için bir çeşit sadakat testiyse, sana siktirip gitmeni söylediğimi söyle.
But I got to tell you, this is starting to get old.
Ama söylemeliyim, bu iş sıkmaya başladı artık.
Just give him this, tell him what I told you, he'll understand, all right?
Onu ver ve dediklerimi ona söyle, anlar o tamam mı?
I'll tell you this because I'm confident enough to do so, but, also, because it might help you, too.
Kendimden o kadar eminim ki nedenini söyleyeceğim. Belki sizin de işinize yarar.
If you can tell me you completely trust her I'll drop this whole thing.
Alison'a istisnasız güvendiğini söyleyebiliyorsan ben de bu işe karışmam.
I was trying to tell you, in this state, the particles are absorbing electricity!
Size söylemeye çalışıyordum, partiküller bu durumdayken elektriği emiyor!
I'll tell you what would be nice with this.
Bunun yanında ne iyi gider biliyor musun?
- You're frightened of being hurt again, but let me tell you this, you will be hurt again and so will I, because being hurt is part of being alive.
Tekrar yara almaktan korkuyorsun. Fakat sana şunu söyleyeyim. Yine canın yanacak.
I'm here to tell you what I know and then that's me done with this.
Bildiklerimi anlatmaya geldim, sonra işim bitiyor.
All this time, I've been waiting to hear from you so you could tell me what you wanted, but it's what you don't want, isn't it?
Bunca zaman bekledim ne istediğini duymamı bekledin. Ama bu istediğin şey değil, değil mi?
You got to tell them I have nothing to do with this.
Bunlarla bir ilgim olmadığını onlara söylemek zorundasın.
Lucy... this is what I was trying to tell you.
- Lucy. Sana söylemeye çalıştığım buydu.
I don't know how to tell you this, Nathan, but I wasn't able to find a single Colton in all of Haven.
Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum Nathan ama Haven'da yaşayan tek bir Colton bile bulamadım.
I came down here to tell you the truth... that the man who killed your brother is dead, and Ezera Tyler is willing to end this if you are.
Buraya sana doğruyu söylemeye geldim. Kardeşini öldüren adam öldü ve Ezera Tyler siz de isterseniz bunu bitirmek istiyor.
I don't need you to tell me how this hospital works.
Bu hastanenin nasıl çalıştığını senden öğrenecek değilim!